Öncelerde sevginin ifade
edilmesinin uygun olmadığına ve kişileri güçsüz kılacak bir şey
olduğuna inanılırdı. Şimdilerde o nesilde sevgisiz ya da sevgiyi
hiç hissedemeden büyüyen çocukların “Ben çocuğuma asla ebeveynlerim
gibi davranmayacağım!”dan yola çıkarak büyüttüğü nesille bir
aradayız. Elbette ki öncelerde çocuk kavramının bir adının
olmaması, insan yerine dahi konulmayışı ancak sonralarda
geleceğimizi şekillendiren bireyler olduğu inancının hakim olması
ile de bu bakış değişmiştir. Çocuk ve örseleyici bir olay söz
konusu olduğunda verilmesi muhtemel tepkiler adeta iki uca itilir.
Ya tam olarak benzemekten korkulan ebeveyn ile tamamen özdeşim
kurulur ve tıpatıp onun gibi olunur ya da onun tam zıttı bir
karaktere, davranış örüntüsüne bürünülür. Ancak her iki uçta da hak
verirsiniz ki bir parça aşırılık mevcuttur. Çocuğa şımarır diye el
sürmemek ile çocuğu çok sevmek adı altında bilinçsizce taciz etmek
ruhsallıkta benzer yerlere dokunur, benzer oranda örseleyici bir
durum oluşturur.
Öncelikle sevgi nesnesinin kim
olduğunun ve sevgi dilinin iyi belirlenmesi bu hususta çok
önemlidir. Çocuk bir sevgili, bir eş sevilir gibi sevilmemelidir.
Eşinize ya da sevgilinize hitap ederken kullandığınız sözcükler
çocuğa sevginizi göstermek için kullanmanız adına uygun değildir.
Bu durum çocuğun kafasının karışmasına örneğin ebeveyni ile
arasındaki yaş ve konum farkını algılayamamasına sebep olur. Kimi
ailelerde ebeveynleri tarafından çocuğun dudaktan öpülmesi son
zamanlarda çok sık rastlanılan bir sevgi ifadesidir. Ancak bu durum
pek de uygun bir sevgi gösterim şekli değildir. Çocuk ilk önce
ilişki kurmayı siz ebeveynleri ile öğrenir ve dünyayı sizin
üzerinizden tanımlayıp anlama eğilimi gösterir. Sizin çocuğun beden
ve sınırlarını “sevgi" adı altında ihlal ettiğiniz bir evrende bunu
herkes aynı gerekçe ile yapabilir. Hiç tanımadığı ya da çok az
tanımakta olduğu biri de pek tabi kendisini öpebilir, ona
dokunabilir ya da aşkım diyebilir. Üstelik bu çocukta her hangi bir
şekilde rahatsızlık da uyandırmaz. Çünkü ne var ki alt tarafı
karşı taraf onu seviyordur, her zaman olduğu gibi, tanıdığı,
bildiği gibi… Bu da hak verirsiniz ki çocuklarımızı farkında
olmadan istimara açık birer birey olarak yetiştirdiğimizi bize
gösterir.
Daha en başında “Bir şey olmaz ben
senin babanım, ne var canım ben senin annenim, seni ben doğurdum”
gibi söylemlerle çocukların sınırlarının ihlal edildiği, onlara
kendi bedenleri üzerinde dahi bir söz hakkı tanınmadığı ve hatta
cinselliğin onların gözlerinin önünde yaşandığı bir yerde o
çocuklardan ileride kendi beden sınırlarını korumalarını istemek ve
beklemek onlara yapılan en büyük haksızlık olacaktır. Bu sayede
çocuk kendi bedenini teşhir etme konusunda da herhangi bir sakınca
görmeyecek çünkü kendi bedeni ile bir başkasının bedenini neredeyse
ayırt edemeyecektir. Özellikle çocuğa en yakın bakım veren kişi
olarak annenin cinselliğinin ön planda olması ve özellikle gebelik
süresince olmak üzere kozmetik ürünleri çok fazla kullanışı, çocuğa
bakım verenler tarafından uygunsuz cinsel uyarımlarda bulunması,
çocuğun cinsel yönelimlerinin değişmesi ve hormonal bozuklukların
yaşanmasına sebep olan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bebeğin karakteri anne karnına düştüğü ilk andan itibaren değil
anne ile babanın çocuk sahibi olmaya karar verdikleri ilk andan
itibaren şekillenir. Bu süre zarfı itibariyle ebeveynlerin her
türden davranışlarına çok dikkat etmeleri gerekir.