Nasıl bu hale getirdiler
seni, ne yedirdiler ne içirdiler bilemiyorum ama artık kendine
gelmen gerekiyor…
Takunyalıların
ayaklarını vura vura, göstere göstere, nidalarla,
ellerinde tespihle, başlarında takkeyle, en büyük değerlerine savaş
açtığı bu günlerde silkelenip özüne dönmen lazım…
Değerlerin bir bir çar çur
edilirken, bilim yuvaların ele geçirilirken, senin Ordu'n dinci
tehdidiyle karşı karşıyayken, dincinin Ordu'nla dost (!) görünmeye
çalıştığı şu günlerde yan gelip yatma zamanı değil…
Yediğin, içtiğin her
neyse, etkisinden kurtulup, bu ülkenin temellerine dinamit
yerleştirenlere, yerleştirmekle kalmayıp, uzaktan kumandayla bir
bir patlatanlara gereken cevabı vermek için bekleyecek zamanın
kalmadı…
Artık, düşünme, üretme,
hayata geçirme zamanı…
Bir dakika durup
düşünsen, sadece “bir günde” olanlara
baksan, ülkenin götürülmeye çalıştığı karanlığı fark etmemen mümkün
değil…
Özgürlüğünü
elinden alırlarsa neyin kalır bir
düşünsene…
Gençleri
koruma (!) yasa teklifi taslağı adı altında,
değerlerine, yaşantına, hayat tarzına yapılacakların neler olduğunu
anladın, teklif süresiz geri çekildi…
Bu senin
başarındır…
Bunun gibi nice olaylar
dönüyor etrafında da görmez misin!
Ordu'mda irticai faaliyet yapan yok, Ordu'mdan ihraç edilecek “bir
tek” yanlışı olan asker yok diye sevineceğine, sorgulamayı seçenek
edinmelisin kendine, öğrenmeli, fikrini söylemeli, hesabını
sormalısın…
Sustursalar da
“inadına” sormaya devam etmelisin…
Unutma!
Bebeklerine sahip
çıkamayıp öldüren, “devletin sağlık kurumunun” yaptığı gibi,
bisküvi kutusunda verilmez sana kaybettiklerin…
Sen hiç fark etmeden
elinden kayar gider…
Bitersin…