Utandıran tablo
Abone olDiyarbakır ve Muş'tan İzmir'in Dikili ilçesine göç eden 10 Kürt ailesinin başına gelmedik kalmadı.
İzmir Çandarlı'dan Dikili'ye giderken, yolun sağında uzun
minareli camisiyle kendini belli eden Uzunburun köyünün hemen üst
tarafında muşamba, naylon ve tahta parçalarıyla yapılmış 7 baraka
karşılar sizi. Çatısı kamış ve otlarla örtülmüş bu barakalarda
hemen hepsi birbirine akraba 10 aile ikamet ediyor. Toplam 81 kişi
yaz-kış, iki kilometre ötelerinde deniz ve kumun tadını çıkaran,
çiçeklerle çevrili yazlıklarında tatillerini geçiren, gece-gündüz
eğlencenin eksik olmadığı turizm beldesi Dikili'den habersiz bu
derme çatma barakalarda yaşıyorlar. Buna yaşamak denirse tabi!..
Umuttan kâbusa 10 aileden 3'ü, 12 yıl önce Muş'tan göç edip gelmiş
buralara. Kalan 7 ailenin göç öyküsü ise daha uzun. Diyarbakır'ın
Silvan ilçesinden 1979 yılında Muş'a, oradan 1988 yılında Bursa'ya
gitmişler. Kaynak : Evrensel 2001'deki krizden sonra çalışanlar
birer birer işten çıkarılınca, ekmeklerinden kısıp
denkleştirebildikleri parayla 10 dönümlük tapulu bir arazi alıp
İzmir Dikili'ye göç etmişler. Ancak daha gelir gelmez, sorunlar
başlamış. Aldıkları on dönümlük araziye yerleşip başlarını
sokabilecekleri bir ev yapmaya başladıklarında, karşılarında
jandarmayı bulurlar. Çünkü köy muhtarı Halil İkiz tarafından
ruhsatsız araziye inşaat yaptıkları gerekçesiyle şikâyet
edilmişler. Jandarma, inşaat halindeki kulübeleri yıktığı gibi
kaçak inşaat yaptıkları gerekçesiyle ceza da kesmiş göçmenlere. Bu
olay sadece başlangıcı olur kâbus dolu günlerin. Kürtler giremez!..
Uzunburun köyünün muhtarı emekli öğretmen Halil İkiz, köyün hemen
yanına arazi satın alıp gelen bu kişilerin, daha Diyarbakırlı
olduklarını öğrenir öğrenmez onları dışlamıştır. Köylülerine de
"Ben atalarımın kemiklerini sızlatmam. Bunlar doğulu, Kürt. Ben
doğuda öğretmenlik yaptım, Kürtler barbar insanlardır. Köye
yerleşmelerine izin verirsek bunlar bizi buradan kovar" diyerek
göçmenlerle konuşmamaları yönünde öğüt veren muhtar, bununla da
kalmayarak bu kişilerle konuşanların dışlanmasını ister. Muhtarın
telkin ve tehditleri sonunda köyden kimse, yanı başlarındaki 81
kişiden hiçbiriyle konuşmaya cesaret edemez. Seçildiği köyde dahi
oturmayan ve Dikili'de bir sitede ikamet eden muhtar, doğulu
aileleri köyden çıkarmaya kararlıdır. Köy arazisinin imar ve
yerleşim planı bulunmamasına, üstelik son dönemlerde yapılmış yeni
inşaatlara rağmen göçmenlerin kendi arazilerine ev yapmalarına izin
verilmez. Diğerlerinden ayrı olarak köyün içinde 300 metrekare arsa
alan göçmenlerden Suphi Sezer'in yaptığı inşaat da muhtarın
şikâyeti üzerine jandarma tarafından mühürlenir ve ceza kesilir.
Gerekçe imar ruhsatı olmadan inşaat yapmaktır. Oysa köydeki hiçbir
evin böyle bir ruhsatı yoktur. Açıkta yatmamak için mecburen
muşamba, naylon, saz ve ağaç parçalarıyla arazi üzerine derme çatma
bir baraka kurar Sezerler. Köy içindeki arsasının hemen yanı
başında, su şebekesi bulunmasına rağmen su almasına izin verilmez
Suphi Sezer'in. Elektrik de 1-2 metre uzaklarındadır, ama onun
bağlanması da engellenir. Sezer gibi ev yapmalarına izin
verilmediği için köyün hemen yanındaki arazilerine derme çatma
barakalar, çadırlar kurmak zorunda kalan göçmenler, bu barakaların
üzerlerini kamışlarla, sazlarla, ağaç dalları ve naylonlarla
kapatırlar. Tel örgüden duvar Göçmenleri köyden çıkarmakta kararlı
olan muhtar, arasının bir hayli iyi olduğu Dikili Belediye
Başkanı'nın sağladığı bir iş makinesi ile göçmenlerin yerleştiği
alanla köy arasına geçişi engelleyen kanal biçiminde bir hendek
açtırır. Hendeğin iki yanı dikenli teller ve çalılarla çevrilerek,
göçmenlerin köy tarafına geçişi engellenir. Böylece Dikili-Çandarlı
karayoluna ulaşmaları engellenen göçmenler, anayola çıkmak için bir
başka köy olan Esentepe köyünden iki kişinin arazisini kullanırlar.
Yıllık 500 milyon lira "geçiş hakkı" vererek! Uzunburun köyü
muhtarı tarafından köyden su almaları engellendiği için yine başka
bir tarladan geçiş hakkı verilerek 1 kilometre ötede bulunan eski
bir çeşmeden, güğümlerle su taşınır barakalara. Köylülerden
bazıları, "Sizin yüzünüzden hayvanlarımız su içemiyor" diyerek
zaten ip gibi incecik akan çeşmenin borusunu kırarlar. Göçmenler
kırık borunun yerine plastik kola şişesinden uydurma bir oluk
yaparak, bir bidonun yarım saatte dolduğu çeşmeden su alabilirler
ancak. Cami bile yasak Uzunburun köyünde camiye bile gitmelerine
izin verilmez göçmenlerin. Onlar ibadetlerini yapabilmek için komşu
Esentepe köyüne gitmek zorunda kalırlar. Bütün bu insanlık dramı,
Türkiye'nin en batısında, uygarlığa ve demokrasiye olan bağlılığı
ile çok övünen İzmir'in turistik ilçesi Dikili'de yaşandı ve hâlâ
yaşanıyor.