Usta fotoğrafçı ve haberci Coşkun Aral, farklı tarih ve yerlerde çektiği savaş ve kıyım fotoğraflarını kendi cümleleriyle anlatıyor. Tam da bu dönemde ustaya bi kulak vermek gerek. İşte seçtiğimiz kareler ve ustanın anlatımları İran, 1980-1989 İran Beheşti-Zehra 1989 "Cinayeti öğrendiler.... Onlara öylesine heyecan veriyorduki bu, spor olsun diye birbirlerini öldürmeye başladılar ve savaşı buldular; en büyük adım buydu onlar için...." Bernard Shaw İran, 1980-1989 Cioran'ın, "İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran olur." sözü geldi aklıma. Haklı galiba. İrlanda, 1981 Anne ve babalar çocuklarına hep tembih ederler: "Ateşle oynama!" Lübnan, 1982-1997 "Lübnan'da sadece askelerin savaştığını sanıyordum. Dünyayı saran kara yüzlü teröristlerin yuvasını dağıtan İsrail ordusuna teşekkür bile etmiştim içimden. Ancak Time'a kapak olan fotoğrafta, yıkıntılar arasında kaçışan çocuklu kadın, yanıldığımı farkettirdi bana. Bu fotoğrafla, savaş kurbanlarının günahsız siviller olduğunu anladım Ne olur durdursunlar bu savaşı" diyordu mektubunda Amerikalı bir kadın. Ya bu fotoğraf dünyanın en ünlü dergisinde kapak olmasıydı..... Ya bu fotoğraf yerine, gözlerinde kin ve nefret, silahlı bir askerin fotoğrafı tercih edilseydi?.... Lübnan, 1982-1997 Filistinli minik Ayşe, Falanjist milislerin kuşattığı Sabra Mülteci Kampı'nda, bomba patlamaları arasında doğdu. İsrail jetleri, "Kfir" lerin havayı yırtan sesi ve çevresinde yükselen alevler arasında yapayalnız. " Lübnan, 1982-1997 Askerin önünde, namlusunu yönlendirdiği yerde bir hedef yok. Kendini elindeki silahıyla özdeşleştiren, elindeki silahı bir organına dönüştüren bu savaşçı, sadece aldığı haz nedeniyle ateş ediyor. Bu haz, nedenleri ve sonuçları itibariyle gerçekten de korkutucu. Lübnan, 1982-1997 İsyan, dua, yakarış, öfke.... Tanrım, bu yaşlı kadının sesini duy! Lübnan, 1982-1997 Savaşın ortasında en büyük eğlenceleri Rus ruleti oynamak. Bizim için bir mizansen düzenlediler, hem de gerçek kurşunlu silahlarıyla. Korktum. Çok şükür bir kaza olmadı. Ama ertesi gün bana poz verenin, başka bir ölüm oyunu oynarken öldüğünü öğrendim. Lübnan, 1982-1997 Belki de birkaç saat önce, o, sevgilisi gibi sarıldığı silahıyla bir can aldı. Kimbilir belki de bir kaç saat sonra, benzer bir silahla öldürülecek. Lübnan, 1982-1997 Saleh arkadaşımdı. Bir obüs mermisinin patlaması sonucu, önce sağ gözünü, sonra aklını yitirdi. Patlamaya neden olduğumu düşünürek, beni öldürmeye kalktı. Saleh arkadaşımdı. Lübnan, 1982-1997 Yorumsuz. Lübnan, 1982-1997 "Hiç bir askerden düşünmesini beklemem ben" Bernard Shaw Afganistan, 1983-1996 Karanlıktan korkarım. Bir savaş muhabiri karanlıktan korkar mı? Evet, korkar. Dolunayda süzülen bir parça ışığın aydınlattığı birkaç insan yatıştırıyor korkumu. Liberya, 1996 Başında miğfer, gözlerinde öfke... Yapabileceğim tek şeyi yaptım; fotoğrafını çektim ve o çocuğu belki de yanıtını hiç bir zaman bulamayacağı ve yanıtını kimselerin bilmediği sorularıyla başbaşa bırakarak oradan uzaklaştım. Kuzey Irak, 1990-1991 Ekmek kavgası.