Üstad Yahya Kemal ajan mıydı?
Abone olZaman Gazetesi'nin felsefeci-yazarlarından Hilmi Yavuz, bugünkü yazısında edebiyat tarihimizin bilinmeyen bir yönüne parmak bastı: Üstad şair Yahya Kemal ajan mıydı?
Ülkemizin önde gelen düşünürlerinden, Zaman Gazetesi yazarı
Hilmi Yavuz, Üstad Yahya Kemal Beyatlı'nın bilinmedik bir yönü
hakkında 'ezber tezler ileri sürdü. Servet Sami
Uysal'ın, "Şiire Adanmış Bir Yaşam: Yahya Kemal Beyatlı'
kitabınından yola çıkan Hilmi Yavuz'un ortaya attığı sorular
kafaları karıştıracak cinsten...
- Sermet Sami Uysal, 1998'de, Yahya Kemal'i Sevenler Derneği'nce
yayımlanan 'Şiire Adanmış Bir Yaşam: Yahya Kemal Beyatlı'dan sonra,
geçtiğimiz yılın sonunda, Yahya Kemal üzerine magnum opus'unu
kitaplaştırdı:
‘Her Yönüyle Yahya Kemal (Beyatlı)'. İç kapak sayfasında [I.]
rakamı bulunduğuna göre, kitabın II., belki de III. ciltlerinin de
hazırlanmakta olduğu varsayılabilir. Yahya Kemal'i Sevenler
Derneği'nin 1998'de bastırdığı kitap, üstadın ölümünün 40.
yıldönümü dolayısıyla yayımlanmıştı; 'Her Yönüyle Yahya Kemal' ise
2004 yılında, üstadın bu defa doğumunun 120. yıldönümü dolayısıyla
yayımlanmış oluyor.
‘Her Yönüyle Yahya Kemal', Türk şiirinin bu büyük yol açıcısının
özel yaşamına ilişkin olarak bugüne kadar bildiklerimize aykırı
düşen bilgiler içerdiği kadar, bilmediğimiz ve bugüne kadar örtülü
kalmış birçok önemli ayrıntıyı da içeriyor. Kitap, Yahya Kemal'in
yaşamı üzerine gerçekten kuşatıcı ve kapsamlı bir biyografi
çalışması olarak, fevkalade aydınlatıcı, bilgilendirici ve elbette
o ölçüde sorgulama gereği duyurtacak kertede kışkırtıcı bir
yapıttır; Sermet Sami Uysal'ı kutlamak gerekir.
Kışkırtıcı, demem boşuna değil. Yahya Kemal'in, 1908'den itibaren 4
yıldan beri derslerine devam ettiği Ecole Libre des Sciences
Politiques'le, sınavlarını veremediği için, ilişkisinin kesilmiş
olduğu biliniyor. O tarihten sonra, Yahya Kemal, Paris'te 4 yıl
daha kalmış ve babasına gönderdiği kartpostallardan anlaşıldığı
kadarıyla, geçimini son derece güç koşullarda sürdürmüştür. (Ayraç
içinde belirteyim: Bu kartpostalların sayısı 92'dir ve Yapı Kredi
Yayıncılık tarafından ‘Pek Sevgili Beybabacığım' adıyla 1998'de
kitaplaşmıştır.) Sermet Sami Uysal, kartpostallardan yola çıkarak,
genç Yahya Kemal'in Paris yıllarının izini sürerken, 10 Ağustos
1910 tarihinde İsviçre'den babasına gönderdiği bir kartpostalla
karşılaşmıştır. Bu önemlidir;- sözkonusu kartpostal, Yahya Kemal'in
‘şimdiye kadar kimsenin dikkatini çekmeyen ve Şair'in hiç kimseye
açıklamadığı' bir görevini ifşa etmektedir çünkü...
Sermet Sami Uysal, Yahya Kemal'in babası İbrahim Naci Bey'in,
Paris'te geçim sıkıntısı çekmesin diye, oğlunu ticarete
yönlendirdiğini ve ‘Avrupa'da kereste, tütün, kenevir ve hele sülük
gibi şeylerin iyi para ettiğini öğrenince' ondan Üsküp'ten
göndereceği bu malları ‘pazarlamasını' istediğini bildirir.
Uysal'ın yazdığına göre, ‘Paris'te para sıkıntısı çekmekte olan
Yahya Kemal bu işe dört elle sarılır ve kısa bir süre sonra da
babasına ‘sülük'leri nasıl ve ne miktarda göndermesi gerektiğini
belirten kartlar yollamaya başlar.' Anlaşıldığı kadarıyla,
Paris'ten niçin İsviçre'ye geçtiğini soran babasına yazdığı, şu
mahut 10 Ağustos 1910 tarihli kartpostalda Yahya Kemal, ‘meğer
burada yalnız tenezzüh [gezinti H.Y.] için değil, çalışmak için hem
de nezaretin emriyle bulunduğumu nazar-ı dikkate almamışsınız,'
diye yazmıştır ki, bu, gerçekten dikkate değer: Yahya Kemal,
İsviçre'de hangi nezaret hesabına ve hangi görevle bulunmaktadır?
Bu, gerçekten de, Sermet Sami Uysal'ın deyişiyle, ‘bir sır perdesi
arkasında kal[mıştır]'. Evet, hangi nezaret (bakanlık) hesabına ve
ne görevle? 1910 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nu yöneten hükümet,
İttihad ve Terakki Fırkası hükümetidir. 12 Ocak 1910'da Hakkı Paşa
Sadrıazam olmuştur ve Dahiliye nezaretinde Talat (Paşa), Maliye
nezaretinde ise Cavid Bey bulunmaktadır.
Yahya Kemal'in, daha 1905 yılından başlayarak Paris'teki
İttihadçılarla (Dr. Nazım, Dr. Bahaeddin Şakir) yakın dostlukları
olduğunu, ‘Siyasi ve Edebi Portreler'inden biliyoruz. Yahya Kemal,
Cavit Bey'le de tanışmaktadır. ‘Siyasi ve Edebi Portreler'de 'Cavid
Bey'i üçüncü defa, Harb-i Umumi içinde, tekrar Maliye Nazırı
olduktan sonra Büyükada'da tanıdı[ğını]' bildirir, ama ilk iki
tanışıklığının nerede ve nasıl olduğuna ilişkin bilgi vermez. Cavid
Bey'in 1910 yazında ‘borç almak üzere' Paris'e geldiğini de Faroz
Ahmad'ın ‘İttihad ve Terakki'sinden öğreniyoruz. Öte yandan, Yahya
Kemal, ‘Siyasi ve Edebi Portreler'de, ‘Temmuz İnkılabı'ndan (1908)
sonra Dr. Nazım'ın, ‘bir iki defa Paris'ten vazifeyle geç[tiğini],
‘ayak üstü görüştük[lerini]' yazmaktadır ki, bu durumda onun,
İttihad ve Terakki ile bir ilişkisi varsa, bu ilişkinin ya Dr.
Nazım aracılığıyla Dahiliye nezareti ya da Cavit Bey dolayısıyla
Maliye nezareti ile kurulmuş olabileceği ihtimalini akla
getirmektedir.
Pek iyi de, görevi neydi Yahya Kemal'in? İşte, asıl ‘sır perdesi
arkasında' kalacak olan, galiba, budur...
Yazı: Hilmi Yavuz
Kaynak: