Zaten unutmak da
istemiyorum…
Belki de yaşadığımız her
kötü şey hemen unutulduğu için devamlı acı çektiğimiz geliyor
aklıma…
Bu yüzden
sürekli yandığı yüreklerimizin…
Bu yüzden unutmuyorum bile
bile…
Başka bir acıyla
sarsılmayalım diye…
Zaten kalbim de izin
vermiyor…
Hiçbir hücrem unutmak
istemiyor…
Cayır cayır yanan 15
ocak…
Artık 17…
Gözümün önünde, sisler
içinde 17 tabut…
Uğultulu sesler geliyor
içlerinden…
“Unutmayın bizi”
diye…
Bir ara, “Deniz Feneri
davasını unutuyoruz” diyorum kendi kendime…
“Boş ver”
diyorum sonra “Sırası mı şimdi” diye kızıyorum
içime…
Zaten Almanlar sahip çıktı
yine…
Ya Dengir Fırat"a
yöneltilen suçlamalar, dosyalar, belgeler, “Ne oldu acaba” diye
düşünüyorum bir vakit…
Bir açıklama var mıdır
kendilerinden, yoksa sümen altı mı edildi en
marifetlisinden…
Ya diğerleri? Diğer
belediyeler? Ne oldu acaba?
Yine kızıyorum
kendime…
“Unutma”
diyorum…
“Hudut namustur”
diye, göğsünü düşmana siper edenleri, hudutta can
verenleri düşün!
Bak, iki cümlelik
açıklamadan sonra ortadan kayboldu bütün “büyükler(!)”
“Sen kaybolma”
diyorum içime…
Kalbime…
“Sen unutma…”
Hep saygı duruşuna geçmek
geliyor içimden, onlar sıra sıra gözümün önünden
geçerken…
“Hiç unutmazsan, hep saygı
duruşundasın demektir zaten” diye teselli
buluyor içim…
Keşke diyorum, işe
yaramayanlara, onca şehit verdiğimiz gün düğünde tepinenlere,
görüntülendiğini anlayınca gazetecileri tehdit eden takiyecilere
maaşlarını ödeyeceğimize vergilerimizle, onlara verseydik
ceplerimizdeki bütün paralarımızı da, imkânsızlık yüzünden o
karakolda bulundukları açıklaması yapılmasaydı…
Keşke bu kadar
utandırmasalardı bizleri…
Ne bileyim…
“Keşkeler”
geçiyor içimden…
Çıkmıyor hiç aklımdan hep
genç kalacak olanlar…
Unutmuyorum…
Unutamıyorum…
Unutmak da istemiyorum
zaten…
Matem tutuyorum en
derinden…