Onların hayat öyküsü, benzerine ancak filmlerde ya da romanlarda rastlanacak türden.. Koyu bir yoksulluğun içinden gelip şöhretler dünyasının en parlak yıldızları oldular. İşte gecekondudan çıkıp kimi zaman bir dükkan tezgahından kimi zaman pavyondan geçen ve pırıltılı dünyanın en tepesine uzanan başarı öyküleri. Derleme: Nazan Mengü KÜÇÜK YILDIZ BÜYÜK SANATÇI OLDU Yaşadığı mütevazı evin penceresinden dışarı bakarken görüntülenen bu genç kızın kim olduğunu biliyor musunuz. Hatice Yıldız Levent ya da herkesin bildiği adıyla Muazzez Ersoy, İstanbul Kasımpaşa'da fakir bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Babası şofördü annesi de ailesine katkıda bulunmak için Cibalideki Tekel fabrikasında çalışıyordu. YOKLUKTAN GELDİLER 2012 Çocukluğu, Cibali'de annesinin çalıştığı fabrika ile Kasımpaşa sokaklarında geçti küçük Yıldız'ın. Müziğe ilgisi daha o yaşlardan belliydi. Dayısının Almanya'dan getirdiği pikaptan dönemin ünlü şarkıcılarını dinler ve ailesine küçük konserler verir. Yıldız, bir oto tamircisine gönül verdi ve yaşı tutmasa da onunla evlendi. Ama uzun sürmedi bu evlilik. Küçük oğluyla birlikte Kasımpaşa'daki baba evine döndü genç kadın. Babasına yük olmamak için de Beyoğlu'nda bir kozmetik dükkanında tezgahtarlık yapmaya başladı. O kadar fakirlerdi ki ayakkabıları delindiğinde yenisini alamazdı. Babası, içine kartondan parçalar kesip koyar ve ayaklarını soğuktan korumaya çalışırdı. İşte o günlerde bir karar verdi Yıldız Levent. Maaşından elinde kalan parayı biriktirip Nişantaşı Müzik Eğitim Merkezi'nde ders almaya başladı. Onun hayatını değiştiren ise Gaziosmanpaşa'daki Kumbasar adlı kulüpte çalışmaya başlaması oldu. Gelin olduğunda babasının ona taktığı iki bileziği bozdurup diktirdiği iki tuvaletle sahneye çıktı. Daha sonra da çalıştığı Yenikapı'daki Pembe Köşk Gazinosu'nda ünlü bir yapımcının dikkatini çekti ve bugünün nostalji kraliçesi olma yolunda ilk adımı attı. O DA ŞARKI SÖYLEMEYE PAVYONLARDA BAŞLADI Asıl adı Bahriye Tokmak olan Kibariye, Manisa'nın Akhisar ilçesinde doğdu. O da fakir bir ailenin kızıydı. Hatta okuma yazmayı bile çok sonraları öğrenecekti. Onun meslek yaşamı 1974 yılında İzmir'in pavyonlarında başladı. Henüz 19 yaşındayken ilk eşi Tunay Ürek ile evlendi. 1980'lerde İzmir sahnelerinde çalışan Kibariye, o yıllarda İzmir Fuarı'na gelen tüm sanatçıların dikkatini çekti. Bunlar arasında Muzaffer Özpınar da vardı. Ünlü bestekar, sanatçıyı o zamanlar İstanbul’da Stardust gazinosunu çalıştıran Turgut Akyüz’e anlattı. Akyüz; Kibariye’yi dinlemek isteyince de Kibariye İstanbul'a geldi. Sesi o kadar etkileyiciydi ki Kibariye Stardust Gazinosu'nda sahne almaya başladı. Onu bugünkü şöhretine taşıyan ise 1981'in yılbaşı gecesinde TRT Televizyonu'na çıkması oldu. Söylediği Kim Bilir adlı şarkı bir anda dillere düştü. Kibariye'nin yorumu bir döneme damgasını vuran Ümmü Gülsüm adlı şarkıcıyla bile kıyaslandı. Doğallığı ve güçlü yorumuyla kısa sürede geniş bir kitlenin sevdiği sanatçılardan biri oldu Kibariye. Kibariye için yoksulluk içinde geçen günler çok gerilerde kaldı. MAĞARADA DOĞDU İMPARATOR OLDU İbrahim Tatlıses'in öyküsü 1952 yılında Şanlıurfa'da bir mağarada başladı. Ciğerci Mehmet ile eşinin yedi çocuğundan en büyüğüydü İbrahim Tatlı. O doğduğunda babası cezaevindeydi. Memleketinde düzenlenen geleneksel sıra gecelerinde dikkat çekti sesiyle. Sonra İstanbul'a geldi ve inşaat işçisi olarak çalışmaya başladı. Önce Adana'da sonra da Ankara'da pavyonlarda, gazinolarda sahne almaya başladı. Kendine örnek aldığı Yılmaz Güney gibi Anadolu'dan göç edip İstanbul'u fethetmek amacıyla taşı toprağa altın olan bu kente geldi Tatlıses. İstanbul'da ilk olarak Yılmaz Tatlıses adlı müzisyenle tanıştı. O aynı zamanda soyadını ünlü sanatçıya veren kişiydi. Kara kız ve Beni Yakma Gel Sevdiğim adlı 45'liklerle müzik dünyasına adım attı Tatlıses. Ayağında kundura, yar gelir dura dura, diye yanık sesiyle söylediği türkü ile başlayan yol onu bugünlere getirdi. "İPEK MENDİL TANE TANE" DEDİ... Gösteri dünyasının pek çok ünlüsü gibi Özcan Deniz'in de hayatının ilk yılları yoksulluk içinde geçmiş. 1972 yılında Ankara'nın gecekondu mahallelerinden Yenidoğan'da dünyaya gelmiş Deniz. Daha sonra da ailesiyle birlikte Aydın'a geçip varoşa yerleşmiş. 4 kız ve iki erkek kardeş... Babası çalışmadığı için Özcan Deniz de küçük yaşta bir fabrikada çalışmaya başlamış. Parasızlıktan işten eve ve evden işe yürüyerek giderlermiş. Ama bir gün bundan öyle bıkmışlar ki ağabeyiyle birlikte komşunun bisikletini satmışlar. Tabii anne ve babasının haberi olunca da hemen cezalandırılmışlar. Derken kaderini değiştirecek olan o olay olmuş. Bir arkadaşının düğününde sahneye çıkmış Özcan Deniz. "İpek mendil tane tane" türküsünü söylemiş. Çıkışta orkestra şefi Deniz'e onlarla birlikte turneye çıkmasını önermiş. Önce babasının izin vermeeyeceğini söylemiş Deniz. Ama şef eline 50 lira tutuşturunca kabul etmiş. Babasının izin vermediğini de söylememiş şefe. Düğünlerde şarkı söylemeye başlamış. Kısa sürede çevresinde ün yapmış. Ama günün birinde Özcan Deniz, düğün şarkıcılığından sıkılıp daha ileri bir basamağa çıkmaya karar vermiş. O an için atlayabileceği tek yer pavyonmuş. İzmir'de bir pavyonda çalışmaya başlamış. Deneme süresince tek kuruş para almamış. Sonra günün birinde Aydın'da bir ses yarışmasına katılmış. Orada jüride bulunan Cenk Koray da ona hayatının teklifini yapmış: "Sesin çok güzel İstanbul'a gel." 1989'da ilk kez İstanbul'a gelmiş Özcan Deniz. Ama hayallerine ulaşması o kadar kolay olmamış. Sonunda bir dönercide çalışmaya başlamış. Sonra Almanya'ya gitmeye karar vermiş Özcan Deniz. Ama bunun için de vize için 2 yıl uğraşması gerekmiş. Sonunda Emrah, Suna Yıldızoğlu'nun da aralarında bulunduğu bir kadroyla Almanya'ya gitmiş. Orada kalabilmek için paralı evlilik bile yapmış. Parasızlıktan erken yattığı bir yılbaşı gecesi Türkiye'den Almanya'ya uçağı kaçırdığı için gidemeyen bir şarkıcının yerine sahneye çıkması istenmiş. O konserde telefon aracılığıyla sesini bir dönemin ünlü yapımcısı Hilmi Topaloğlu'na dinletmişler. İşte o geceden sonra da bugünkü Özcan Deniz doğmuş kelimenin tam anlamıyla. EVLERİNDE ELEKTRİK BİLE YOKTU Güçlü sesi, kendine özgü yorumu ve hatta eşi benzeri olmayan dansları ile bugün Türkiye'nin tanınmış yıldızlarından biri Yıldız Tilbe.. Onun hayat hikayesi ise kelimenin tam anlamıyla bir Yeşilçam filmi senaryosu gibi... İzmir'in gecekondu semtlerinden birinde yaşayan fakir bir ailenin kızıydı Tilbe.. Annesinin bir bakkal dükkanı varmış.. Ama evlerinde ne elektrik varmış ne televizyon ne de buzdolabı. Derslerini mum ışığında ya da gaz lambasında çalışırlarmış. O güç koşullarda bile her zaman şarkı söylermiş Tilbe. Bu tutkusu ona gelecekteki kariyerinin kapılarını açmış. Erken yaşta bir evlilik yapmış Tilbe. Bir kız çocuğu sahibi olmuş.. Ama evlilik uzun sürmemiş.. Kızı ile bir başına kalakalmış Tilbe. Ne iş bulduysa yapmış.. Pazarlamacılık, tezgahtarlık, dikiş atölyelerinde iplik temizlikçiliği, çocuk bakıcılığı bunlardan bazıları. Sonra da bir pavyonda şarkı söylemeye başlamış Tilbe.. Mikrofonu eline aldığında yıl 1990'dı. Onun hayatını Sezen Aksu ile tanıştığı an değiştirdi. Aksu'nun İzmir Fuarı için kentte bulunduğu bir sırada Tilbe ünlü sanatçının konser afişlerini görür. İşi gier konseri izlemek için. Ama pavyona gidip çalışmak zorundadır. Akşam tam sahneye çıkmak üzereyken komilerden biri gelip Tilbe'nin heyecandan kanını donduran haberi verir: "Sezen Aksu burada.. " İşte Tilbe'nin öyküsünün bundan sonrası tam da Yeşilçam filmleri gibi.. Tilbe'nin sesini dinleyen Aksu, ona vokalisti olmasını teklif eder.. Ondan sonra da Tilbe'yi bugünlere getirecek yol açılmış olur. ONLARIN EVİNDE TUVALET BİLE ORTAKTI Seda Sayan'ın hikayesi de Tilbe'ninkinin biraz farklı bir versiyonu. İstanbul Kadırğa'da 11 ailenin oturduğu, avlusu, tuvaleti ortak gecekondulardan birinde doğup büyüdü asıl adı Aysel Gürsaçar olan Seda Sayan. O kadar fakirdi ki ailesi ilkokula giderken babası ona önlük ve çanta parasını bile zorla denkleştirdi. Babası alkolik olduğu ve düzenli çalışmadığı için pek çok şey içinde kalmış Sayan'ın... Tıpkı pek çok kişinin sahip olduğu aile albümü gibi. O günleri bir söyleşisinde "Paramız olmadığı için fotoğraf çektiremezdik. Bu yüzden albümümüz de olmazdı" diye anlatmıştı Sayan. Onun müziğe olan yeteneğini de ilkokulö ğretmeni Muazzez Karipçin fark etmiş. Sayan'ın annesini çağırıp küzük kızın müziğe yetenekli olduğunu konservatuara gönderilmesinin iyi olabileceğini söylemiş.. Ama yiyecek ekmeği bile zor alan bir ailenin kızı için konservatuara gitmek bir hayalden öteye gidemimiş uzun bir süre. Bunun üzerine öğretmeni elinden tutup İstanbul Radyosu'ndaki Ses Yarışması'na götürmüş Sayan'ı. Ama başarılı olamamış.. Günlerce ağlamış küçük kız bu hezimetin ardından. Ama küçük kız ünlü olmayı ve müzik ile yaşamayı öylesine kafasına koymuştur ki günün birinde evinden kaçar. Henüz 15 yaşındaymış o zamanlarda.. Yanında da Ümit adlı bir kız arkadaşı. İki kafadar geceyi Fındıkzade'de bir apantman boşluğunda geçirmiş... O sırada ailesi polise başvurmuş ünlü sanatçının. O da sonunda çareyi karakola teslim olmakta bulmuş. Düğün salonlarında da şarkı söyleyen Sayan daha sonra tavernada şarkı söylemeye başlamış. Onu dinleyen birisi Turgut Akyüz'e tavsiye etmiş. Bunun sonunda o dönemin en ünlü eğlence yerlerinden biri olan Stardust'ta çalışmaya başlamış Sayan. Daha sonra Kamacı'da,sonra da Gülizar Gazinosu'nda. Daha sonra Yeşilçam'a adım atmış. Gülizar Gazinosu'nda çalışırken Seda Sayın adını kullanmış önceleri. Sonra da Adını Seda Sayan olarak değiştirmiş.Sözün kısası Sayan'ın bu günlere gelmesi hiç de kolay olmamış. KONFEKSİYON İŞÇİLİĞİNDEN GELDİ MÜZİĞİN YILDIZI OLDU 1990'ların başında 'Tanrı Misafiri'adlı albümüyle müzik dünyasına adım atam Ebru Gündeş de hayata sıfırdan başlayan ünlülerden biri. O da fakir bir ailenin kızıydı ve hayatını kazanmak için konfeksiyon işçisi olarak çalışıyordu. Ama günün birinde sesinin güzelliğini fark eden bir tanıdığı sayesinde kaderi değişti. Neşe Demirkat'a götürülen Gündeş, onun da ilgisi çeker. Genç Ebru'yu dinleyen Demirkat bu güzel sesi değerlendirmeleri için onu Koral Sarıtaş'a gönderir. Bir süre Emel Sayın'a vokalistlik yapan Ebru Gündeş,. 1993 yılında çıkardığı Tanrı Misafiri adlı ilk albümüyle müzik dünyasına çok hızlı bir giriş yaptı. Bir dönem maddi zorluklar yüzünden pek çok çocukluk ve gençlik hevesi kursağında kalan Gündeş bugün Türkiye'nin en çok kazanan ünlülerinden biri.