Dışarıdan bakıldığında hayatları da pek çok kişiyi özendirecek türden. Sınırsız paraları, şöhretleri, evleri, arabaları.. Kısacası para ile satın alınabilecek her şeyleri var. Ama bazıları geçmişte öyle trajediler yaşadı ki. İşte ünlülerin aile trajedileri... GERİ GELECEKLERİNİ BİLSEM BÜTÜN SERVİETİMİ VERİRDİM 200 TL stajer maaşıyla kariyerine başlayan Ilıcalı, kısa sürede elde ettiği mesleki başarıları ve dudak uçuklatan servetiyle de gündemde. Ama onun hayatı da dışarıdan göründüğü kadar kusursuz değil. Bütün başarısına rağmen onun da içini kemirip duran büyük bir acı var. Bugün kendisi iki evliliğinden üç kız çocuk babası olan Ilıcalı, kendi anne ve babasını çok erken yaşta kaybetti. Hem de hiç beklenmedik bir anda bir trafik kazasında. Yani bu mutlu aile tablosu ne yazık ki uzun süre devam etmedi. Ilıcalı ailesinin mutluluğu sadece siyah- beyaz fotoğraflarda kaldı. İşte o korkunç olayda yaşananlar. Annesi ve babası Acun'un ilk eşinden dünyaya gelen ve o sıralar henüz 10 aylık olan kızını da alıp Bodrum'a gitmek üzere yola çıktılar. Ancak baba Ilıcalı, karşıdan 190 kilometre hızla gelen bir arabayla çarpıştı. Çarpışma o kadar şiddetliydi ki Ilıcalı ailesine çarpan araba infilak etti. Haberi ağabeyinden alan Acun ne olup bittiğini tam olarak da bilmeden hastaneye gitti. Sonrasını Acun Ilıcalı'nın Hürriyet'e verdiği röportajda şöyle anlatmıştı ünlü televizyoncu: "Hastaneye ulaştık, gecenin üç buçuğu, bu işleri söylemenin bir raconu vardır, olmalıdır, hala sinirleniyorum düşününce, "İlknur Ilıcalı’yı ziyarete geldim" dedim. Adam, önündeki deftere baktı, bir sayfa açtı, sonra başka bir sayfa, kafasını bile kaldırmadan "Ölmüştür!" dedi. "Ergün Ilıcalı?" dedim, aynı aşağılık ve duygusuz ifadeyle "Ölmüştür" dedi. İçimden sadece şu geçti. "Allah’ım bu yaşadıklarım kötü bir rüya olsun." Birazdan Bakırköy’deki evde uyanayım ve diyeyim ki, "Kabusmuş çok şükür uyandım geçti..." Bir ümit bekledim ama yok, her şey gerçekti." Ilıca'nın aynı araçta bulunan kızı ise oturduğu bebek koltuğu sayesinde kazadan kurtuldu. Acun Ilıcalı, kısa bir süre önce verdiği bir röportajda anne ve babasının geri geleceğini bilse bütün servetini feda edeceğini dile getirmişti. KAYNARCA'NIN FİLM GİBİ ÖYKÜSÜ Şu sıralar Nuri adlı diziyle ekrana gelmeye hazırlanan Oktay Kaynarca'nın hayatındaki dram babasını kaybettiği sırada söylediği "hem babamı hem amcamı kaybettim" sözleriyle ortaya çıktı. Kaynarca’nın annesi Nursel Hanım ile evli olan Adil Kaynarca kısa bir süre önce kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Adil Kaynarca’nın ölüm haberi birçok internet sitesinde ’Oktay Kaynarca’nın babası öldü’şeklinde verildi. Çünkü herkes Adil Kaynarca’yı ünlü oyuncunun babası olarak biliyordu. Halbuki gerçek dizi senaryolarına konu olacak kadar dramatik ve farklıydı. Oktay Kaynarca’nın 39 yıldır bir sır gibi sakladığı hikayesi: Oktay Kaynarca 5 yaşındaydı ve o yıllarda anne ve babasıyla Berlin’de yaşıyordu. Kaynarca’nın İstanbul’da yaşayan amcası Adil Kaynarca karısını tatil yapması için Almanya’ya kardeşinin yanına göndermeye karar verdi. Eşini İstanbul’dan uçağa bindiren Adil Kaynarca, Oktay’ın babasını arayarak eşini havaalanından karşılamasını istedi. Kardeşinin isteği üzerine alanda yengesini karşılayan Özkan Kaynarca dönüş yolunda trafik kazası geçirdi. Kazada Oktay Kaynarca’nın hem babası hem yengesi yaşamını yitirdi. Bu kaza ailede büyük üzüntü yarattı. Çünkü bir yandan gelinleri Nursel genç yaşta dul, diğer yandan da aynı kazada karısını kaybeden oğulları Adil yalnız kalmıştı. Aile büyükleri, Oktay Kaynarca’nın annesiyle, kazada eşini kaybeden amca Adil Kaynarca’yı evlendirmeye karar verdi. O yıllarda 5 yaşında olan Oktay Kaynarca’ya ise durum daha sonra anlatıldı. Oktay Kaynarca, amcası Adil Kaynarca’yı yıllarca gerçek babası gibi bildi. Sırrı öğrenince de gerçeği kabullendi. Ünlü aktör, Adil Kaynarca’nın ölümü üzerine “Hem babamı, hem amcamı kaybettim” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. GÜLEN GÖZLERİNİN ARDINDA BİR TRAJEDİ SAKLI O bugün Türkiye'nin adından en çok söz edilen ünlüsü... Önce podyumlarda zirveye çıktı, sonra çok büyük bir aşk acısı yaşadı. Ama kısa sürede toparlandı ve ayağa kalktı. Şimdi ise hem müzik çalışmalarıyla hem de hızlı özel hayatıyla gündemde. Ama onun yaşamında öyle büyük bir trajedi var ki... 1975'in yılbaşı gecesiydi... Bugünün ünlü şarkıcısı henüz 2 yaşındaydı. Annesi, babası ve teyzesi onu anneannesine bırakıp yeni yılı karşılamak için eğlenceye gitmişlerdi. Sonra evlerine dönmek üzere arabalarına bindiler... Tam Çayırova'ya gelmişlerdi ki, hayatlarını sonsuza kadar değiştirecek o trajik kazası yaşandı. Babası ve teyzesi öldü... Annesi ise ağır yaralandı. O sırada henüz 24 yaşındaydı genç kadın. Ondan sonra da kızına hem anne hem baba oldu... İşte dünün mankeni bugünün şarkıcısı Demet Akalın'ın hayatındaki çok fazla bilinmeyen trajedi... Bu korkunç olay meydana geldiğinde annesi henüz 24 yaşındaymış. Kelebek'e verdiği röportajda "Benim eşim Ali ile çok güzel bir evliliğim vardı" diye anlatmıştı Akalın'ın annesi Şenay Akalın erken yaşta yitirdiği eşini... Demet Akalın ise bu olayın ardından annesinin kendisine hem annelik hem babalık yaptığını söyleyerek "Hep dimdik ayakta kalmış. Onun hakkını ödeyemem" diye konuşmuştu. Kaza olduktan sonra olay yerine gelen ambulanstaki görevliler otomobildeki üç kişinin de öldüğünü düşünüp hepsini birden morga koymuşlar. O sırada annesi Şenay Akalın'ın ağabeyi cesetleri teşhis etmek için morga gitmiş. Önce eniştesini sonra diğer kız kardeşini teşhis etmiş. Sıra Şenay Akalın'a gelince ağabeyi öldüğünü sandığı kız kardeşinin hareket ettiğini fark etmiş. Hemen çığlık atıp morg görevlisini çağırmış. Kötü bir tesadüf eseri o gece nöbetçi olan doktor alkollüymüş. Başka bir doktor gelip Demet Akalın'ın annesini yoğun bakım ünitesine kaldırmış. O sırada olup bitenlerden habersiz olan Demet Akalın'ın annesi başından ciddi bir darbe almış. Akalın Kelebek'e verdiği röportajda bu durumu şöyle anlatmıştı: Kafatasım ciddi şekilde zarar görmüş. 27 dikiş atılmış. Beyin de ödem yapmış. O yüzden bana Gölcük'te 'deli Şenay' derler." "Yedi kaburgam da kırılmış. Kırık olan kaburgalar iç organlarıma batmış. Dolayısıyla iç kanama var. Başka bir hastaneye sevk etmişler beni." Sonra sıra Akalın'ın annesi için en kötü ayrıntıya gelmiş. Ona eşinin ve kız kardeşinin öldüğünü söylediklerinde dünya başına yıkılmış. Sonra biricik kızı Demet'i getirmişler ona... Akalın "Anneciğim beni bırakma, ben seninle yatmak istiyorum" diyerek ağlayınca annesi yeniden hayata bağlanmış. Tam üç ay hastanede kalmış Şenay Akalın. Zor günler geçirmiş ama kızı için hayata tutunmaya karar vermiş. O anı şu sözlerle anlatmıştı Şenay Akalın "Yaşamam gerek ve kızıma bakmalıyım, kızım için güçlü olmalıyım" dedim. "Taburcu olup eve çıktığımda, kızımı kokladığımda, kendi kendime "Kızımı hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım" dedim. Kendi kendimi motive ederek ayakta kalmayı başardım. İki yıl anne-babamın yanında kaldım. Onların manevi desteğiyle daha da güçlendim". "Tabii ilk bir yıl çok zor geçti. Bazen eşimin resimlerini dizer, onlara baka baka saatlerce ağlardım. Gözyaşlarımı ne kadar kızımdan gizlesem de bazı şeyleri hissederdi. Bir bebeği vardı, onun saçını tararken hem şarkı söyler, hem de ağlardı. Babasını özlerdi." Annesi yaşadığı bütün zorluklara rağmen kızını prensesler gibi yetiştirmeye çalışmış hep. Akalın da büyürken annesine çok yardımcı olmuş. O günleri şöyle anlatıyor Akalın'ın annesi "Demet çok olgun bir çocuktu. Bir şey alacağımız zaman, "Anne paramız var mı?" diye sorardı, ısrar etmezdi. Alamadığımız bir şey oldu mu suratını asmaz, tutturmazdı. Tutumluydu evladım. Akalın'a göre ise annesi kelimenin tam anlamıyla "müthiş" bir anneydi. "Yeni bir şey çıktığında annem hemen gider satın alırdı. Okulda, moda olan o şeyi ilk edinen ben olurdum. Bütün mahalle, ardaşlarım anneme hayrandı. Onu hakkını asla ödeyemem." Akalın için annesinin yeri ayrı. Bakın bunu nasıl anlatıyor: " Küçükken birbirimize sevgimizi çok gösterirdik. Büyüyünce bu kalmadı. Hayatın temposunda birbirimize sevgimizi gösteremez olduk. Amerika’ya gittiğimde uykumun arasında sayıklamışım "Ben annemi özledim, Türkiye’ye gideceğim ve onu yanıma alacağım" diye... Birbirimizi daha çok görmemiz gerek. Çünkü en büyük korkum, ailemi kaybetme korkusu... O yüzden doya doya onlarla bir arada olmalıyım." ANNESİ ONU BÖYLE GÖREMEDİ Saba Tümer ekranlarda yaptığı programların başarısı kadar eşsiz kahkahasıyla da tanınıyor. Ama onun hayatı da dışarıdan göründüğü gibi değil... Onun da büyük bir trajedisi var. Tümer, bunu bir TV programında içtenlikle anlatmış ve anlatırken de gözyaşlarına boğulmuştu. Tümer bugün Türkiye'nin en ünlü programcılarından biri ama içinde büyük bir ukte var: Annesi onun bugünlere geldiğini göremedi. Çünkü bugün 30'lu yaşlarının sonunu süren Tümer annesini henüz 25 yaşındayken yitirdi. Katıldığı bir programda annesiyle ölmeden önce yaptıkları son konuşmayı şöyle anlatmıştı Tümer: "Bir anda 'Annemi aramam lazım' diye devamlı içimden bir ses annemi aramam gerektiğini söylüyor ama ne mana verebiliyorum ne birşey... En sonunda bir arkadaşımdan cep telefonu buldum. Annemi aradım, 'Anne ben akşam gelmeyeceğim. Ya evde kalırım ya da bir arkadaşımda kalırım. Beni merak etme' dedim" diyerek annesiyle konuştuktan kısa bir süre sonra eve gittiğini ve sabah 6'da eniştesinin geldiğini ve 'Çeşme'ye gidiyoruz' dediğini anlattı. Saba Tümer, Çeşme'ye gittiğinde annesinin vefat ettiğini öğrenmiş. Genç yaşında başına gelen bu olaylar da ona hayatla ilgili bir şey öğretmiş: "Hayatta her an böyle saçma sapan şeylerle, sürprizlerle karşılaşabiliyorsun. Erken yaştayken hiç tahmin etmemiştim, annemi, teyzemi kaybedeceğimi, bir sürü dramlar yaşayacağımı." GÜZELLİK YARIŞMASI TRAJEDİ YARATTI 1983 yılının Türkiye İkinci Güzeli seçildiğinde sadece 16 yaşındaydı Sema Yunak. Podyumda gurur ve mutluluk karışımı bir duyguyla objektiflere poz verirken başına geleceklerden de habersizdi. Gülen mavi gözlerini çerçeveleyen koyu renk saçlarının üzerine kondurulan taçın ailesini dağıtacağı aklına bile gelmemişti kuşkusuz. Semanın erkek kardeşi Tunç genç kızın bu yarışmaya katılmasına karşı çıkıyordu. Ancak Sema Yunak katılmakta ısrarlıydı. Zaten alkol problemi olan babası Tulu ile erkek kardeşi Tunç, Sema Yunak yüzünden tartışmaya başladılar. Baba Yunak, bir anlık öfkesine yenilerek oğlunu öldürdü. Bunun ardından cezaevine girdi. Eşi Nadire Hanım da Tulu Bey'i terk etti. Tulu Yunak 8 yıl cezaevinde yattıktan sonra 1991 yılında aftan yararlanarak özgürlüğüne kavuştu. Yıllar sonra da bir şeker firmasının reklam filminde kamera karşısına geçti. BABASI, ANNESİNİ ÖLDÜRDÜ Arabesk müziğin Müslüm Baba'sı Müslüm Gürses'in geçmişinde de büyük bir aile trajedisi var. Onun da babasıyla arası açık. Bunun sebebi ise benzerine gerçek hayattan çok filmlerde rastlanabilecek korkunç bir olay. Daha önce ağabeyi öldürülen Müslüm Gürses, o olayın ardından ailesinden ayrılıp İstanbul'a geliyor. Ailesi de memleketi olan Şanlıurfa'dan Adana'ya göç etti. Ancak Adana'da başlarına beklenmedik bir trajedi geldi. Müslüm Gürses'in babası Mehmet Aktaş, Adana'da eşini yani Müslüm Gürses'in annesini öldürdü. Bu olayın ardından baba- oğul uzun yıllar boyunca yanyana gelmedi. Aradan geçen sürede baba Karataş cezasını çekip demir parmaklıklar ardından çıktı ve Şanlıurfa'ya dönüp yeniden evlendi. Gürses, babası tarafından öldürülen annesi ve kardeşleriyle. AYSUN KAYACI BABASI YÜZÜNDEN ÜLKEYİ TERK ETMEYE KALKIŞTI Yıllardır balıkçı babası Selahattin Kayacı ile arası bozuk olan Aysun Kayacı'nın aile kavgalarına Seda Sayan da karıştı. Hatta ünlü manken Sayan'la mahkemelik bile oldu. Kayacı, küçük yaşlarda babasından şiddet gördüğünü de ileri sürmüştü. Kayacı, "O adam alkolik ve ağır şizofren hastası. Kan bağı yüzünden onun gibi delirmekten çok korkuyorum. Sürekli taciz ediliyorum" demişti. Babası Selahattin Kayacı ise kızının yalan söylediğini belirterek, "Maldivler'deki tsunami dalgası kafasında arıza bırakmış" açıklaması yapmıştı. Baba kız hâlâ küs. Kayacı'nın babası kızının anlattıklarını doğrulamadı. Kayacı ise babasını bir türlü affetmiyor. BABASI YAŞIYOR, AMA ONUN İÇİN ÇOKTAN ÖLDÜ Babasıyla geçinemeyen ünlülerden biri Ebru Gündeş. 4 yaşındayken evi terk eden alkolik babasını yıllarca, 'öldü' yalanıyla basından sakladı. Hatta şöhrete ilk ulaştığı sene, bir mezarın başında dua edip, "Babam burada yatıyor" diyerek poz verdi. Yıllar sonra sefil bir halde ortaya çıkan ve eskicilikle uğraşan Remzi Gündeş, "Benim Ebru Gündeş diye bir evladım yok" diyerek dert yandı. Gündeş, 27 yaşında Vedat adında bir kardeşi olduğunu da öğrendi. Anne bu konuda hep sessiz kaldı. Ebru Gündeş'in kariyerinin ilk yıllarında "öldü" dediği babası hala hayatta ama kızıyla hiç görüşmüyor. HANDE ATAiZi 'DÜNYA GÖRÜŞÜMÜZ AYRI' DEMİŞTİ Ünlü oyuncu 3 yaşındayken annesinden ayrılan mimar babasını bir daha hiç görmedi. Ünlü oyuncu babasıyla dünya görüşleri çok farklı olduğu için görüşmediğini belirtmişti. Ataizi babası hakkında "Oturup iki çift laf edemiyoruz" diye konuşmuştu. Ünlü oyuncu babası hakkında "O bütünüyle manevi dünyayı seçti. Ben de Müslümanım ama bunu yaşam tarzına yöneltmem" demişti. GERÇEK ANNESİNİ 9 YAŞINDA TANIDI Ünlü manken Güzide Duran'ın çocukluk ve gençlik yıllarındaki yaşamı da trajik olaylarla dolu. Anne ve babası o henüz 2 yaşındayken boşandı. Minik Güzide'ye ve kardeşi Gökhan'a babaanneleri bakmaya başlamış. O kadar küçükmüş ki Güzide gerçek annesinin kim olduğunu 9 yaşına kadar bilmemiş. Gerçek annesini tanıdıktan sonra da kendisine şöhret kapılarını açan güzellik yarışmasına katılana kadar zor günler geçirmiş. ANNESİ BABASINI ÖLDÜRDÜ Oscar ödüllü yıldız Charlize Theron, gençlik yıllarında yaşadığı travmanın etkisinden uzun süre kurtulamadı. Güney Afrikalı yıldızın hayatındaki en kötü gün 21 Haziran 1991. Theron'un alkolik olan babası o gece eve sarhoş olarak geldi ve o sırada 15 yaşında olan yıldızın yatak odasına ateş açtı. Bunun üzerine annesi Gerda, kocasını silahla vurarak öldürdü. "Babam hastaydı, bir alkolikti" diyen Charlize Theron "Bizi fiziksel olarak değil ama sözle taciz ederdi. Ve annemin yaptığına gelince... Benim kızım da aynı durumda olsaydı.Ben de aynı şeyi yapardım" diye o geceyi anlatmıştı. Theron ailesinin mutlu günleri o korkunç gecede sona erdi. Charlize ve annesi Gerda için yeni bir hayat başladı.