Onlar Türkiye'nin en ünlüleri. Dışarıdan bakıldığında hayatları pek çok kişiyi özendirecek türden. Ama bazıları geçmişte öyle trajediler yaşadı ki. İşte ünlülerin aile trajedileri... Anne-babasını kazada kaybetti Var mısın Yok musun ve daha bir çok programla TV'de milyonları ekrana kilitleyen Acun Ilıcalı da anne ve babasını aynı kazada trafik canavarına kurban verdi. Annesi ve babası Acun'un ilk eşinden dünyaya gelen ve o sıralar henüz 10 aylık olan kızını da alıp Bodrum'a gitmek üzere yola çıktılar. Ancak baba Ilıcalı, karşıdan 190 kilometre hızla gelen bir arabayla çarpıştı. Çarpışma o kadar şiddetliydi ki Ilıcalı ailesine çarpan araba infilak etti. Haberi ağabeyinden alan Acun ne olup bittiğini tam olarak da bilmeden hastaneye gitti. Sonrasını şöyle anlatmıştı ünlü Acun Ilıcalı: "Hastaneye vardık, gecenin üç buçuğu, bu işleri söylemenin bir raconu vardır, olmalıdır, hala sinirleniyorum düşününce, "İlknur Ilıcalı’yı ziyarete geldim" dedim. Adam, önündeki deftere baktı, bir sayfa açtı, sonra başka bir sayfa, kafasını bile kaldırmadan "Ölmüştür!" dedi. "Ergün Ilıcalı?" dedim, aynı aşağılık ve duygusuz ifadeyle "Ölmüştür" dedi. İçimden sadece şu geçti. "Allah’ım bu yaşadıklarım kötü bir rüya olsun." Birazdan Bakırköy’deki evde uyanayım ve diyeyim ki, "Kabusmuş çok şükür uyandım geçti..." Bir ümit bekledim ama yok, her şey gerçekti." Ilıca'nın aynı araçta bulunan kızı ise oturduğu bebek koltuğu sayesinde kazadan kurtuldu. Acun Ilıcalı'nın annesi- babası ve ağabeyi. Güzellik yarışması trajedi yarattı 1983 yılının Türkiye İkinci Güzeli seçildiğinde sadece 16 yaşındaydı Sema Yunak. 1983 yılının Türkiye İkinci Güzeli seçildiğinde sadece 16 yaşındaydı Sema Yunak. Podyumda gurur ve mutluluk karışımı bir duyguyla objektiflere poz verirken başına geleceklerden de habersizdi. Gülen mavi gözlerini çerçeveleyen koyu renk saçlarının üzerine kondurulan taçın ailesini dağıtacağı aklına bile gelmemişti kuşkusuz. Semanın erkek kardeşi Tunç genç kızın bu yarışmaya katılmasına karşı çıkıyordu. Ancak Sema Yunak katılmakta ısrarlıydı. Zaten alkol problemi olan babası Tulu ile erkek kardeşi Tunç, Sema Yunak yüzünden tartışmaya başladılar. Baba Yunak, bir anlık öfkesine yenilerek oğlunu öldürdü. Bunun ardından cezaevine girdi. Eşi Nadire Hanım da Tulu Bey'i terk etti. Tulu Yunak 8 yıl cezaevinde yattıktan sonra 1991 yılında aftan yararlanarak özgürlüğüne kavuştu. Yıllar sonra da bir şeker firmasının reklam filminde kamera karşısına geçti. Babası annesini öldürdü Arabesk müziğin Müslüm Baba'sı Müslüm Gürses'in geçmişinde de büyük bir aile trajedisi var. Onun da babasıyla arası açık. Bunun sebebi ise benzerine gerçek hayattan çok filmlerde rastlanabilecek korkunç bir olay. Daha önce ağabeyi öldürülen Müslüm Gürses, o olayın ardından ailesinden ayrılıp İstanbul'a geliyor. Ailesi de memleketi olan Şanlıurfa'dan Adana'ya göç etti. Ancak Adana'da başlarına beklenmedik bir trajedi geldi. Müslüm Gürses'in babası Mehmet Aktaş, Adana'da eşini yani Müslüm Gürses'in annesini öldürdü. Bu olayın ardından baba-oğul uzun yıllar boyunca yanyana gelmedi. Aradan geçen sürede baba Karataş cezasını çekip demir parmaklıklar ardından çıktı ve Şanlıurfa'ya dönüp yeniden evlendi. Gürses, babası tarafından öldürülen annesi ve kardeşleriyle... Babası yüzünden ülkeyi terk etmeye kalkıştı Yıllardır balıkçı babası Selahattin Kayacı ile arası bozuk olan Aysun Kayacı'nın aile kavgalarına Seda Sayan da karıştı. Hatta ünlü manken Sayan'la mahkemelik bile oldu. Kayacı, küçük yaşlarda babasından şiddet gördüğünü de ileri sürmüştü. Kayacı, "O adam alkolik ve ağır şizofren hastası. Kan bağı yüzünden onun gibi delirmekten çok korkuyorum. Sürekli taciz ediliyorum" demişti. Babası Selahattin Kayacı ise kızının yalan söylediğini belirterek, "Maldivler'deki tsunami dalgası kafasında arıza bırakmış" açıklaması yapmıştı. Baba kız hâlâ küs. Kayacı'nın babası kızının anlattıklarını doğrulamadı. Kayacı ise babasını bir türlü affetmiyor. Ünlü manken şu sıralar misafir öğrenci olarak ABD'de okuyor. Babası yaşıyor ama onun için çoktan öldü Babasıyla geçinemeyen ünlülerden biri de Ebru Gündeş... 4 yaşındayken evi terk eden alkolik babasını yıllarca, 'öldü' yalanıyla basından sakladı. Hatta şöhrete ilk ulaştığı sene, bir mezarın başında dua edip, "Babam burada yatıyor" diyerek poz verdi. Yıllar sonra sefil bir halde ortaya çıkan ve eskicilikle uğraşan Remzi Gündeş, "Benim Ebru Gündeş diye bir evladım yok" diyerek dert yandı. Gündeş, 27 yaşında Vedat adında bir kardeşi olduğunu da öğrendi . Anne bu konuda hep sessiz kaldı. Ebru Gündeş'in kariyerinin ilk yıllarında "öldü" dediği babası hala hayatta ama kızıyla hiç görüşmüyor. 'Dünya görüşümüz ayrı' demişti Ünlü oyuncu 3 yaşındayken annesinden ayrılan mimar babasını bir daha hiç görmedi. Ünlü oyuncu babasıyla dünya görüşleri çok farklı olduğu için görüşmediğini belirtmişti. Ataizi babası hakkında "Oturup iki çift laf edemiyoruz" diye konuşmuştu. Ünlü oyuncu babası hakkında "O bütünüyle manevi dünyayı seçti. Ben de Müslümanım ama bunu yaşam tarzına yöneltmem" demişti. Gerçek annesini 9 yaşında tanıdı Ünlü manken Güzide Duran'ın çocukluk ve gençlik yıllarındaki yaşamı da trajik olaylarla dolu. Anne ve babası o henüz 2 yaşındayken boşandı Minik Güzide'ye ve kardeşi Gökhan'a babaanneleri bakmaya başlamış. O kadar küçükmüş ki Güzide gerçek annesinin kim olduğunu 9 yaşına kadar bilmemiş. Gerçek annesini tanıdıktan sonra da kendisine şöhret kapılarını açan güzellik yarışmasına katılana kadar zor günler geçirmiş. Gülüşünün ardında bir trajedi gizli Bir zamanların 'taçlı' güzeli ve en gözde mankenlerinden biriydi Ceyda Düvenci... Şimdi ise TV ve sinemada oyuncu olarak kendini kanıtladı. Mutlu bir evliliği var ve kısa bir süre sonra da anne olacak. Kısacası hayatında her şey yolunda gibi görünüyor. Ama onun bu gülüşünün ardında öyle büyük bir trajedi var ki... Tıpkı gösteri dünyasının diğer bir çok ünlüsü gibi o da hayatında hiç tasası derdi yokmuş gibi görünüyor. Ama hiçbir şey göründüğü gibi değil kuşkusuz.. İşte Düvenci ve diğer ünlülerin hayatlarındaki trajik olaylar. Yaklaşık 7 ay sonra bebeğini kucağına alacak olan Düvenci'nin kendi annesi Zümrüt Hanım biricik kızının yüzünü en son 4 yaşında gördü ve onu hep o haliyle hatırlıyor. Düvenci'nin müzik öğretmeni olan annesi 7 Mart 1981'de henüz 30 yaşındayken geçirdiği bir trafik kazasında gözlerini kaybetti. Sakin bir cumartesi günüydü... Öğrencileri tiyatroya götüreceklerdi. Mustafakemalpaşa'dan Bursa'ya... Ardından dönüş yolculuğu başladı. Zümrüt Hanım ön sıralarda ouruyordu. Uykusu gelince kızı Ceyda'yı otobüsün arka tarafına yolladı ve uykuya daldı. işte ne olduysa o sırada oldu. Karşıdan gelen minibüs ile Düvenci ve annesinin içinde bulunduğu araç çarpıştı. Araç devrildi. DÜvenci'nin annesi başına şiddetli bir darbe aldı. Kendi anlatımışla başına gelenler korkunç:"Göz hizam ile burnum birbirinden ayrılıyor. Burnum kırılıyor, üst çenem kopuyor. Elmacık kemiklerim unufak oluyor." O halde görenler genç kadının öldüğünü sandı. Sonra nefes aldığı fark edilince yaşadığı anlaşıldı ve hastaneye götürüldü. Bir kaç hastane sonunda kabul edip onu aldı. Ama gözleri için yapacak bir şey yoktu. Eşi İsmail Düvenci onu Londra'ya da götürdü. Ama göz sinirleri kopmuştu. Bu kazadan sonra Ceyda Düvenci de travma yaşadı. Onu, 18 yaşına kadar onlarla birlikte yaşayan anneannesi büyüttü Annesi Ceyda Düvenci'yi kazanın olduğu sıradaki yani 3 buçuk yaşındaki yüzüyle hatırlıyor hala... Lüle lüle sarı saçları pembe yanaklarının yanından omuzlarına dökülen haliyle.