Ünlü Türk fotoğrafçının hayatı kitap oldu
Abone olNobelli yazarların fotoğraflarıyla dünyaca ün kazanan Lütfi Özkök'ün biyografisi İsveç'te yayınlandı.
Yazar portrelerinde bir çığır açmış olan dünyaca ünlü fotoğraf
sanatçısı Lütfi Özkök'ün yaşamı kitap oldu.
Rüzgârların Yolunda adıyla yayınlanan kitabın yazarı gazeteci Osman İkiz.
Kitabı yayınlayan Stockholm'de yeni kurulan ikizbooks adlı yayınevi.
88 yaşındaki Lütfi Özkök artık fotoğraf çekmiyor ama 1950'li yılların ortalarından itibaren çekmiş 1500'ün üzerinde yazarın portresine bütün dünyada gazetelerin kültür sayfalarında zaman zaman rastlanıyor.
Aynı zamanda şair olan ve aslında fotoğraf sanatçısı olarak ün
kazanmış olmasına rağmen gönlünde hep şair olarak anılmak yatan
Lütfi özkök'ün Türkçe ve İsveççe yayınlanmış şiir kitapları da
var.
2009 yılında İsveç'te Yılın Avrupalısı seçilen Lütfi Özkök hakkında daha önce iki de belgesel film yapıldı.
Rüzgârların Yolu adlı 52 dakikalık belgesel film üç uluslararası yarışmada ödül kazandı.
Fil Gibi Evdeki Şair adlı ikinci belgesel film de bu yıl Stockholm Tempo Film Festivali'nde genç yetenekler dalında birinci seçildi.
325 sayfalık, kuşe kağıda, birinci sınıf baskı tekniğiyle basılmış Rüzgârların Yolu 13 bölümden oluşuyor.
Bol fotoğraflı, kolay okunan, sürükleyici bir teknikle yazılmış olan kitapta, Lütfi Özkök'ün çocukluğun, gençliği, İsveç'e göçü, fotoğrafçılık serüvenine atılışı ve şiir evreni renkli anılarla anlatılıyor.
Kitabın yazarı Osman İkiz'le kitap ve Lütfi Özkök hakkında konuştuk.
Rüzgârların Yolunda kulağa roman ismi gibi geliyor. Niçin bu adı seçtiniz?
Kapakta iri puntolarla Rüzgârların Yolunda hemen göze çarpıyor ama altta fotoğraf sanatçısı, şair Lütfi Özkök başlığı, onun hakkında yazılmış olduğunu anlatıyor. Tabii kitabın adı roman çağrışımı yapıyor demekte haklısınız. Lütfi Özkök'ün yaşamı roman gibi ama hareket noktam o değil. Lütfi Özkök'ün Rüzgârların Yolu adlı bir şiiri var. İsveççe yayınlanmış şiir kitaplarından birinin adı da Rüzgârların Yolu. Dahası yaşamını anlatan belgesel filme de Rüzgârların Yolu adı verildi. Rüzgârların yolu, Lütfi Özkök'ün, kendi ifadesiyle, rastlantılar sonucu kapılıp gittiği yollar. Yani rüzgâr nereye savurduysa oraya gittiğini anlatmak istiyor. Tabii şair olduğundan metaforik anlatımı seviyor. Kitabın adını ne koyacağımı sorduğunda şöyle yanıtladım: Sen kapılıp gittiğin rüzgârların yolunu anlatmışsın, ben rüzgârların yolunda giden adamı anlatacağıma göre kitabın adı Rüzgârların Yolunda olacak dedim. Çok hoşuna gitti.
Lütfi Özkök'ün yaşamını yazmak fikri nasıl doğdu?
Bu benim projem değildi. 2004 yılında atılım yapan Dünya Kitap, 2006'da Lütfi Özkök'ün Nobel kazanmış yazarların fotoğraflarından oluşan bir kitap yayınladı. Büyük ebatta lüks bir baskı oldu. Kitapta Lütfi Özkök hakkında söyleşiler ve yazılar da vardı. O kitabın editörlüğünü ben yaptım. Sonra yayınevi Lütfi Özkök'e yaşamıyla ilgili kitap için öneride bulunmuş, Lütfi Özkök de kitabı benim yazmamı istemiş. Yayınevi bana teklif edince kabul ettim. Daha önce hakkında yazmış, sayısını hatırlayamadığım kadar radyo programı yapmıştım. Yakınen de görüştüğümüz için benim yazmamın daha kolay olacağını düşünmüş olmalı. Kitap bir yıl içinde hazırdı ama o sırada yayınevi faaliyetlerini durdurdu. Yazılmış metin elimde kaldı. İki yıl hiçbir girişimde bulunmadım. O arada bazı ilaveler de yaptım; görsel malzemeyi biraz daha zenginleştirdim. 2009'da bir, iki yayınevi ile temasa geçtim, biri hariç diğerleri piyasanın durgunluğundan söz ederek, bol fotoğraflı ve kuşe kağıda basım gerektirdiğinden yüksek maliyeti gerekçe göstererek yayınlamaya yanaşmadılar. Büyük yayınevlerinden biri biraz beklemem halinde yayın programına alabileceğini söyledi. Bu arada İsveç Kültür Bakanlığı, İsveç'te yayınlanması halinde proje desteğinde bulunabileceğini bildirdi. Caz müzisyeni oğlumun plak şirketi var. Müzikle ilgili kitaplar da yayınlamak için yayınevi de kurdu. O, bu kitabın yayınına talip olunca mesele çözülmüş oldu. Böylelikle kitap format olarak benim istediğim gibi oldu.
Lütfi Özkök gibi dünyaca ünlü bir kültür adamının yaşamıyla ilgili bir kitap Türkiye'de mutlaka yayınlanmalı diye düşünüyor insan...
Haklısınız ama İsveç'te yayınlanmış olması Türkiye kapısını kapatmıyor. Çünkü bu kitap Türkiye'de dağıtıma sokulmayacak. Sorun kitap satışlarının çok düşmüş olması. Kuşe kağıdı pahalı bir malzeme. Fiyatı dolara endeksli. Bu kitabın teknik hazırlık aşamasıyla, baskı aşaması arasındaki sürede kağıt fiyatları yükseldi. Yayıncılık zor bir dönemden geçiyor.
Lütfi Özkök adını dünyanın en önemli gazetelerinde, dergilerinde yayımlanan yazar portrelerinin altındaki imzasından tanıyoruz. Kitabı okuyanlar onu yakından tanıyacaklar ama kısaca tanıtacak olursanız ne dersiniz?
Hem kolay hem zor bir soru. Hangi Lütfi Özkök'ü anlatmalı. Portre sihirbazını mı? Şairi mi? Aşk için gemileri yakanı mı? Bilge Lütfi Özkök'ü mü? 88 yaşında çocuk Lütfi Özkök'ü mü? Yıllar önce röportaj için Varşova'ya gitmiştim. Görüştüğüm yazarlardan biri Lütfi Özkök'ü tanıyormuş, ''Etrafı çınlatan kahkahalarını duydun mu?'' diye sormuştu. Lütfi Özkök hakkında kim konuşursa konuşsun onun kahkahalarından söz etmeden geçemez. Birgün birer kadeh şarap içmek için bir restoranın barına oturduk. Televiyonda da otomobil yarışları gösteriliyordu. Lütfi Özkök, gözlerini ekrana dikip yüksek sesle konuşmaya, kahkaha atmaya başladı. Çevreye bir göz attım herkes bize bakıyor. Ama kimseda rahatsız olmuş havası yok; tersine herkes onun çocuksu haline gülümsüyor. Yani gittiği yere neşe saçan, çocuk ruhunu yitirmemiş, hayal gemilerine binip ufuklara yelken açmaya hazır, yüreği genç bir delikanlı gibi aşk için çarpan, tavlada hile yapan, şarap ve calvados'u seven hayat dolu bir adam. Sevimli cimriliğinden söz etmeye gerek yok. Tabii bu özellikleri aşılmaz duvarları aşmasına, açılmaz kapıları açmasına yardım etmiş. Örneğin insanlardan uzak yaşamayı tercih eden, kimselerle görüşmeyen Samuel Beckett, Lütfi Özkök karşısında yelkenleri indirenlerden biri. Paris'te Jameson içerek sohbetlerinin yanısıra mektuplaşıyorlar da. Birgün Life dergisinin editörü Beckett'e telefon ediyor ve portresini çekmesi için bir fotoğrafçı göndermek istediğini söylüyor. Beckett'in yanıtı şöyle: Fotoğrafçı göndermeyin. İsveç'te bir Türk var ondan isteyin.'' Bu çok yerde yazıldı. Yazarlar dünyasında bilinir.
Portre fotoğrafçısı olarak Lütfi Özkök'ü diğerlerinden ayıran özellik nedir?
İlk önce Aftonbladet gazetesinde bir yazıda portreleri Ikon'a benzetildi. Daha sonra birçok yazarın bu benzetmeyi kullandığını okuduk. Yazarların iç dünyasını gözlerine yansıtan sihirbaz da deniyor. Yani şipşakçı değil. Kendisi şair ve derin bir edebiyat bilgisine sahip olduğundan portresini çekeceği yazarla koyu bir sohbete başlıyor, ondan sonra kıvamına gelince portresini çekiyor. O ikon gibi fotoğraflar arkasında edebiyat bilgisinin harmanlandığı böyle bir çaba var. Tabii 1960'lı yılların başında portresini çektiği yazarlar ardı sıra Nobel almaya başlayınca bir anda portre fotoğrafçısı olarak ün kazanıyor. Bugün arşivinde Nobel kazanmış 36 yazarın portresi var. Bu bir rekor. Çünkü onun ilk döneminde yazar portreleri üzerine uzmanlaşan fotoğrafçı yok. Bugün ise bütün yazarların, bütün ajanslarda fotoğrafları var. Lütfi Özkök'ü diğerlerinden ayıran özelliği sadece yazar portresi çekmesi ve eşsiz bir arşivi olması. Eşsiz çünkü o yazarların çoğu bugün yaşamıyor.
Şair Lütfi Özkök'ten söz etmek gerekirse...
Şiir aşkı Fransız Jeanne D'Arc Koleji'nde başlıyor. Fransız sürrealistlerine hayran oluyor. Lise yıllarında onları çevirmeye başlıyor. Beş arkadaş biraraya gelip Sokak adlı dergiyi çıkarıyorlar. 13 yaşında amcasının kızına aşık olup şiir yazıyor. Sonra şiir bir aşk halinde sürüp gidiyor. Şiirleri romantiktir. Yalnızlık temalı şiirleri ağırlıktadır.
Bunca yıldır İsveç'te yaşıyor. Dünyanın her köşesinde dostu var. Yalnızlık duygusunu nasıl açıklıyor acaba?
Kitabın başına bir şiirini koydum. Feriköy adlı o şiirde hayatını bir üçgenin üç köşesiyle anlatıyor. Bir köşe İstanbul, diğeri Paris ve üçüncü köşe de Stockholm. Ama hiçbir yerde doğru dürüst kök yok. Arkadaş var, aşk var, dost var ama kök yok. Aslında bütün insanlar yalnız değil midir? Şairler ve yazarlar insanları anlatmıyor mu?
Lütfi Özkök'ün İsveç kültür dünyasındaki yeri nedir?
1950 ve 1960'lı yıllarda Özkökler'in evi hafta sonlarında İsveç kültür elitinin buluştuğu yermiş. Kültür çevrelerinde saygın bir yeri vardır. 2009'da Yılın Avrupalısı seçilmesi rastlantı değil. Belgesini o dönemdeki AB Komisyonu Başkan Vekili Margot Wallström verdi. Wallström Yılın Avrupalısı için Lütfi Özkök'ün seçiliş gerekçesini açıklarken ''Türkiye, İsveç ve Fransa arasında kültür köprüsü görevini görmüş olan Lütfi Özkök'ten daha uygun bir isim olamaz'' diye konuştu. Daha önceki yıllarda şu andaki dışişleri bakanı Carl Bildt ve eski dışişleri bakanlarından Anna Lindh de Yılın Avrupalısı seçilmişlerdi. Lütfi Özkök'e İsveç kültür dünyasına katkılarından dolayı devlet nişanı da verilmişti. ''İsveç kültür dünyasında yeri nedir?'' sorusunun yanıtı ''zirve''dir.
Rüzgârların Yolunda İsveççe yayınlanacak mı?
Çeviri bitmek üzere sonra editoryal çalışması yapılacak ve İsveççe de yayınlanacak.
İkizbooks'un yayın programında yeni kitaplar var mı?
Bu soruyu Mehmet Sinan İkiz'e sormak gerekiyor ama yeni kitaplar olduğunu söyleyebilirim.