Ünlü mizahçıdan Fazıl Say'a ilginç teklif!
Abone olHasan Kaçan Fazıl Say ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Ünlü mizahçı Hasan Kaçan Fazıl Say'a gaz verildiğini beraber
takılsalar Say'ın lokum gibi olacağını iddia etti.
Sabah'tan Okan Can Yantır'a konuşan Metin Kaçan çarpıcı
açıklamalarda bulundu.
Sokakta birini çevirip "Hasan Kaçan'ı bilir
misin?" diye sorsanız, kalıbımı basarım "Heredot
Cevdet" der. Aralarından "Feribot Cevdet" diyenler de
çıkabilir ama istisnalar kaideyi bozmaz! (Ben uydurmadım, kendisi
bizzat anlattı) Uzun süredir sessizliğini koruyordu. Hasan Kaçan'a
hayatını, mahallesini ve gündemi sordum; gelişine vurdu…
Yıllar önce 'Ekmek Teknesi'nde etrafına mahalleliyi toplayıp
anlattığı hikâyelerin tadı hâlâ damağımızda. Üzerinden yıllar
geçti, başka başka projelere imza attı ama hâlâ gönlümüzdeki en iyi
anlatıcılardan biri o. Hayatı dibine kadar yaşamış; her türlü
inişi-çıkışı, acıyı- tatlıyı, ekşiyi-tuzluyu bizzat tatmış bir
adam. Alkışların da, acıların da büyüğüyle sınanmış. Ama hep dimdik
ayakta durmaya çalışmış. Hasan Kaçan'la, Moda'da Double- Tree Bay
Hilton'da buluşuyoruz. Aman diyeyim, aklınıza kötü bir şey
gelmesin! Maksadımız boştan girip döşten çıkmaktı; aşağıdaki
satırlar da ispatıdır…
METİN DOĞAL
KOMİKTİ
Mizahçı; olunan bir şey değil, doğulan bir şey. Sende de genetik
bir durum var galiba...
Bizde aileden gelen bir şey. Rahmetli Metin benden de komikti.
Girdiği ortamı hemen avucunun içine alırdı. İsterse ordinaryüs
profesör olsun, isterse cumhurbaşkanı... Hiç fark etmezdi;
insanları acayip eğlendirirdi. Ben ne büyük büyük adamların,
Metin'in muhabbetinde eğlenmekten dağıldığını gözlerimle gördüm.
Öyle bir adamdı. Dedim ya bizde genetik diye. Benim şansım, bu işi
meslek olarak seçmiş olmam. Metin bunu hobi olarak yaptı.
Yaşadığın bunca şeyden sonra hayatı ciddiye alıyor
musun?
İnsan hayata mizah gözlüğüyle bakınca, başta kendi olmak üzere
hayatı çok da ciddiye almamayı öğreniyor. Etrafta olan biteni
ciddiye almak elbette önemlidir. Ben, dünya hayatının o kadar
büyütülecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Hayatın; hüznüyle ve
neşesiyle bir bütün olduğuna inanırım. Bize aileden genetik miras
olarak bu kalmış.
Çok insana nasip olmayan bir miras bu...
İnsanların yüzünü güldürüyor olmak güzel şey. Gençlik yıllarımda
hep kaleci olmak istemiştim. Çok da çabalamıştım ama bizim elimizde
kalan, mizahçılık oldu. İnsanları dinlemeyi severim. Her tür
insanla anlaşırım. Hele sivri adamlarla daha iyi anlaşırım. Bedri
Baykam mesela. Sorsan millete, hiç anlaşamadıklarını söylerler ama
ben anlaşırım. Hiç karşılaşmadım ama Fazıl Say'la da çok iyi
anlaşacağımı düşünüyorum. Anlaşmanın başı sevgidir zaten. Yeter ki
karşılıklı sevgi olsun ve arada gazcılar olmasın.
Hem mizahın ekmeğini yedin, hem de mağduru olup işten atıldın. O
dönem mi mizah yapmak daha kolaydı, şimdi mi?
Mizah da diğer sanat dalları gibi rahatlığı çok sevmiyor aslında.
Daha zor dönemlerde ortaya çıkıyor. Çünkü insan bir noktadan sonra
içindeki acıyı mizahla dengelemeye başlıyor. Biliyor ki bıraksa, o
sıkıntı kendini yemeye başlar. Bu işin hikmeti bu. Sen sanatında
bir yaranın izlerini paylaşıyorsun aslında. Bak bizim de
geçmişimize, hep zor dönemlerde yapmışız en iyi işlerimizi. 12
Eylül sonrası mesela... Şimdi her şey güllük gülistanlık. Ben
zamanında Aktüel dergisinde yazmaya, çizmeye başlamıştım.
Televizyon reklamlarıyla falan başladım işe; ilk haftada gelen bir
telefonla kovdular beni.
FAZIL SAY'A GAZ
VERİYORLAR
Şimdi de diğer kesim; gazetecilerin işlerinden edildiğini
düşünüyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Ben görmediğim, şahit olmadığım şey hakkında yorum yapamam. Ama bir
şeyi çok iyi bilirim ve onu söylerim: Eğer böyle bir şey varsa,
birilerinin ekmeğiyle oynanıyorsa; zulüm evi payidar olmaz. Daha
önce yaşayanlar gördüler... Fazıl Say'ın ağzından dökülen
kelimeleri candan söylemek isteyen bir kesim var. Fazıl onların
dilinden konuştuğu için arka çıkıyorlar, gaza getiriyorlar. Kendi
etmek istedikleri küfrü Fazıl etti diye destekliyorlar. Yoksa onun
sanatıyla, ifade özgürlüğüyle uzaktan yakından ilgileri olduğuna
inanmıyorum. Yarın bir gün Fazıl'ın başına bir şey gelse; bunlar
tişörtünü, oyuncaklarını yapıp onun üzerinden para kazanırlar.
Bunlar öyle adamlar...
Sevmiyor musun Say'ın sanatını? Dünya çapında bir isim
sonuçta...
Ben müzikten anlamam. Zaten müzik anlaşılabilen bir şey değildir.
Onu anlayabilecek olanlar, işin üstatlarıdır. Bizim gibi normal
insanlar müziği ya sever ya da sevmez. İkisinden biridir. Klasik
Batı Müziği benim ruhuma hitap etmediği için sevmiyorum. Bu, kötü
olduğu anlamına gelmez. Ben Ümit Besen'in piyanosunu, Fazıl Say'ın
piyanosuna tercih ederim. Çünkü o bana daha çok hitap ediyor. Bu,
'Fazıl Say kötü' anlamına mı gelir? Asla gelmez. Ne kadar iyi
olduğunu ben bilemem, o kadarından anlamam. Severim veya sevmem;
benim yapabileceğim bu kadardır...
Genel Batı müziğine mi bu tavır?
Hayır canım, ne alakası var! Ben bazı şeylerin kutsallaştırılmasına
karşıyım sadece. Batı müziği de önünde ceket iliklenesi, selam
durulası bir şeymiş gibi sunulmaya çalışılıyor. Benim için herhangi
bir müzik türünden üstün bir yanı olmadığını söylüyorum. Zaten
artık yüksek sanat döneminin kapandığını düşünüyorum ben. Artık
yüksek teknoloji devrindeyiz.
BERABER TAKILSAK LOKUM GİBİ OLUR
FAZIL
Peki, gidip Fazıl Say için suç duyurusunda bulunur
muydun?
Ben gider, kendine söylerdim; yaptığının edepli bir hareket
olmadığını. Bunun Fazıl'ın sanatıyla bir alakası yok ki. Edepsizlik
varsa, bunu dile getireceğiz. Şimdi ben iyi karikatür çiziyorum
diye, bu bana önüme gelene küfretme hakkı vermez. Ben oturur
konuşurdum, anlaşırdık. Zaten bir gün beraber takılsak lokum gibi
olur Fazıl. Güzel güzel anlatırım ben, anlaşırız. Fazıl da sakin
kafayla düşünse, doğru olmadığını anlar ama onu rahat
bırakmıyorlar. Habire gaz veriyorlar. Sen bir şeye mi karşısın
güzel kardeşim; sanatınla salla, dilinle değil.
İşe yargının karışması rahatsız etti insanları. Haksızlar
mı?
Sen gazetende böyle bir başlık atınca sorumlu olmaz mısın? Olursun.
Bu da bir çeşit yayın. Milyonlara ulaşıyorsun oradan. O yüzden de
sorumlusun. Bizi bir arada tutan şey; birbirimize duyduğumuz saygı.
Birbirimizi örselemeye başlarsak toplumun çivisi çıkar. Sevmek
zorunda değilsin ama saymak zorundasın.
DROGBA MESSI'DEN BÜYÜK
TOPÇU
Çocukluğun, gençliğin ve günümüzden en beğendiğin üç futbolcu
kim?
Çocukluğumdan Yasin Özdenak ve Lev Yashin. İlk gençlik yıllarımdan
Cemil Turan'ı seçerim. Gençlik dönemlerimden Rıdvan Dilmen ve Hakan
Şükür'ü alırım. Bugünden de Drogba'yı seçerim. Ondan daha büyük bir
topçu olduğuna inanmıyorum. Messi'nin de muazzam yetenekleri var
ama Drogba başka adam. Felsefesiyle çok büyük bir adam. Konuşması,
duruşu, tavrı...
Teklif gelse futbol yorumculuğu yapar mısın?
Futbolun mizahı yapılacaksa isterim tabii. Bizim millet kara haber
okumayı sevmez. Gazeteye bile en arkadan başlar, renkli konuları
görmek için. Ağır meseleleri en sona bırakır. O yüzden, mizah
önemli; futbolda bile...
ETRAFTA GÖREVİ OLANLAR VAR
AŞAĞILAMAK
"Ecnebiler bizim için ne der?' Bununla yatıp bununla kalkan bir
kafa var. 'Bizden adam olmaz...', 'Avrupa bizim için ne der?'
Kafayı buna takmışlar. Sürekli bilinçaltına bunu yerleştiriyorlar.
Ecnebi ne düşünürse düşünsün; bir gün de bana gelip ecnebiyle
ilgili ne düşündüğümü sordun mu? Bana ne adamın ne düşündüğünden.
Hayatları bitmiş; ölmüşler ağlayanları yok. Mutsuzluktan
geberiyorlar. Her şeyin mutluluğunun maddeyle olabileceğini düşünen
insanlar var. Ne kadar tüketirse, o kadar mutlu olabileceğini
zannediyor. Edepsizlik bizde reklam oldu. Çocuğa 'Daha azıyla
yetinme' diyor, 'Açken sen sen değilsin!' diyor. Ne demek azıyla
yetinme? Tam tersini söylemen lazım. Azıyla yetinmesini bilecek
insan. Mutluluk çok almakla, çok yemekle değil. Bunu öğretmek
lazım."