Ünlü anketçiden erken seçimin şifreleri
Abone olSeçim anketçisi Bekir Ağırdır, 1 Kasım erken seçimlerinde seçmenin neye göre karar vereceğini ve 7 Haziran seçimlerinden bu yana hangi etmenlerin seçmenin oyunu etkilediğini yazdı.
İNTERNETHABER.COM- 1 Kasım'da tekrarlanacak seçim öncesi
partiler ikinci kez strateji hesaplamalarına yöneldi. Seçmenin
ikinci oylarını hangi dinamiklerin belirleyeceği sorusuna ilişkin
kritik noktaların peşine düşen partiler, 54 milyon seçmeni
etkileyecek dinamikleri araştırıyor.
Bu kapsamda son seçimler üzerinden analiz yapan KONDA Genel Müdürü
Bekir Ağırdır, son bir buçuk yılda yapılan üç seçimin temel
karakteristiğini ve e 1 Kasım’da bu karakteristiklerden
hangilerinin, ne yöne doğru değiştiğini irdeledi.
"1 KASIM AK PARTİ'NİN REFERANDUMU OLACAK"
"7 Haziran Erdoğan’ın başkanlık kanırtmasının referandumuna
dönüşmüştü." diyen Ağırdır, 1 Kasım seçiminin, 13 yıllık Ak
Parti’nin tek başına iktidarının sürüp sürmeyeceğinin referandumu
olacağını vurguladı.
"AK PARTİ İKTİDAR ŞANSINI BU KEZ DE YAKALAYAMAZ
İSE..."
"Ak Parti’nin seçimi birinci bitirip bitiremeyeceğine dair bir
tartışma yok. Ya da muhalefet partilerinden birisinin henüz
iktidara yakın bir güce ulaştığına dair bir belirti yok. Siyasi
rekabet eksikliği hala sürüyor." diyen Ağırdır, "Ama
eğer Ak Parti tek başına iktidar şansını bu kez de yakalayamaz ise,
bunun üreteceği siyasi sonuçlar gerek Ak Parti için gerek Erdoğan
için gerekse de ülke siyasetinin geleceği için çok önemli
olacak." ifadeleriyle erken seçimin AK Parti çin
stratejik önemde olduğunu vurguladı.
"SEÇİM SONUCUNU SEÇMEN İLE AK PARTİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN
DOZU BELİRLEYECEK"
"Bu nedenle Erdoğan da Ak Parti de her bir oy, her bir mahalle, her
bir milletvekilliği için her türlü siyasi mühendisliğin ve
adımların peşinde olacağını öngörmek kahinlik değil." diyen Ağırdır
"CHP ve MHP’nin iktidara ulaşmak, HDP’nin barajı
geçip-geçmemek gibi meseleleri artık olmadığına göre seçim sonucunu
seçmen ile Ak Parti arasındaki ilişkinin türü ve dozu
belirleyecek." ifadelerini kullandı.
"1 KASIM SEÇİMİ FAY HATLARI"
Ağırdır, T24'te yer alan bugünkü yazısında, 7 Haziran'dan 1 Kasım’a giderken değişen bazı başka göstergeler ve dip dalgalar olduğunu vurgulayarak, "Bu dip dalgalar tüm siyasi tabloyu değiştirebilecek potansiyele sahip. Deprembilimcilerin jargonuyla, toplumun derinlerinde bir yerlerde fay hatları enerji biriktiriyor. Fay hatlarının ne zaman ve ne yöne doğru kırılacağını bilemesek de enerji birikimini her gün hissediyoruz." dedi.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
Üç seçimin sonuçlarını açıklayacak, üç seçimde de geçerli
dört temel karakteristik ve 7 Haziran’ı etkileyen özel bir durum
var.
1.Türkiye siyaseti bu dört partiye konsolide oldu.
Bu dört partiyi de var eden tarihsel süreçler ile
sosyolojik ve kültürel dalgalar var.
2. Bu dört parti dayandıkları bu dalgalar
nedeniyle giderek kimlik siyasetine
sıkışmış durumdalar.
3. Bu dört parti arasında siyasal ve
kültürel kutuplaşmalar var.
4. Ülke siyasetinde siyasi rekabet
eksikliği var. Bu dört karakteristik nedeniyle tüm
yaşananlara, gerilimlere, dalgalanmalara karşın esas sonuç ve
siyasi rol dağılımı değişmiyor. Çünkü seçimler kimliklere ve
kutuplaşmalara sıkışmış siyaset nedeniyle kimlik sayımına
dönüşüyor.
7 HAZİRAN'A ÖZGÜ 2 TEMEL FAKTÖR
54 milyon seçmenin her biri aynı dürtülerle davranmıyorsa da
bugünün ülke siyasetine rengini veren asıl örüntü bu. Bu temel
örüntüyü değiştirmese de her bir seçmeni bulunduğu pozisyona daha
bir sıkı yapıştıran 7 Haziran’a özgü iki faktör daha
vardı. Birincisi 7 Haziran Erdoğan’ın başkanlık
kanırtmasının referandumuna dönüşmüştü, ikincisi de HDP’nin barajı
geçip geçmeyeceğine dair beklentiler.
"ERDOĞAN'IN BAŞKANLIK KANIRTMASI"
Sonuçta Ak Parti bu karakteristikler nedeniyle hala birinci
parti. Seçmen Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçti ama
başkanlık kanırtmasına onay vermedi. HDP barajı geçti. CHP ve MHP
esas itibariyle bulundukları pozisyonu değiştirme hünerini
gösteremedi, seçmen de bu halleriyle daha ileriye gitmelerine onay
vermemiş oldu.
(...)
"ÜLKE YÖNETİLMİYOR ALGISI"
Bir yandan çatışma ve terör ortamına dönülmesi, bir yandan İŞID ve Suriye meselesine askeri olarak doğrudan taraf olunma noktasına gelinmesi, bir yandan da her gün yükselen döviz kurları ve yükselen ekonomik kriz riski. Toplumda “ülke yönetilmiyor” algısı güçlenmiş durumda. KONDA araştırmalarında beş yıllık dönem boyunca aylık bulgu serisine bakıldığında, ekonomik kriz beklentisi ve siyasi kriz algısı en yüksek oranlarına çıkmış durumda.
SEÇMENİN TEMEL YAŞAM İHTİYAÇLARI DIŞINDA YENİ İHTİYACI:
GÜVENLİK!
Seçmenin hayatını kurduğu ya da hayatının savunma hattını
oluşturan, “hanenin geçim-sağlık-eğitim-güvenlik
ihtiyaçları” dörtlüsü içinde bu kez güvenlik ihtiyacı
baskın çıkacak. İster çatışmadan, savaştan kaçınmak ister ekonomik
veya siyasi krizden kaçınmak dürtüsü deyin isterseniz de istikrar
arayışı deyin, belirsizlikten kaçınma güdüsü öne çıkacak. Yani
seçim gününe kadar toplumsal psikolojiyi de seçim kampanya ve
söylemlerini de endişeler ve korkular belirleyecek.
Kimisi bu risklerden kaçınmak adına istikrar arayışına ve güçlü olana yönelecek, kimisi de bu riskleri yaratan aktör olarak iktidarı görecek ve cezalandıracak. Bugünden bilemediğimiz şey güvenlik ihtiyacını belirleyen korkuların, kimlikleri de aşan bir tercih değişikliği üretecek güce ulaşıp, ulaşmayacağı.
"OY GEÇİŞKENLİKLERİ"
Son bir buçuk yıldaki üç seçimde partiler arasındaki oy hareketlerine baktığımızda ortaya çıkan örüntü şu idi. Büyüklüklerine, oranlarına bakmaksızın söylersek, MHP hem Ak Parti ile hem CHP ile oy alışverişindeydi. Aynı biçimde HDP de hem Ak Parti’den hem CHP’den oy aldı. Aynı zamanda bu dört parti farklı ton ve dozda da olsa dört kimliğe ve bu kimlikler arası kutuplaşmaya sıkışmış idi.
Bugün ise şöyle bir dip dalganın belirtisi var: Bu dört kimlik daha da üst bir siyasi kimliğe doğru konsolide olabilir. Ak Parti ile MHP tabanları ve üst yapıları çatışma ve hatta savaş ortamının ürettiği duygusal tepkilerle bir üst “şoven” kimlikte konsolidasyona yaklaşıyor olabilir. CHP ve HDP tabanları ve üst yapıları da benzer biçimde duygusal tepkilerden, korkulardan beslenen bir konsolidasyona gidiyor olabilir.
"MÜTHİŞ RİSKLER..."
Bu dört kimliğin yeni bir konsolidasyonu ve ikili bir kutuplaşmaya
dönüş ülkenin geleceği için müthiş riskler de barındırıyor bana
göre. Çünkü eğer bu üst konsolidasyon gerçekleşirse, kimliklerin
aşılmasından değil aksine kimliklerini daha da yücelterek yeni bir
konsolidasyon demek. Bu gelişme bir fikri temelden değil iki
tarafın da birbirinden tehdit algısından ve korkularından
beslenecek. Bir taraf “inancı ve vatanı” üzerindeki
tehdit algısından dolayı bir araya gelecek. Öbür taraf “hayat tarzı
ve özgürlükleri” üzerindeki tehdit algısından ve
korkularından. Yeni konsolidasyona vücut verecek şey
geleceğe dönük siyasi iddialar, fikri beraberlikler, umutlar değil
korkular olacak. O nedenle suni. Suni olduğu kadar da
lümpenleşmeye, saldırganlaşmaya, şiddete meyletmeye açık. Bu
konsolidasyonun üreteceği sonuçlar da belirsiz. Çünkü iddianın
değil korkunun beslediği davranışı ne davranış bilim teorileriyle
ne rasyonel senaryolarla ne de deneylerle, anketlerle
öngörebiliriz.
"DİP DALGASI"
Bu dip dalga belki henüz 1 Kasım’ın temel belirleyicisi olmasa da
ülkenin yakın geleceğini belirleyecek. Ama 1 Kasım’a dair kısmı şu
olacak. CHP ya da HDP’ye Ak Parti’den ya da MHP’den oy kayması
olmayacak. Örneğin HDP Ak Parti’den alacağı oyun üst sınırına geldi
ve daha ileriye gitmesi ancak CHP’den ne kadar oy alabileceğine
bağlı. Benzer biçimde diğer tarafta da oy kayması olursa ancak Ak
Parti ile MHP arasında olacak. Birisinin kaybettiği diğeri alacak
ama CHP veya HDP değil. Kısaca oy geçişkenliği Ak Parti-MHP ikilisi
ile CHP-HDP ikilisi içinde cereyan edecek.
Böyle bir üst konsolidasyonu sanırım yakın gelecekte çokça tartışacak ve üreteceği siyasi ve toplumsal sonuçları gündelik hayatımızda da sıkça yaşayacağız.
Sonuç olarak tehdit algılarından, korkulardan, güvenlik arayışından beslenen gündelik hayata, kimliklere ve kutuplaşmaya sıkışmış siyasetlere seçmen kendini ne kadar kaptıracak 1 Kasım akşamı göreceğiz.