Ünlü anketçiden AK Parti için erken seçim kehaneti
Abone olSeçim anketleriyle adından söz ettiren KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti için erken seçimin bir kumar olduğunu ileri sürdü.
7 Haziran seçimlerinden önce, seçim sonuçlarına en yakın
tahminleri yapan KONDA Araştırma Şirketi'nin Genel Müdürü Bekir
Ağırdır, erken seçime ilişkin çok kritik bir 'öngörü' ortaya attı.
Ağırdır, erken seçimin AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan açısından bir 'hezimet' yaratabileceğini ifade ettiği
açıklamasında, tekrarlanan seçimin bir 'kumar' olduğunu
belirtti.
Ağırdır, AK Parti'de yapılan erken seçim hesaplarından birinin 'Saadet ve Büyük Birlik Partilerinin yüzde ikiyi biraz aşan oylarını ödünç istemek' olabileceğini iddia etti. "Belki bir başka hesap, seçime katılma oranı düşerse sahip olunan on dokuz milyon oyun yüzde olarak daha büyük orana ulaşmasını ve milletvekili sayısını değiştireceğini umabileceklerini" söyleyen Ağırdır "İş mühendisliğe kalınca çok fazla da seçenek yok aslında." diyerek AK Parti için fazla alternatifin kalmadığını ifade etti.
Ağırdır T24'teki yazısında, iki nedenden dolayı seçimin 'kumar'
tehlikesi taşıdığını vurgulayarak, o nedenleri şöyle sıraladı:
"AK PARTİ O SEÇMENİ İKNA EDEMEDEN SONUÇ
DEĞİŞMEYECEK"
"Birincisi 7 Haziran’da seçmenin Ak Parti’yi uyarmak istediği ama
ölçüyü kaçırdığı yorumu yanlış. Evet, Ak Parti’nin hala birinci
parti olduğu ve kısa aralıkta bunun değişmeyeceği neredeyse kesin.
Çünkü kimliklere ve kutuplaşmaya esir olmuş siyasi zeminde Ak
Parti’nin dayandığı kimlik ve yanı sıra sosyolojik, kültürel ve
ekonomik kümeler hala büyük. Öte yandan dayandığı kümeler ve bu
kümeler arası koalisyonda Ak Parti’ye dair değerlendirmelerde
tereddüt, ikirciklilik ve gevşeme var. Bu durum kalıcı cevaba
ulaşmadan ya da Ak Parti yeniden o kümeleri ikna etmeden
değişmeyecek.
"AK PARTİ TEKRAR SEÇİME SİYASİ MÜHENDİSLİK HAMLELERİYLE
GİDİYOR"
Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin 7 Haziran’dan bu yana izlediği taktikler
ve tutturulan dil bu iknayı değil, karşısındakileri sıkıştırmayı ve
öfkelendirerek kendi tabanında sıkılaşmayı hedeflediği açık.
Anlaşılan Ak Parti ve Erdoğan bu gerçekliği biliyor, kısa sürede bu
iknayı başaramayacağını da görüyor. Bu nedenle tekrar seçime siyasi
mühendislik hamleleriyle gidiyor.
İKİNCİ SEBEP: ÜLKENİN İÇİNDE BULUNDUĞU
SORUNLAR
Tekrar seçimi Erdoğan ve AK Parti açısından siyasi bir kumara
dönüştüren ikinci neden ülkenin içinde bulunduğu sorunlar. Ak Parti
ve Erdoğan ülkenin sorunlarının kendi dinamikleriyle her gün
değişmekte olduğunu ve kendi hamlelerinin bu değişimi
hızlandırdığını kavrayamıyor. Ya da kavrıyor, biliyor ama kumar
oynuyor.
7 HAZİRAN SABAHINDAN BUGÜNE NELER DEĞİŞTİ?
Bugün ne Kürt meselesi 7 Haziran sabahındaki ile aynı ne terör
meselesi. Ekonomik kriz olasılığı da dünya ile ilişkiler de bölgede
kendi kapasitesi ve hünerini aşan rol arayışının ürettiği sorunlar
da 7 Haziran sabahındakinden farklı. Hayatın ve meselelerin bu
dinamikliğini gözden kaçırarak kaybedilen her bir gün ülkenin
geleceğini zora sokuyor. Daha da önemlisi toplumun ortak yaşama
iradesi güç kaybederek 7 Haziran sabahından da zayıflıyor her geçen
gün.
SANDIK SONUÇLARININ GÖSTERDİĞİ TEMEL
KARAKTERİSTİK...
2010 Referandumu’ndan bu yana dört kez sandığa gidildi ve sandık
sonuçlarının gösterdiği temel bir karakteristik var. Dört partiye
konsolide olmuş siyasi zemin; gücünü tarihsel süreçlerin ürünü
sosyolojik-kültürel-ekonomik kümelenmelerden alan ve giderek
kutuplaşan dört parti ile tabanları ve kimlik siyasetine sıkışma.
Bu karakteristik nedeniyle ki tekrar seçimin çok özel değişiklikler
üretmeyeceğinden hemen herkes hemfikir.
"SİYASİ AKIL ÇİZGİSİ AŞILDI"
Tüm bunları Ak Parti ve Erdoğan’da biliyor. Rasyonel siyasi akılla
bakılsa, küçük veya büyük, ekonomik veya siyasi bazı yeni başarı
hikayeleri üretmeden seçmenin kanaatinin temelde değişiklik
olmayacağını bilmiyor olmaları mümkün değil. Öyleyken yeni başarı
hikayeleri üretmek yerine, korkutma diline, terörü ve çatışmaları
körükleyen politikalara, yalnızca siyasi rakiplerle değil içerde,
dışarıda, her aktör, kural ve kurumla çatışmayı göze alan siyasi
taktiklere dönüldü. Rasyonel siyasi akıl çizgisi aşıldı.
(...)
Buna karşılık tüm siyasi rakipler 7 Haziran’dan bu yana oyun dışı
kaldı. Kimi siyasi kapasitesi bu kadarına yettiği, kimi koşullar ve
konjonktür dayattığı, kimi yanlış oyun planı nedeniyle.
Şimdi Erdoğan ve Ak Parti baş başa ve karşı karşıya.
12 EYLÜL'DEKİ KRİTİK KONGRE...
Erdoğan, kendi istekleri için, varlığında ve tüm eksilmelere karşın
hala birincilik rolünü sürdürmesinde en büyük paya sahip olduğu
partiyi zayıflatmak, partinin ortak rasyonel aklını yok etmek
pahasına kendi oyun planı ile yürüyor. Ak Parti’nin kurucu
kadrolarından başlayarak hemen tüm örgütünün olan bitenleri
onayladığını düşünmek ya da
keyfiliği-partizanlığı-kutuplaştırıcılığı-yolsuzluğu tümüyle içine
sindirdiğini varsaymak doğru değil. Erdoğan’ın parti
üzerindeki gücünün yok olacağını beklemek de gerçekçi değil.
Erdoğan ile parti arasındaki yeni denge olacak mı, hangi kadrolarla
olacak ya da parti tümüyle Erdoğan’a tabi olmaya devam mı edecek? O
nedenle seçim sonuçlarını ve ülkenin geleceğini etkileyecek
unsurlardan birisi Ak Parti’nin 12 Eylül’deki
kongresi.
Yeniden başlayan terör ve çatışmaların, daha belirginleşmeye başlayan ekonomideki çözülme ve kriz riskinin toplumda henüz görünür büyük kırılmalar yaratmadığı gözleniyor. Öte yandan toplumsal, kültürel ve ekonomik fay hatlarında alttan alta müthiş bir enerji birikmesi olduğu da anlaşılıyor. Bu enerji birikmesi önümüzdeki iki ayda siyasal bir depreme yol açar mı henüz bilmiyoruz. Ya da bu deprem neyi, kimi, nereye doğru savurur, bunu da bilmiyoruz.
KRİTİK SORULAR VE SORUNLAR
Sade vatandaş hayatını kurarken de siyasi tercihlerini belirlerken
de futboldaki gibi 3-5-2 taktiğiyle
oynuyor metaforunu kullanıyorum ben. Oyun savunma hattından
başlıyor. Kalede hanenin geçimi, savunma üçlüsünde ise hanenin
eğitim ihtiyacı, hanenin sağlık ihtiyacı ve hanenin güvenlik
ihtiyacı. Tekrar seçimin sonuçlarını belirleyecek şey bu kez
güvenlik ihtiyacı olacak. Asayiş ve can güvenliği,
siyasi veya ekonomik krizden kaçınma, belki de savaştan kaçınmaya
kadar bir dizi güvenlik endişesi, kimliklere sıkışmayı da aşacak
tercih değişikliği üretir mi? Ya da güvenlik kaygıları ve korku
nedeniyle istikrara sığınma, güce yaklaşma sonucunu üretir ve
iktidar lehine mi çalışır? Yoksa güvenlik riskinin kaynağı olarak
iktidar görülür ve bu korkular iktidarın aleyhine mi
çalışır? Tüm bu savrulmalar duygusal tepkilerde kalır
ama tutum değişikliği üretmeden, kimliklere sıkışmışlık içinden
aynı siyasi tablo mu çıkar? Bunları henüz bilmiyoruz.
Artık kararı seçmen verecek. Kimin hangi senaryosu olursa olsun, kim hangi taktiklerle siyasi mühendisliğin peşine düşerse düşsün, madem ki seçim kararı var, yapılacak şey vatandaşın tercih ve kararına güvenmektir."