Geçen hafta üniversiteler yerleştirme sonuçları ve
yerleştirmelere dair istatistikler açıklandı. Açıklanan sonuçlara
göre lisans ve önlisans öğrenci kontenjanları da yerleşen öğrenci
sayısı da aday sayısındaki artışa rağmen hala 2017 yılının
gerisinde. Kontenjan sayıları ile yerleşen öğrenci arasındaki makas
kapanmıyor. 2017 yılında yapılan yerleştirmede adayların
%40,19’u bir yükseköğretim programına yerleştirilirken 2020 yılına
geldiğimizde ancak adayların %34,39’u bir programa yerleşmiş
görünmektedir.
Bu yıl ilk defa fen fakültelerinin kontenjanlarında doluluk söz
konusu oldu. Mühendislik, Mimarlık, Eğitim, Tıp, Eczacılık, Diş
Hekimliği, Hukuk gibi alanlara getirilen barajlar yüzünden
Mühendislik Fakültelerindeki bölümlerde kontenjanlar boş kalırken
aynı üniversitelerin Fen Edebiyat fakülteleri ile baraj
uygulanmayan diğer bölümleri tamamen doldu.
Örneğin, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Fen Edebiyat
Fakültesi Sayısal Bölümlerinde kontenjanlar tamamı ile dolmuş iken
Ziraat Fakültesi içerisindeki Gıda Mühendisliği Bölümü kontenjanın
yarısını bile dolduramadı. Bunun tek sebebi Gıda
mühendisliğine uygulanan 300.000 barajıdır. Mühendislik
fakültelerinin boş kalan kontenjanlarına bakıldığında 283 puan
civarında bir taban puanın oluştuğu görülmektedir. Bu aynı zamanda
300.000 barajını da göstermektedir. Yani aslında barajın olmaması
halinde bu bölümler de dolacak, daha çok öğrenci yükseköğretimde
bir programa yerleşecekti. Bu baraj bir taraftan mühendislik
fakültelerinin bölümlerini diğer fakültelere karşı dezavantajlı
duruma getirmekte ve bu bölümlere ait kontenjanların boş kalmasına
sebep olmakta, öte yandan epeyce öğrencinin ise bir programa
yerleşemediği için bir sene daha aday öğrenci olarak kalmasına
sebep olmaktadır. Maalesef puan dilimi itibari ile yerleşemeyen
öğrencilerin büyük çoğunluğu toplumun dezavantajlı kesiminden
gelmektedir. Bir kısmının bir daha sınava girme şansı bile
olmayabiliyor. Dolayısıyla mevcut yerleştirme sisteminde baraj,
fırsat eşitsizliğini derinleştiren bir hal alıyor. Sonuç olarak,
tercihlerde uygulanan barajın acilen kaldırılması gereklidir.
Şimdide bardağa dolu tarafından bakalım.
Kontenjanların boş kalmasının yukarıda ve önceki yazılarda
yazdığım negatif etkilerinin yanında yükseköğretim sistemimiz
üzerinde bir kısım pozitif etkileri de oldu. Bu durum
üniversitelere bir dizi beceri kazandırdı.
Üniversiteler rekabetin varlığını ve gücünü algıladı. Her
üniversite kendini muadilleri ile daha çok karşılaştırmaya başladı.
Rakamlar, boş kontenjanlar, altyapı imkânları, şehirler ve diğer
öğeler tartışılmaya başlandı.
Üniversiteler ve bölümler tanıtım yapmayı, ulusal ve
uluslararası öğrencilere ulaşmayı öğrendi. Birçok üniversite ve
bölüm ilk defa geniş kapsamlı tanıtım broşürleri hazırladı,
videolar çekmeye başladı. Ayrıca yükseköğretim kurumları sosyal
medyada görünür oldular. Sosyal medya hesapları etkin olarak
kullanılmaya başlandı.
Öğrencilerin sorunlarını merkeze alan bir üniversite yönetim
anlayışı gelişmeye başladı. Örneğin, taşrada öğrenci barınma
sorunları daha ciddiye alınır oldu ve yurt imkânları daha çok
öncelenmeye başlandı. Eksikliklerinde ekonomik hareketliliğin temel
kaynağı olan öğrencilerin değerleri daha da anlaşılır oldu.
Toparlayacak olursak, eksikliklerin giderilmesiyle dengeye
gelecek olan yerleştirme sisteminde hala sistematik planlama
sorunları var ve en önemli sorunların başında baraj uygulaması
gelmektedir. Bu baraj uygulamasının etkilediği bölümlere sahip
Mühendislik fakültelerinin inisiyatif alması şarttır. Bir sonraki
yıl uygulamadan kaldırılması için Mühendislik Fakültesi
dekanlarının ortak çaba göstermesi gerekir. En azından boş
kontenjan sorunun bir kısmı bu şekilde çözülmüş olur.