Üniversiteler illerdeki projelerin içinde mi?

üniversite, sanat,proje,kalite

Göktan AY goktanay57@gmail.com

Örnek: “Benim Kentim” projesi, Avrupa Komisyonu tarafından desteklenmekte, “Mardin, Çanakkale, Trabzon, Konya ve İstanbul” da  hayata geçirilmekte ve , ile işbirliği içinde British Council tarafından Ekim 2010 dan itibaren yürütülmektedir.

ÇÖZÜM: Bununla ilgili olarak üniversitelerimize çok önemli görevler düşmektedir. Üniversitelerimiz, bu ve benzeri projelerde en önde olmalı,yönlendirmeli, bulunduğu ille ilgili sanat/kültür/edebiyat ürünlerini ortaya çıkarmalı, sergilemeli, yaymalı, öğretmelidirler.

Üniversite yöneticileri;

1/ Bulunduğu ilin özelliğine göre “araştırma ve uygulama merkezleri” kurmalı, Avrupa ve merkezi fonlarla, yörenin zenginlerinden alınacak bağışlarla yöreyi “marka” yapma yarışına girmelidirler.

2/ Üniversiteler, çeşitli illerden gelen ve aynı sıralarda oturan öğrencileri kültürel ve sosyal açıdan destekleyecek çalışmalar yapmalıdırlar. Bunlarında en önemlisi sanattır. Mesleği ne olursa olsun her gencin bir sanat dalı ilgilenmesi için imkanlar yaratmalıdırlar.

3/ Dünyada  konuşulan 4. dil olarak kabul edilen  “Türkçemizi”, iyi bir diksiyon ile okumak/ konuşmak, dil haznelerini çoğaltmak için gereken önlemleri almalıdırlar.

4/ Gençlerin; gerçek sanatı ve sanatçıyı algılamasına yönelik seminer/toplantı/sempozyum v.b. yapmalı, popüler kültür baskısından  kurtarılmasını sağlamalıdırlar.

5/ Gençlerin, ekonomik şartlardan etkilenmeden, alanı ile ilgili çalışmalar içine girebilmesi için yurt, burs, yemek, kütüphane, spor tesisleri, bilgisayar v.b. imkanları artırmalıdırlar.

6/ Hem öğrencilerin hem de yöre insanlarının etkinlikleri için, kampus içinde veya il merkezinde,  “çok amaçlı kültür merkezleri” yapımına gitmelidirler.

7/ Öğrencilerin; kendi geçmişinden kopmadan, kendi değerlerini inkar etmeden, ırk, dil, din, mezhep farkı gözetmeden, vatanın bölünmez bütünlüğü ilkesinden hareket ederek  geleceğe bakmaları, çağdaş batı sanatları ile tanışmaları/bilgilendirilmelerini mutlaka sağlamalıdırlar.

Bunun içinde yöneticilerimiz; makama hareket/güç getiren, kimseyi ötekileştirmeyen, kolay sinirlenmeyen, dolduruşa gelmeyen, paylaşmayı iyi bilen, liderlik kumaşına sahip, kurumların kalıcı yönetenlerin gidici olduğunu içselleştiren, ötekiler sayesinde  kendindeki “olumlu ve olumsuzlukları” gören, “gelişmek” için “diğerine” ihtiyaç duyan, kendi hatalarını gören/düzeltmeye çalışan, özür dilemesini/teşekkür etmesini bilen, sahip olana/çalışana/üretene “nefret” duymayan, ben değil “biz” diyen , kendini aşmış, etik anlayışa ve olgunluğa sahip olmalıdırlar.

Çünkü; “Bir ulusun büyüklüğü, adının başına “yüce”, “büyük” sıfatlarını getirmekle olmuyor; büyüklük topraklarında birlikte yaşadığı insanlara verdiği değerle, birbirine gösterdiği hoşgörü ve saygıyla ölçülüyor.” (Ümit Arif Ozsoy)