Üniversitede 11 sorun bulundu
Abone olYÖK'ün hazırladığı ''Türkiye'nin Yükseköğretim Stratejisi'' raporunda, 11 sorun alanı belirlendi.
Yabancı dil sorununa dikkat çekilen raporda, üniversitelerden
mezun olacak öğrenciler için lisans tespit sınavı düzenlenmesi ve
bu sınavdan belli bir puan alma koşulu getirilmesi önerildi.
Raporda, yükseköğretim alanında yönetimden işleyişe kadar çeşitli
konularda sorunlar tespit edilerek, çözüm önerilerinde
bulunuldu.
Yükseköğretimdeki sorunlar, ''Arz kapasitesinin yetersizliği,
öğretim kalitesi, bilim ve teknoloji yarışında gerekli ve esnek
mekanizmanın kurulmamış olması, öğretim üyesi açığı, kaynak
yetersizliği, yükseköğretim sistemindeki yabancılaşmayı
giderebilecek yönetim kültürü, üniversitelerin kadrolarının
oluşturulmasında ve yükselmede liyakat, üniversiteye giriş
sisteminin öğrenciler üzerinde yarattığı gerilim, öğrencilerin
yabancı dil sorunu, meslek yüksekokullarının sorunları ve fırsat
eşitsizliği'' olarak 11 başlık altında belirlendi.
Bu sorunların çözümüne ilişkin önerilerin yer aldığı raporda,
ortaöğretimi bitirme sınavına dayalı yeni bir sınav sisteminin yanı
sıra, yükseköğretimdeki yönetim yapısında da değişiklikler tavsiye
edildi.
REKTÖR VE DEKAN SEÇİMİ-
YÖK'ün yetkilerinin bir kısmının Üniversitelerarası Kurul'a ve
üniversitelere devredilmesi önerilen raporda, rektörlerin görev
süresinin 4 yıldan 5 yıla çıkarılması ve tek dönemle
sınırlandırılması gerektiği kaydedildi.
Rektör belirlenmesinde özellikle büyük üniversitelerde tek dereceli
seçimin yararlı olacağı ifade edilen raporda ''Rektörlerin görev
süresi içinde saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri öncelikle
gözetilmelidir. Bunun, sözde kalan bir ilke olmaktan kurtarılması
için gerekli kurumsal mekanizmalarla donatılması gerekir'' denildi.
Raporda rektörlüğe sadece ilgili üniversiteden değil, Türkiye'deki
diğer tüm üniversitelerden aday olunmasının özendirilmesi gerektiği
belirtildi. Raporda, bir üniversitede kaç rektör yardımcısı
bulunacağı konusunun ilgili üniversiteye bırakılması istendi.
Raporda, dekanların belirlenmesi konusunda da daha katılımcı bir
yönetim benimsenmesi ve dekan atamasında YÖK'ün devreden çıkması
gerektiği vurgulandı. Dekanların görev süresinin 3'er yıllık iki
dönemle sınırlanabileceği ve rektörler gibi hesap verebilirlik
ilkesine uymalarının yararlı olacağı dile getirildi.
ÜNİVERSİTEDE ETİK DEĞERLER
Raporda, üniversitelerin etik değerler konusunda açık olmaları
gerektiği de vurgulanarak, şöyle denildi: ''Her kurum toplumdaki
saygınlığını açık seçik şekilde belirlenmiş etik standartların
bulunmasından ve davranışlarının bu etik standartlara uyum içinde
olmasından alır. Türkiye'nin üniversite tarihinde etik standartlar
üzerinde duyarlığının artması ve bu konuda görüşmelerin başlaması
1980'li yıllardan sonra olmuş ve tartışma alanı da büyük ölçüde
yayın etiğiyle sınırlı kalmıştır. Üniversiteler için bir gelişme
stratejisi öneren bu çalışma günümüzde üniversitelerin tüm işlev
alanlarındaki etik standartlarının açık hale getirilmesini de
stratejik önemde bir sorun olarak görmektedir.'' Raporda,
üniversitelerin toplumla ilişkileri ve bu ilişkinin sınırlarının
korunması, yükseköğretimin öğretim işlevi, bilimsel araştırma ve
yayın ile üniversitenin kamu hizmeti üretmesine ilişkin etik
standartları olması ve bunu açıkça ortaya koymaları gerektiği
vurgulandı.
YABANCI DİL SORUNU
Raporda, yabancı dil konusuna da ayrıca yer verildi. AB içinde yer
almak isteyen Türkiye'nin üniversite öğrencilerinin en azından bir
yabancı dille donatılması gerektiği belirtilen raporda, bunun
asgari koşul olduğu, aslında AB ülkelerinin öğrencilerden en az iki
yabancı dil bilmesini beklediği vurgulandı. Bu sorunun Türkiye'nin
uzun süredir gündeminde bulunduğu ifade edilen raporda, ''Türkiye
eğitim sisteminin genelde bu konuda güçlü bir iddia ortaya koyması
gerekir'' denildi.
Konuya ilişkin öneriler şöyle:
Uzun erimde ortaöğretimden gelen öğrencilerin yabancı dil sorununu
çözmüş olarak yükseköğretime başlamaları başarılmalıdır.
Kısa erimde yükseköğretim kurumları değişik yollarla öğrencilerin
yabancı dil açığını gidermek için mutlaka ısrarlı çabalara
girmelidir.
Yükseköğretim sistemindeki lisan okutmanları önümüzdeki yıllarda
hızla artırmalıdır. - Orta erimde üniversiteden mezun olacak
öğrencilerden geçerliliği kabul edilen lisan düzeyi tespit
sınavlarından belli düzeyde puan alınması istenebilir. Yüksek
lisansa devam edecek öğrencilerin bu koşulu yerine getirmesi daha
önce uyulamaya konulabilir.
Üniversitelerin öğrencilerine, lisan öğrenme kanallarını sadece tek
bir dili (İngilizce) öğrenmeye yöneltmesi de yetersizdir. Birden
fazla dil öğrenilmesi özendirilmelidir. AB ülkelerinin dilleri,
Türkiye'nin komşusu Balkan, Ortadoğu, Kafkas ülkelerinin dilleri
ile İspanyolca, Çince, Rusça, Japonca gibi dünya ekonomisi ve
siyasetinde önemli roller oynayan ülkelerin dillerinin daha büyük
sayılardaki öğrencilere öğretilmesi için örgütlenmeye
gidilmelidir.
''DOKTORA BURSU VERİLSİN''
Doktora eğitimi alanların sayısının da artırılması gerektiği
kaydedilen raporda, doktora öğrencilerinin yaşamlarını
sürdürebilecekleri geliri sağlamakta karşılaştıkları zorlukların,
araştırma görevlisi sayısına getirilen kısıtlamaların kaldırılarak,
ücretlerin iyileştirilmesi istendi. Devletin doktora bursu vermesi
istenen raporda, doktora ve araştırma görevliliği için TUS'a benzer
merkezi bir sınav yapılması önerildi. Meslek yüksekokullarına da
değinilen raporda, bu okulların yükseköğretim sisteminde hep
''ikincil konumda'' kaldıklarından yakınıldı. ''Meslek
yüksekokulları konusunda mutlaka iddialı ve mevcut durumda köktenci
değişiklikler yapabilecek bir program geliştirilmeli ve ısrarlı
biçimde uygulanmalıdır'' denilen raporda, bu okulların
dağılımlarının ve büyüklüklerinin yeniden yapılandırılması
gerektiği belirtildi. Raporda ayrıca, ''Öğrenci ve sicil afları''
konusunda da şunlar kaydedildi:
''Yükseköğretim kurumlarının topluma birçok farklı açıdan öncülük
eden kurumlar olduğu noktasından hareketle en başta bu kurumlarda
cezanın caydırıcılığını ortadan kaldırdığı, benzer şekilde, sık
aralıklarla çıkarılan öğrenci aflarının akademik yaşama kabul
edilemez bir siyasal müdahale biçimi olduğu dikkate alınarak
tümüyle gündem dışında tutulmaları gerekmektedir.''