Üniversite elemanları dökülüyor!
Abone olGazi Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma öğretim elemanlarının profilini ilk kez resmiyete döktü. Araştırma öğretim elemanlarının 'döküldüğünü' ortaya koydu.
Son zamanlarda YÖK'le hükümet arasındakg erginlik eksik olmuyor.
Bir yandan bazı rektörler yolsuzluk davlaranıda sanık sandalyesine
oturuyor, hükümet üniversitelri bilimsel tembellikle eleştiriyor;
öte yandan YÖK iktidarı üniversitelede kadrolaşmaya çalışmakla
suçluyor. İddialar irbirini kovalarken Türkiye'de üniversiteledik
öğretim elemanlarının detaylı profilini ortaya koydu.
Gazi Üniversitesi'nde iki yıl süren bir çalışmanın ardından
kitaplaştırılan "Türkiye Ünöersiteleri Öğretim Elemanları Profili"
isimli 611 sayfalık araştırma birkaç hafta içinde piyasaya çıkacak.
Bugüne kadar Türkiye'de akademisyenler üzerine yapılan en kapsamlı
araştırma olarak kaul edilen kitap, Türkiye'deki 75 bin öğretim
görevlisine istatistiklerle ayna tutuyor. Zira Prof.Dr. Çağatay
Özdemir başkanlığında yürütülen çalışmaya, 2003'te yüzde 51'i
devlet, yüzde 18'i vakıf olmak üzere toplam 69 üniversitede görev
yapan 3 bin 412 öğretim elemanı, kendilerine kapalı zarflarda
gönderilen anket sorularını cevaplandırarak katılmış.
Araştırmanın sonuçlarıysa son derece çarpıcı. İşte dikkatleri çeken
birkaç örnek...
Akademisyenlerin yüzde 40'ının, "YÖK'ün öğretim üyeliğine
yükseltilme ve atanma kriterlerini objektif buluyor musunuz"
sorsuna yanıtı "Hayır!" Yüzde 34 ise kararsız.
Öğretim elemanlarının yüzde 46'sı hi yurtdışına çıkmamış. Bu veri
üzerine kitapta yer alan şu noktas gayet dikkat çekici:
"Bu durum, Türkiye üniversitelerinde görev yapan öğretim
elemanlarının çoğunluğunun (yüzde 54), farklı ülkelerin sosyal,
siyasi, ekonomik, kültürel ve bilimsel yapıları hakkında bilgi
sahibi olduğunu ve yabancı meslektaşları ile iletişim kurabilecek
düzeyde bulunduklarını göstermektedir."
Öyleyse yaklaşık yarısı da tüm bu sayılanları yapamıyor!
yine çalışmadaki üniversitelerdeki öğretim elemanlarının yüzde 40'ı
hiç yabancı dil bilmediğini beyan ed iyor. Araştırmayı yürüten
uzmanlar bu durumu da şöyle yorumluyor: "Öğretim elemanlarının
yurtdışı literatürü izlemesi ve çalışmalarının ürünü olan bulguları
yabancı literatürde yayınlatmasını olumsuz yönde etkileyen bir
faktör..." Biz size özetleyelim: Öğretim elemanlrımızın kayda değer
bir bölümü dünyadan ve dünyadaki bilgiden yoksun çalışıyor!
OKUMUYOR, ETKİNLİKLERİ
TAKİP ETMİYORLAR!..
Dünya ile aradaki kopukluk bununla da kalmıyor. Araştırmaya katılan
öğretim elemanlarının yüzde 70'i ayda bir-iki kitap okuduklarını
beyan etmiş. Oysa Avrupalı meslektaşları muhtemelen ayda aynı
sayıda makale ya da kitap yazıyor. Yüzde 16'lık bir oranının
"Akademik kitap haricinde hiç okumuyorum" yanıtıysa yorum
gerektirmeyecek kadar açık. Öğretim elemanlarının dörtte üçü
mesleki olarak doyuma ulaşmadığını söylüyor.
Gazi Üniversitesi'nin araştırmasında akademisyenlerin kültürel
faaliyetlere olan ilgileri de sorulanmış. 42 kişi en çok opera ve
baleye gittiğini, 380 kişi (yüzde 11) en fazla tiyatroya, 260'ı
konsere, 243'ü ise sergiye gittiğin ibelirtiyor. Oranın en yüksek
olduğu etkinlik ise yüzde 72 ile sinema!
YÜZDE 70'İ ÇOCUKLARININ
GELECEĞİNDEN ENDİŞELİ
Bu veriler akademisyenlerin kalitesi hakkında bilgi veriyor. Öte
yandan ekonomik yetersizlik de kapı gibi karşımızda! Her üç öğretim
görevlisinden ikisinin geçinmek için ek işe ihtiyacı var. Bunların
yarısı da sürekli bir ek işte çalışıyor. Zaten aynı
akademisyenlerin yüzde 48'i en önemli sorunlarının ücret düşüklüğü
olduğunu vurguluyor.
Kapsamlı araştırmanın sayfalarında ilerlerken birçok sarsıcı
maddede takılıyor kalıyor insan. Bunlardan biri de akademisyenlerin
gelecek kaygısı! Öğretim eleanlarının yüzde 70'i var olan ya da
doğacak çocuklarının geleceğinden "cidi düzeyde" endişeli.
Daha da ilginç olan ankete katılanların yüzde 40'ının çocuklarının
eğitiminden endişe duyduğunu belirtmesi.
YÜZDE 67'Sİ DEMOKRASİNİN
İŞLEYİŞİNDEN MEMNUN DEĞİL
Bu noktada Türkiye'nin siyasal geleceği de araştırmanın alanına
giriyor. Yaklaşık 3 bin 500 öğretim görevlisinin yüzde 67'si
Türkiye'de demokrasinin işleyişinden memnun olmadığını dile
getiriyor. Yüzde 45 gibi yüksek bir oran için 'en çok güvendiği'
kurum ordu. Bu oranı yüzde 16.7 ile TBMM, yüzdre 15 ile hukuk
sistemi izliyor. Öğretim elemanlarının hükümete güvenme oranı yüzde
3.5 seviyesinde kalırken, bu oran siyasi partilerde 0.4'de
düşüyor.
"Avr8upa Birliği (AB) bir Hıristiyan kulübü değildir" diyenlerin
oranı ise yüzde 52. Yüzde 30'luk bölüm öyle olduğunu düşünürken,
yüzde 18'i soru karşısında kararsız. Ancak AB'ye tam üye olunursa
yaşantısında olumlu değişiklik olacağını düşünen öğretim
elemanlarının oranı yüzde 68. Olumsuz değişim olacağını
düşünenlerin oranı ise yüzde 5.
Araştırmaya göre eğitmenlerin yüzde 33'le en büyük bölümü,
Türkiye'nin gleecekte karşılaşabileceği en önemli sorunun ulusal
kimliğin zayıflaması olacağını belirtiyor. Yüzde 22'si kökten dinci
akımların güçleneceği görüşünde. Ondan sonra yüzde 12'lik bir bölüm
yıkıcı akımların kuvvetleneceğinden, yüzde 11'lik bölümse ülke
bağımsızlığından endişeli.
Araştırmayla ilgili olarak görüştüğümüz Gazi Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Kadri Yamaç da, sürekli gündeme gelen 'eğitim reformu'nun
gerekli olduğu kanısında. Ancak yasa koyarak reformun
yapılamayacağına, bir reform yapılacaksa bunun eğitmen, öğrenci,
devlet, YÖK ve hukuk kapsayacak şekilde yapılabileceğine dikkat
çekiyor. "Yıllardır Türkiye'de yüksek öğretim gündeminde ana
konudan başka konular tartışılıyor. Ünöersitelerde, öğretim
elemanlarının bu araştırmayla ortaya konan zsorunlarını çözmeden,
diğer sorunların üstesinden gelmek zor."
Son yıllarda artsa bile, Türkiye'deki üniversiteler Gayrı Safi
Milli Hasıla'dan binde 3R'lük bir pay alıyor. oysa bu oran Avrupa
üniversitelerinde yüzde 2 ile 3 arasında. Ama araştırma gösteriyor
ki, üniversitelere alyrılan kaynak atrarken öğretim elemanlarının
kalitesi de yükseltilmeli. Zira araştırma sadece sorunları ortaya
koymakla kalmıyor, gereksinimleri de sıralıyor. Önerilerin başında
üniversitelerde bilişim ve akademik alt yapı (lboratuar, kütüphane
vb.) yeterli hale getirilmesi var. Sonra, mali kaynakların eğitim,
öğretim ve araştırmalar için kullanılması, a raştırma merkezlerinin
işlevsel hale getirilmesi, öğretim elemanlarının yaptığı yurt içi
ve dışı bilimsel çalışmaların desteklenmesi yolunda önerilere yer
veriliyor.
Haber: Zeynep Subaşı
Kaynak: Yeni Aktüel