Unakıtanın mısırı raporluk
Abone olMaliye Bakanı Unakıtan'ın oğlunun şirketinin mısır ithali, Cumhurbaşkanlığı DDK raporuna girdi.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu işadamı Abdullah
Unakıtan'ın şirketinin mısır ithali, Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulu (DDK) raporuna girdi. DDK, Toprak Mahsulleri
Ofisi'nde (TMO) aşırı mısır stokları olaşmasına neden olduğunu
belirttiği 2003 ve 2004 yılları mısır dış alımlarının Başbakanlıkça
incelenmesi ve gerekirse soruşturulması gerektiğini belirtti.
DDK, TMO'nun 2002, 2003 ve 2004 yılları eylem ve işlemlerini
araştırıp, denetledi.
Mısır ithalatında, koruma amaçlı olarak ve genelde de haziran
aylarında gümrük vergisi oranı yüzde 20"den yüzde 70"e çekilir.
2003 yılında düzenleme zamanında yapılmadı. Bu nedenle AB Gıda"nın
4 Ağustos"taki ithalatı artıştan etkilenmedi. Ancak, bu ithalattan
4 gün sonra, 8 Ağustos"ta, oran yüzde 70"e çekildi. Bu değişikliğin
AB Gıda"ya kilo başına 90 TL, toplamda da 366 milyar TL avantaj
sağladığı ileri sürüldü.
TMO Yönetim Kurulunun 2002-2005 yıllarındaki kararları ve son beş
yıllık alım, üretim, satış, stok ve yatırımları hakkında da
bilgiler alınıp, değerlendirilen rapora göre, tahıl destekleme
fiyatlarındaki yıllık artış; 2002, 2003 yıllarında TEFE'nin
üstünde, 1999, 2000, 2001 yıllarında altında kaldı. 2004 yılında
ise, kimi ürünler için TEFE'nin altında kimi ürünler için üstünde
oldu. 2005 yılı destekleme fiyatları, hem TEFE (ÜFE) artış oranının
hem bir önceki yıl fiyatlarının altında gerçekleşti.
Hububat dış alım ve satımlarının da değerlendirildiği raporda,
mısır konusunda önemli tespit ve değerlendirmelere yer verildi.
Tespit ve değerlendirmeler şöyle:
“Türkiye'nin 10 yıllık mısır dış alım miktarı 211 bin ton ile 1
milyon 818 bin ton arasında değişti. TMO'nun Dış Ticaret
Müsteşarlığına gönderdiği 12 Mayıs 2004 tarihli yazıda; Ofis
stoklarında 50.000 ton civarında mısır kaldığı, yeni ürünün eylül
başında çıkacağı, piyasanın 900.000 ton civarında mısıra gereksinim
duyduğu, yürürlükteki yüzde 80 oranındaki gümrük vergisinin
sanayici ve yem sektörünü olumsuz etkileyeceği belirtilerek, bu
oranın yüzde 35'e indirilmesi önerilmiştir.
İÇ PİYASADA SPEKÜLASYON OLMAMASI İÇİN
Bu yazının Dış Ticaret Müsteşarlığına ulaştığı gün Bakanlar Kurulu
Kararı taslağı hazırlanarak Başbakanlığa gönderilmiştir. 17 Mayıs
2004 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile 31 Ağustos 2004 tarihine
kadar 900.000 ton mısır için gümrük oranı yüzde 25'e
düşürülmüştür.
TMO kendi önerdiği yüzde 35 oranı yerine yüzde 25 oranının kabul
edilmesi üzerine, Dış Ticaret Müsteşarlığına 7 Haziran 2004 tarihli
yeni bir yazı yollayarak, iç piyasada spekülasyon olmaması için
oranın yüzde 35 olarak değiştirilmesini istemiştir.
"İHTİYAÇ OLMAMASINA RAĞMEN DIŞ ALIM HAKKI VERİLDİ"
Ancak, Müsteşarlık bu isteği kabul etmek yerine, Ofisin istemi
olmamasına karşın, sadece Ofisçe kullanılmak üzere yüzde 25 vergi
oranı ile ek 400.000 ton tarife kontenjanı çıkarılmasına dair
Bakanlar Kurulu Kararı taslağı hazırlamıştır. Bu taslak
doğrultusunda 23 Haziran 2004 tarihli Kararname yayımlamıştır.
Ancak gereksinim olmaksızın verilen bu dış alım hakkı Ofisçe
kullanılmamıştır.
TMO, 28 Kasım 2004 tarihli yazısında Ofisin süren alımlar sonucunda
yüksek miktarda mısır stokuna sahip bulunduğunu belirterek bu kez
gümrük vergisinin yüzde 160'a yükseltilmesini istemiştir. 31 Aralık
2004 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2005 yılı İthalat Rejimi
Kararı ile gümrük vergisi oranı yüzde 100'e çıkarılmış, ayrıca
mısır dış alımında gümrük vergisine esas teşkil edecek kıymetin CIF
130 dolar/ton olarak esas alınması Gümrük Müsteşarlığından
istenmiştir. TMO, vergi oranının yüzde 100'e çıkarılmasına karşın
dış alımın cazibesini sürdürdüğünü, stoklarının gittikçe arttığını,
bunun da çok masraflı olduğunu belirterek, vergi oranının yüzde
130'a yükseltilmesini 4 Şubat 2005 günlü yazısı ile bir kez daha
istemiştir. Bu girişimler sonucunda 21 Haziran 2005 günlü
'İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ' ile CIF 130
dolar/tonun altındaki mısır dış alımlarına gözetim uygulanmasına
başlanmış ve 2005/9262 sayılı Kararname ile de 31 Ağustos 2005
tarihinden itibaren gümrük vergisi oranı yüzde 130'a
yükseltilmiştir.
"ALICI OLMAMASI NEDENİYLE MISIR STOKLARI YÜKSELDİ"
Bu önlemlere karşın sorunun giderildiğini söylemek olanaklı
değildir. Türkiye'nin 2005 sonu itibarıyla mısır stok miktarı
767.257 tondur. Bu miktar, son yılların en yüksek stoku olup
piyasada alıcı olmaması nedeniyle gittikçe artmaktadır. Stokların
artması karşısında dış alım azaltılmıştır. 2002, 2003 ve 2004
yıllarında yılda 1 milyon tonun üzerinde mısır dış alımı yapılırken
2005 yılı Eylül sonuna kadar yapılan dış alım miktarı 190.047
tondur.
2005 yılında gerek yurt içinde gerekse yurt dışındaki üretim
artışına bağlı olarak düşen fiyatlar nedeniyle TMO yüksek
miktardaki mısır stokunu elden çıkaramamaktadır. Satıştaki her
gecikme mısırın özelliği nedeniyle çok masraflı olan stoklama
maliyetlerini artırmakta, ürünün elden çıkarılması daha da
zorlaşmaktadır. Örneğin 2004-2005 döneminde kurutmayla ilgili
harcamaların toplamı yaklaşık 2.7 trilyon lira olmuştur.
VERGİ ORANLARI SÜREKLİ DEĞİŞTİ
2004 yılında vergi oranlarının düşük tutulması yoluyla ülke
gereksiniminin üzerinde dış alımlar yapılmıştır. Vergi
oranlarındaki kısa süreli düşüş ve yükselişler haksız kazanç
edinilmesine neden olmaktadır. Vergi oranları özellikle 2003
yılında sık sık değiştirilmiştir. 2003 yılı başlarında yüzde 35
olan gümrük vergisi, Bakanlar Kurulu kararlarıyla 17 Nisan 2003'te
yüzde 20'ye düşürülmüş, 08 Ağustos 2003'te yüzde 45'e, 25 Eylül
2003'te yüzde 70'e yükseltilmiş, 2004 İthalat Rejimi Kararı ile de
31 Aralık 2003'den itibaren yüzde 80 olarak belirlenmiştir.
2003 yılında 1.816.918 ton mısır dış alımı yapılmıştır. Bu miktar o
tarihe kadar yapılmış en büyük dış alımdır. 2004 rekoltesinin
yüksek olmasının beklendiği yazışmalarda belirtilmesine ve 17.000
ton Kurum stoku bulunmasına, yıl içi alımların da başlamış olmasına
rağmen 900.000 tonluk mısır dış alımı için gümrük vergisinin 55
puan düşürülerek alım yapılması, 2005 yılında depolarda aşırı mısır
stoku oluşmasına, dolayısıyla stoklar için yüksek harcamalar
yapılmasına yol açılmıştır.”
DİĞER TESPİTLER
Raporda yer verilen diğer önemli tespit ve değerlendirmeler ise
özetle şöyle:
“-Türkiye dünyanın büyük hububat üreticilerinden biri olmasına
karşın, belirli kuralları olan ve düzenli işleyen bir hububat
piyasasına sahip bulunmuyor. Tarımsal yapıda da önemli sorunlar
bulunması; yetersiz depolar nedeniyle ürünün açıkta saklanmasına,
üretim maliyetlerinin yükselmesine, verimin düşmesine, görev
zararlarına, dünya piyasasından yüksek ödemelere karşın üreticinin
hoşnutsuzluğuna neden oluyor. Sorunların başında, tarım
işletmelerinin yetersiz büyüklüğü geliyor.
-Depolama tesislerinin yetersizliği, üründe eksilme ve kıymet
kaybına ve ayrıca depo kirası ödenmesine neden oluyor. Örneğin,
Ofisin 2001 ila 2004 yıllarında hububat ürününü açık yığınlarda
saklaması nedeniyle 16.885 ton ürün kaybı meydana geldi. Yine depo
yetersizliği nedeniyle, Ofis son üç yıllık dönemde 4.2 trilyon lira
kira ödedi.
-Gerek borçlanma gerekse genel mali durumda özellikle 2000 yılından
itibaren sağlanan istikrar 2004 yılı başından itibaren bozulmaya
başladı. Kredi faiz oranlarının geçmiş yıllardakine göre oldukça
düşmesinin finansman giderlerini azaltması beklenirken; piyasanın
düzenlenmesinde az ürün alınarak yeterli ölçüde başarılı
olunamamasının ve TMO dışında alıcıların devreye girmemesinin
ardından karşılaşılan yoğun ürün alımı sonucu, alacaklar aşırı
yükseldi ve bu alacakların geri dönmeme riski ortaya çıktı.
Böylelikle Ofisin mali yapısı 1999 öncesinde olduğu gibi yeniden
bozulma belirtileri göstermeye başladı.
-Ofis 1999-2003 yılları arası sürekli biçimde borçlarını tasfiye
etme yoluna giderek gerek toplam borç stokunu gerekse de toplam
faiz yükünü büyük ölçüde düşürdü. Ancak 2003 yılı sonundan itibaren
alım politikası ile alım satım fiyatının belirlenmesinde politika
değişikliğine gidilmesi sonucunda Ofisin borçları yeniden ve büyük
ölçüde artışa geçti, faiz yükü de arttı. Bu gelişmeler sonucunda
Ofisin toplam borçlarında bir önceki yıla göre 2004 yılında yüzde
23, 31 Aralık 2005 tarihi itibarıyla da yaklaşık yüzde 26 artış
gerçekleşti.
Toplam faiz yükü de; toplam borç stokunda olduğu gibi 2003 yılı
sonunda en düşük düzeye inmesine karşın 2004 yılında yeniden artışa
geçti. Bu artış 2004 yılında yaklaşık yüzde 100, 2005 yılında ise
yüzde 280 olarak gerçekleşti.
-1999'dan başlayıp 2003 yılının sonlarına kadar devam eden süreçte
Ofis, gerek enflasyonist dönemin koşullarını iyi kullanmak, gerekse
alım ve satım fiyatlarını belirlenen dönemlerdeki seçenekli getiri
araçlarına göre en uygun düzeyde belirlemek suretiyle, yüksek bir
alım kampanyası izlemesine gerek kalmadan piyasayı düzenleme
görevini yerine getirdi.
-Dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan satışlar tamamen görev
zararı ile sonuçlandı, hem vadeli hem de yüklenime dayalı yapılan
bu alımlarda gerekli denetim olanaklarının olmaması nedeniyle
hububatın bir bölümünün yurt içine sürüldüğü söylentisi bile piyasa
dengesini ve fiyat sistemini bozdu, üreticinin Ofis fiyatlarına bir
diğer ifadeyle Ofis politikalarına güveni sarsıldı.
-Ofisin görevi kendi kuruluş yasasında belirtildiği üzere
piyasaları düzenlemektir. Dış satımın desteklenmesi ve finansmanı
ise Dış Ticaret Müsteşarlığının görev ve yetki alanına giriyor. Dış
satımın finansmanı nedeniyle Ofiste görev zararı oluşturarak
hazineye ek yük binmesine neden olan dahilde işleme rejimi
kapsamındaki satışların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.
-Sonuçta, Ofis ülkemizde arza sunulan hububatın yaklaşık yüzde
20-25'lik kısmını almak suretiyle piyasayı düzenliyor. Ancak
alımlar, düzenleme için uygulanacak politikalardan biridir. Bu
bağlamda 'alımın artırılması fiyat düzenlemesini de o derece
sağlar' anlayışının isabetsizliği yıllar itibarıyla ortaya konan
verilerle sabittir. Ofisin alım fiyatı ile satım fiyatını baştan
açıklaması ve dahilde işleme rejimi satışlarında oluşan kayıp ve
kaçakların bir diğer ifadeyle dahilde işleme rejimi kapsamında
Ofisten alınan hububatın yurt içine sürülmeyeceği inancı sağlanarak
üretici, tüccar ve Ofis arasındaki güvenin sağlanması ve sınırlı
miktarda alım ile piyasa düzenlenebildi. 2001, 2002 ve 2003 yılları
bunun göstergesidir.”
SONUÇ
Raporun “sonuç” bölümünde ise şu tespitleri yer verildi:
“-Ofis, ürün almak, ürün satmak, ürünün dış alımını kolaylaştırıcı
veya zorlaştırıcı önlemlerin alınmasını ilgili kurum ve
kuruluşlardan istemek suretiyle piyasayı düzenleme işlevini yerine
getiriyor. 2003 ve 2004 yıllarında mısır alımında uygulanan
yöntemlerin bu ilkelere uymadığı gözleniyor.
2003 yılında 1.816.000 ton, 2004 yılında TMO'nun uygun gördüğü
oranın altında belirlenen gümrük vergisiyle 900.000 ton mısır dış
alımı yapılmış; bunun sonucunda, TMO'nun üreticiden daha yüksek
fiyatlarla satın aldığı mısırlar satılamadı ve aşırı stoklar
oluştu.
-TMO 1999'dan itibaren yurt içi hububat fiyatları ile dünya
fiyatları arasında gün geçtikçe artan farkı da dikkate alarak daha
az alım, daha az yabancı kaynak kullanımı ve daha az görev zararı
ile piyasayı düzenleme görevini yerine getirmeye çalıştı.
-Türkiye dünyanın büyük hububat üretim merkezlerinden biri olmasına
karşın, düzenli işleyen bir hububat piyasası bulunmuyor.
-Üreticilerin önemli sorunlarının başında işletme ölçeklerinin
küçük olması geliyor. Hububat ürünlerinin alımı için belirlenen
fiyatların, AB ülkelerindeki fiyatların üzerinde olmasına karşın,
ölçeklerin küçük olması, üreticinin yeterli gelir elde edememesine
neden oluyor. Türkiye'de üreticilerin bir araya gelmeleri,
örgütlenmeleri, kooperatifçiliğin desteklenmesi gerekiyor.
Kooperatifçilik geliştiği ölçüde, hububat piyasalarının verimli
çalışması sağlanacaktır.
-Dünya hububat piyasalarında önemli role sahip ülkelerde borsaların
gelişmiş olması, ürünlerin pazarlanmasını kolaylaştırıyor.
Türkiye'de sayıları yüzün üzerinde ticaret borsası olmasına karşın,
çok azında hububat işlemleri yapılmıyor.
-Hububat piyasalarının işleyişinde önemli rolü olan bir kurum da
ödeme kuruluşlarıdır. AB'deki ödeme kuruluşları, kooperatiflere
kefil olan, ortak tarım politikası için ayrılan finansmanın
kullanılmasını sağlayan kurumlardır. Türkiye'de bu görevleri
üslenmiş olan TMO'nun AB'deki ödeme kurumlarının işlevlerini
yapabilmesi için yeniden yapılanması çalışmaları sürdürülüyor.
-Türkiye'de depolama kapasitesi yetersiz. Hububat ürününün sağlıklı
şekilde saklanması için depolama kapasitesinin, özellikle
kooperatiflerin, özel sektörün bu alandaki yatırımlarıyla
artırılması gerekiyor.”
ÖNERİLER
Raporda, önerilerde de bulunuldu. Öneriler, şöyle:
“-TMO Yönetim Kuruluna Kurum dışından atanacak üyeler, Teşebbüsün
faaliyet alanı ile ilgili konularda uzmanlaşmış kişiler arasından
seçilmeli.
-Ofiste aşırı mısır stokları oluşmasına neden olan, 2003 ve 2004
yılları mısır dış alımlarının Başbakanlıkça incelenmeli, gerekirse
soruşturulmalı.
-Dünya morfin stoklarındaki artış eğilimleri dikkate alınarak,
pazarlama faaliyetlerine önem verilmeli.
-Hububat depolama yatırımlarının kooperatifler, birlikler ve
hububat ticaretiyle ilgilenen kişiler tarafından yapılması teşvik
edilmeli.
-Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan hububat satışlarının
izlenmesini sağlayıcı bir sistem geliştirilmeli.”