Umur Talu'dan adrese teslim yazı!
Abone olAskeri savcılığın ıslak imzanın gerçek olduğunu açıklamasının ardından Umur Talu'dan adrese teslim yazı geldi: Utanmayacak mısın?
İsim, kurum yada şahıs belirtmeyen Talu muhatabına "Hiç
utanmayacak mısın şimdi?" diye sordu. İşte Talu'nun Habertürk'te
yayınlanan o yazısı...
- Ne demiştin sen?.. N'oldu şimdi?.. Hiç utanmayacak mısın?
TABİİ ki ilke ilkedir, yani suçu sabit olana kadar herkes masum.
Hoş sen bu ilkeyi meslek hayatın boyunca çok ezdin. Nice çiçek,
ayaklarının altında kırılıp gitti. Bir gün postal giymiştin
hatırla, bir başka gün laci altına ruganları çekmiştin. Ama ilke;
her çiçek ve her Çiçek için öyledir, gülüm. Lakin senin derdin ilke
değildi. Sen, yıllarca nice insanı peşin peşin suçlu ilan etmiş,
hayatlarının karartılmasına yataklık ve yalaklık etmişken; yine
aynı yıllar boyunca, sivil veya asker, çok kanalizasyonu da
tertemiz göstermek için çırpındın. Ya sustun, susturuldun,
gizledin; ya çok bağırdın yamulttun. Hiç utanmayacak mısın
şimdi?
Tamam... Kafadan suçlu ilan etmek hakikaten haksızlıktı da,
tertemiz ilan etmek rezillik değil miydi? Kâğıt parçası dediğin
için hiç utanmayacak mısın? Düzmece dediğin için hiç utanmayacak
mısın? İmza sahte dediğin için hiç utanmayacak mısın? Islak imza
makinesi var dediğin için hiç utanmayacak mısın? Dalga geçtiğin,
hakikat ihtiyacını kararttığın için hiç utanmayacak mısın? İnsan
hayatına kastetmiş planları değil, önce onları yayınlayanları
aşağıladığın için hiç utanmayacak mısın? Tabii ki herkesin savunma
hakkı var ama, yalanı yüceltirken hakikat yolunu tıkamaya
yırtındığın için hiç utanmayacak mısın? Hâkim rekor kırdı
başlıkları attığın için hiç utanmayacak mısın? Muhakkak ki hakikat
ve hukuk daha da çok ayrıntıya muhtaç. Ama şunlar ne ki: Askeri
Savcılık: "Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzası gerçek." Askeri
Bilirkişi: "Balyoz Sıkıyönetim Komutanlığı'nın hazırladığı Balyoz
Güvenlik Harekât Planı, sıkıyönetimin de ötesinde, hükümeti devirip
devlet idaresine el koymayı öngören, Kara Kuvvetleri'nden de
gizlenmiş bir plan."
Allah aşkına, açın bakın; neler yazmış, neler söylemiş, ne
başlıklar atmış, neler yayınlamışsınız. Açın bakın, bakın açın bir.
Hele sen, sen, sen, sen... Bu kaçıncı? Sonra alınıyorsun,
"kullanılacak listesi" meselesine. Tabii ki utanç verici, ama
utancın çoğu da senin be kardeşim. Mesele hata yapmak, yanılmak,
bir gün kendini bir şeyleri öyle değil böyle yapmaya mahkûm
hissetmek, korkmak, korkuyla vicdana ihanet etmek, kendi içinde
zaten kıvranmak değil. Bunların hepsi sonuçta insanı utandırır. Dün
değilse bugün, bugün değilse yarın, o utancı vicdan tam taşıyamaz,
bir şekilde içinden atmak için uğraşır; utanç sözcüklere, yazılara,
yüze, eylemlere, özeleştiriye vurur. Utanç sonuçta bağışlanır
da.
Ama sen hiç utanmıyorsun. Yanıldığın için utanmak bir yana; yüz
binlerce okuru, milyonlarca izleyiciyi, sana inanan, güvenen, seni
cesur, bağımsız, ne pahasına olursa olsun hakikatten ve doğrudan
yana,
hiçbir güce boyun eğmeyen zanneden onca insanı yanıltmışsın.
Yanılmak insan için; ama bile bile, taammüden yanıltmak ezeli bir
utanç. Hiç utanmayacak mısın! Madem utanmazsın, seni rahatlatmak
için bir tüyo vereyim: Aslında "Balyoz" için o raporu hazırlayan da
Erdoğan. Bak bu tarafından bakabilirsin işte. Neticede Erdoğan'ın
hazırladığı rapor.
Vallahi öyle. Tepe tepe kullan bunu. Dalga geç, alay et, yamult,
yanılt, kanırt: "Erdoğan'dan bilirkişi olursa böyle olur!.. Kendin
pişir kendin ye!.. Bilirkişi o kişi, bunu bilen iki kişi!" 34 sayfa
rapor... Altında bir imza: Kurmay Binbaşı Ahmet Erdoğan! İçindeki,
üstündeki, yanındaki darbeciden utanmış Erdoğan Binbaşı'dan da hiç
utanmayacak mısın! Not: Artık Genelkurmay Başkanı'nın utanıp ne
diyeceği ona kalmış. Baykal da kendini bir bilirkişiye göstersin.
Bu yazı tamamen, bizim mesleğin her köşesinde her şeyi çarpıtarak
bilirkişi "sen"lere sesleniş, serzeniş ya da senleniştir! Yarın:
Tekel işçisininki de hak ve hukuk... O kimseyi at dememiş... Neden
imzalamam?