Seni, Cüneyt Özdemir’in 5N1K’sında izlerken nasıl gururlandım
bilemezsin…
Nasıl umut tohumları ektin yüreğime inanamazsın…
Sayende içimizde kökleri bile kurumuş “gelecek” inancımız
canlandı, hatta ektiğin tohumlar fidana dönüştü…
Bilmeyenler için anlatayım; özetle, iddiaya göre, Abdülmelik,
okuduğu lisenin kantininden pahalı olduğu gerekçesiyle alışveriş
yapmıyor, yemeğini evden getiriyor ve arkadaşlarını da o kantinden
alışveriş yapmasınlar diye “örgütlüyor”…
Getirdiği, simit, peynir, zeytin ve bir şişe suya el
konuluyor!
Ve okuldan atılıyor…
Yanlış okumadınız, okuldan atılıyor!
Ama yapılan haksızlığın peşini bırakmaya niyeti yok, “esas”
yerden karar çıkmadığı için inatla okuluna gidiyor her gün!
Sen, özlediğimiz, bir o kadar da "istenmeyen" gençliksin
Abdülmelik!
Düşünüyorsun…
Sorguluyorsun…
Hakkını arıyorsun…
Seni korkutuyorlar, vazgeçmiyorsun…
“Sonuna kadar hakkımı arayacağım” diyorsun…
Ekran karşısında hepimizi nasıl mest ediyorsun…
Biz kalbimizi karartmış, umutlarımızı rafa kaldırmış,
kollarımızı göğüslerimizin üzerinde birleştirmiş, memleketin
sonunun ne olacağını, gençlerin derin uykularından ne zaman
uyanacağını düşünürken güneş gibi doğdun ekrana…
Ne güzel konuştun, ne güzel baş kaldırdın korku ülkesi yaratmaya
çalışanlara…
Aferin Abdülmelik!
Aferin “liseli arkadaşım”…
Aferin sana…
twitter.com/nsrnylmz