Uluengin'in 'ispiyonculuk' itirazı
Abone olHadi Uluengin, Türk medyasını ispiyoncu olmakla suçlayan Erdoğan'ın medyaya haksızlık yaptığını yazdı. Uluengin, medyayı jurnalcilikle suçlamaya şöyle itiraz ediyor...
Hadi Uluengin, özellikle AB'nin sert eleştirilerine neden olan
olaylarla ilgili olarak Türk Medyasının suçlanmasına tepkili. "İki
haksızlık" adlı yazısında Uluengin, itirazlarını tek tek
sıralıyor...
HEM nalına, hem mıhına giderek durumu hafiften ‘idare etmek’
amacıyla değil, inandığım doğruyu dobra dobra söylemek için iki ana
noktayı derhal vurguluyorum:
Bir; evet Batı medyası; daha doğrusu, o medya imajlarına saldıran
bazı Batı odakları, İstanbul’daki ‘Kadınlar Günü vukuatı’nı
abartmakla çok haksız, taráfgir ve cahil davrandı.
İki; ancak Türk medyasını ‘ispiyoncu’ olmakla ve Avrupa’ya ‘servis
yapmakla’ suçlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok daha fazla
haksız davrandı.
Zaten açıklamaya da buradan başlıyorum.
* * *
DOĞRU, Türk medyasından bazı ajans, muhabir, fotoğrafçı ve
kameramanlar yabancı refiklerine tabii ki ‘servis yapıyor’.
Bizim meslek lisanımızdaki deyimle káh ‘parça başı’, káh ücretli
‘hizmet veriyor’.
Bundan daha doğal; ötesi, daha kıvanç ve daha övünç verici bir şey
düşünülebilir mi? Zira, demek ki ülkemiz ‘açık toplum’a dönüşmek
sürecinde devasa mesafe almıştır.
Demek ki ‘kol kırılır yen içinde kalır’ sahtekárlığı bitmiştir ve
çoğulcu demokrasilerin evrensel ilkesini oluşturan ‘iç ve dış
enformasyon özgürlüğü’ güvenceye kavuşmuştur.
Mehmet Yılmaz’ın dünkü Milliyet’te vurguladığı gibi, demek ki bin
şükür Türkiye, yeryüzünde yalnız bizim ‘Karanlıkçı Maocu’ların
övdüğü Kuzey Kore cehennemi değildir ve İstanbul’daki olay
görüntüsü anında dünya televizyon stüdyolarında montaja
girmektedir.
Bütün bunlara da ancak ve ancak sevinebiliriz.
* * *
ÜSTELİK, ülke önemimizi yansıtması açısından yine çok sevinmemiz
gerekir, bugün kürenin hemen bütün belli başlı basın yayın
kurumları ülkemizde gazeteci bulunduruyor.
Yani, Türk medyası onlara ‘servis yapsa’ da, yapmasa da haber
yerine ulaşacak.
Ve her halükárda da, şöyle veya böyle o haberin o ‘yer’e ulaşması
‘esas itibarıyle’ yukarıdaki demokrasimizi, çoğulculuğumuzu ve
özgürlüğümüzü pekiştirmeye hizmet edecek.
O halde, ‘sivil’ yaklaşımından şüphe duymadığım ve duymak
istemediğim Başbakan nasıl oluyor da ‘fatura’yı bizim meslek
branşımıza çıkartabiliyor?
Son tahlilde ‘ahval-i adiye’den bir vukuat niteliği taşıyan ve
‘şiddet-polis- kadın’ gibi medyatik spekülasyona açık öğeleri
barındırdığı için de tüm dünya ekranlarına ‘çarpıcı flaş’
addedilecek olan o ‘brüt imaj’ gerçeğini niçin ‘muhbirlik’ olarak
değerlendiriyor?
Erdoğan bu suçlamasında yerden göğe kadar haksızdır ve sivillikle
de zıtlaşmaktadır.
* * *
ANCAK, en başta dediğim gibi, Batı medyalarına yansıyan yukarıdaki
imajları káh kasti kötü niyetle; káh da naif bir tedirginlikle
abartan bazı Batı odakları da haksızdır.
Dayak olayı, tabii ki asla onaylanamaz ama en önce Sezar’ın hakkını
Sezar’a verelim.
Merih’ten inmediler, polis güçleri de beyin, sinir ve vicdan sahibi
insanlardan oluşur.
Ve inkárı yok, yaklaşım ve eğitim itibarıyla da son yıllarda sonsuz
olumlaştılar.
Kaldı ki, insanların ‘kadın cinsiyeti’ni taşıması ve de sözümona o
‘kadınlar adına gösteri yapması’, kimseyi ‘yasalara aykırı
davranmak’ ayrıcalığıyla donatmaz.
Üstelik, kaçın kurrası bu satırlar yazarı gayet iyi bilir, bazı
‘gösterici’lerin niyeti üzüm yemek falan değil, tersine, önce
hafiften biraz patak yiyip, sonra pireyi deve yapmaktır.
Zaten, güvenlik birimleri gereksiz yere yukarıdaki provokasyona
geldiği içindir ki, aslında Batı’da da sonsuz defa yaşanmış bir
‘pire vukuat’ o ‘deve şişirmesine’ dönüşebildi.
Eh, önceki ‘sabıka dosya’mız kabarık ve malûm, pusuda bekleyen
Avrupalı ‘antici’ler en ufak falsoyu kolluyor, işte durup dururken
al başına gaileyi ve ayıkla pirincin taşını!
Pek öyle ciddi bir halt değil ve tekerrür etmediği takdirde
ayıklarız da, ben Başbakan’ın haksız suçlamasını daha çok ciddiye
alıyor ve bir ‘sürç-ü lisan’ olmasını diliyorum
YAZI:Hadi ULUENGİN
HÜRRİYET