Uludere'de korkunç Heron iddiası
Abone olTSK bombardımanında ölen kaçakçıların köyü Ortasu’ya giden Taraf ekibi, o gecenin hikâyesini kurtulanlardan dinledi.
Uludere faciası üzerindeki sis perdesi aralanmadı. O gece neler
olduğun kimse tam olarak bilmiyor. Ancak bombardımandan
kurtulanların anlattıkları yeni spekülasyonları beraberinde
getirecek gibi: "Köyden çıktıktan sonra tepemizdeki Heron’u
işittik"
Taraf gazetesi köylülerin anlattıklarını sürmanşetten verdi.
"Heron gidişimizi gördü" başlığıyla verilen
haberde olayın birinci ağızdan hikayesi böyle verildi:
GİDERKEN HERON SESİNİ DİNLEDİLER
28 aralık günü Ortasu ve Gölyazı Köyü’nden 60 katır ve 38 kişi
hareket ettiğinde saatler 16.30’du. Genelde kaçakçılar hava
kararınca çıkardılar kaçağa. Ama son bir aydır yüksek yerlerden
askerler çekilmişti. Ayrıca Ortayazı’da bulunan karakol, tabura
taşınmıştı. O nedenle köylüler rahattı. Bir gece önce 200 katırlık
bir konvoy Kuzey Irak’a gidip kaçak mazot getirmişti. Aleni
bir şekilde köyün içinden katırlarla geçen köylüler daha yarım saat
olmamıştı ki havada heron sesini duydular. Heron sesini duymak
kaçakçılar için sıradan bir olaydı. Bu bölgede haftanın iki üç günü
aynı sesi duyarlardı. Heronları, küçük bir jeneratörün sesi gibi
“vınnnn...” diye başlarının üzerinde duyarak, Kuzey Irak’taki
buluşma yerine vardıklarında saat 18.30’a yaklaşıyordu.
Türkiye sınırından üç km uzaklıktaki bu buluşma yerine Kuzey
Iraklılar yol yapmıştı. Mallar buraya kamyonetlerle geliyor,
katırlara yükleniyordu. Her katır iki mazot bidonu alıyordu. Geriye
kalan da şeker, çay ve eğer para varsa, birkaç karton sigara.
Buluşma yerinde yüklemeler yapılıp katırlar geri dönüş yoluna
geçmeye başladığında saatler 19.30’u gösteriyordu...
DİKKAT SINIRDA ASKER VAR
Aynı saatlerde Ortasu Köyü’nde alışılmadık bir hareketlilik oldu.
İki askerî, ‘akrep’ diye tabir edilen araç, köyün içinden geçip
sınıra doğru gitti. Başka bir yerden de askerlerin sınıra gittiği
haberi geldi. Aslında garipti bu durum. Askerler kaçakçıları
yakalamak istediklerinde gizlice sınıra pusu kurardı. Yine de
akıllarına getirmediler böyle bir durumun olabileceğini. Irak’ta
yüklerini yükleyen kaçakçılar iki grup halinde yola koyuldular. Ön
grupta 24, arka grupta ise 14 kişi vardı. İki grubun
arasında ise 20 dakikalık bir yürüyüş mesafesi bulunuyordu. Dönüş
yolunda yine “vınnnnn” diye ses çıkaran heronun sesini duyup sınıra
vardılar. Telefonlar sadece sıfır noktasında çekiyordu. Saat 21.00
civarı kaçakçıların telefonları çalmaya başladı. Arayan
köydekilerdi: “Sınırı geçmeyin askerler yolu kesti. Bir süre orada
bekleyin. Nasıl olsa birkaç saat içinde giderler...” Genelde hep
öyle oluyordu. Askerler sınırı kesince birkaç saat kalıp dönüyordu.
Beklemeye başladı ilk grup. Bu arada arkada bulunan gruba bağırarak
haber verildi. “Sınırda asker var” diye...
HAVADA ET PARÇALARI GÖRDÜM
Bu arada sınırda bekleyen kaçakçıların üzerine havan mermisi
atıldı. Sadece sesini duydular. Etrafında ya da kendilerine yönelik
bir ateş yoktu. Bekleyiş sürerken kayaların üzerinde peynir, zeytin
ve börek çıkarıp yemeğe başladılar. Bu arada el fenerleri de
açıktı. Yaklaşık 10 dakika sonra büyük bir patlama ve parçalanıp
havaya uçan bedenler... İnsanların bedenlerinden kopan parçalar
katırların bedenlerinden kopan parçalara karıştı bir anda. İlk
saldırıdan tek sağ kurtulan 31 yaşındaki Servet Encü o anı şöyle
anlattı bize: “Grup halinde sınırda bekliyorduk. Atılan havan
toplarından katırlar ürkmüştü. Grubun en önünde ben vardım. Katırım
gruptan 50-60 metre ayrılıp yan tarafa gitti. Ben de peşinden
gittim. O anda büyük bir patlama oldu. 20 metre savruldum.
Kulaklarım uğulduyordu, yanan insanları, katırları gördüm. Ortalık
aydınlanmıştı. Havada et parçalarını gördüm. Bir sırt vardı hemen
oraya attım kendimi. Türkiye topraklarında karların içindeydim.
Telefonu açıp akrabalarımı aradım. Tek söylediğim ‘bitirdiler bizi
yetişin’ oldu. Bizi bitirmişlerdi. Sonra karların içine gömülüp
hareketsiz bekledim bir saate yakın.”
SİZİNKİLERLE İLGİSİ YOK MERAK ETMEYİN
Servet’in bu telefonundan sonra köylüler paniğe kapıldı ve sınıra
doğru gitmeye başladı. Bu arada Gülyazı Karakolu’nu aradı aynı
zamanda korucu olan köylülerden biri... Vehbi Başçavuş çıktı
telefona. Servet’in söyledikleri aktarıldı. Başçavuş “merak etmeyin
sizinkilerle ilgili bir şey değil başka bir şey” dedi. Bütün köylü
yola koyuldu. Hava buz gibi soğuktu. Yollar buz tutmuştu.
Traktörler buzlu yolu aşamadı. Koşarak gitmeye başladılar sınıra...
Sınıra doğru giden köylülerin karşısına akşam saatlerinde
iki askerî araç çıktı. Geri dönüyorlardı. Durup olayı anlattılar.
Askerler ise “yok onlar sizinkiler değil. Sizinkilere bir şey yok”
diyerek geri döndüler. İlk bombalamanın ardından arkada kalan
ikinci grupta çoğu çocuk 14 kişi vardı. Patlamadan paniğe kapılıp
geriye doğru kaçmaya başladılar katırlarıyla. Bir süre geri
gittikten sonra büyük bir kayalık buldu çocuklar. O kayalığın
altına sığındılar sağlamdır diye. Kayalığın altına girmeyen iki
kişi vardı Davut ve Servet Encü. Katırları biraz uzağa gitmişti.
İlk patlamadan yaklaşık 20 dakika sonra büyük bir patlama daha
oldu. Tam da kayalığın üzerinde. Çocuklar ve katırlar bombayla
dağılan kayalığın altına kaldı. Davut ile Hacı patlamanın
etkisiyle savruldu. Küçük bir su birikintisinin içine düştüler.
Öylece 20 dakikadan fazla kaldılar orada. Kalkıp baktıklarında
kayalar arkadaşlarının üzerine düşmüş, parçalanmışlardı.
CESETLER YANIYORDU
Köylülerden, sınıra ilk önce koşarak giden gençler vardı. Bu da
yaklaşık bir saat sürmüştü. İlk bombalanan yere vardıklarında
dehşete kapıldılar. Parçalanmış bedenleri, hâlâ yanmaya devam eden
katırları gördüler. İlk anda 12 kişi sağdı. Ama konuşamadılar hiç.
Kiminin kolu kiminin bacağı kopmuştu. Hemen ambulans gelseydi belki
bir kaç tanesi kurtulurdu diyor ilk yetişen gençler. Onlara göre
donarak ölmüştü bu ağır yaralılar. Sonra diğer gruba ulaşıldı.
Kayaların altından çıkardılar çocukların bedenlerini. Bombalanan
yere varan insanların gördüğü manzara ise korkunçtu. İnsanların
bedenlerinden kopan parçalar etrafa yayılmıştı. El fenerleri açıktı
birçoğunun. Beklerken yemek için açılan azıkların parçaları
duruyordu kayaların üzerinde... Köyden yeni katırlar getirildi.
Cesetler dizildi sınıra, parçaları toplandı teker teker. Katırların
organları insanlarınkine karıştı. Bunundur diyerek bombadan ölen
genç bedenlerin battaniyelere sardılar.