Uludere olayında esrarengiz görüntü
Abone olİçişleri Bakanlığı'nın TBMM Uludere Alt Komisyonu'na gönderdiği rapor ortaya çıktı. ..
İçişleri Bakanlığı'nın Uludere raporunda "Heron
görüntülerinde kayma var. Ya ikinci bir Heron var, ya F16'lardan
verilen koordinatlar girildi, ya da başka bir ülkeden görüntü
desteği alındı" yorumu yapıldı. Esrarengiz görüntünün anlamı
ASELSAN'a sorulacak.
İçişleri Bakanlığı'nın TBMM Uludere Alt Komisyonu'na gönderdiği 230
sayfalık Uludere Olayı Araştırma Raporu'nda çarpıcı tespitlere yer
verildi.
HERON GÖRÜNTÜLERİNDE KAYMA
Zaman'dan Habib Güler'in haberine göre;
Raporda, 36 vatandaşın bombalandığı olayın yaşandığı sırada çekilen
Heron görüntülerinde bir anlık kayma ve belirsizlik
olduğu belirtilerek, bu durumun sebebinin araştırılması
istendi.
Heron görüntülerini inceleyen birimin 'ihmal içinde olduğu'
değerlendirmesinde bulunuldu. İlk bombalamada 'kaçağa giden'
vatandaşların vurulduğunun anlaşılmasına rağmen, üst makamların
bilgilendirilmediğine dikkat çekilen raporda,
"Bölgedeki yetkililerin, son bombalamalardaki 15
kişinin ölümünden sorumlu olduğu anlaşılmıştır."
denildi.
BAKANLIĞIN RAPORU İNCELENDİ
Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt
Komisyonu, geçen hafta İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı Uludere
Olayı Araştırma Raporu'nu inceledi. Alınan bilgilere göre olaya
ilişkin detaylı bilgilerin bulunduğu raporda çarpıcı tespitlere yer
veriliyor. Batman askerî üssünden kaydedilen 9 saatlik Heron
görüntülerinde 15 kişinin hayatını kaybettiği son bombalamadan
hemen önce, olayın gerçekleşme şekli kesintisiz devam ederken bir
anda görüntülerde bir belirsizlik ve kayma yaşanıyor.
İKİNCİ BİR HERON MU VARDI?
Bu kaymanın neden kaynaklandığının araştırılması istenilen raporda,
ihtimaller şöyle sıralanıyor: "Ya bölgede ikinci bir
Heron vardı. Ya bombalamayı gerçekleştiren F-16 uçakları başka bir
grubun varlığını görerek Batman'daki Heronları yöneten üsse
koordinat verdiler ve o koordinatlar girildiği için görüntü aniden
değişti. Ya da başka bir ülkeden destek alınarak koordinat
değişikliği yapıldı."
Bu konunun ilgili birimlere sorularak açıklığa kavuşturulması gerektiği belirtilirken, 'Heron görüntülerini değerlendiren birimin bu konuda bir ihmal içinde olduğu' belirtildi.
"KAÇAKÇI" BİLGİSİ ÜSTLERE BİLDİRİLMEDİ
Raporda, ilk bombalamadan sonra hedef alınan kişilerin kaçakçı olduğunun anlaşılmasına rağmen üst birimlerin bilgilendirilmediği ve böylece 15 kişinin öldüğü sonraki bombalamaların engellenemediğinin altı çizildi. Bu durum, "İlk bombalamadan sonra bölgedeki yetkililerin kendi aralarında yaptığı konuşmalarda bombalananların kaçağa gidenler olduğu anlaşılmasına rağmen üst makamlar bilgilendirilmeyerek son bombalamalarda 15 kişinin ölümünden sorumlu olduğu anlaşılmıştır." ifadeleriyle kayda geçti.
BAKANIN VE VALİNİN HABERDER OLMAMALARI
Raporda, vali, Jandarma genel komutanı ve İçişleri bakanının olay öncesinde ve olay sırasındaki gelişmelerden haberdar olmamaları da sorgulandı. Şırnak ve Hakkari bölgesine özel 'iç güvenlik yapılanması' olduğu belirtilen raporda, karar mekanizmaları şemalarla anlatıldı. Bir asayiş sorunu oluştuğunda valinin TSK'dan yardım talep ettiği ve 'harekat kontrolünün' gelen birliklere verilmesi halinde sivil otoritenin devre dışı kaldığı bilgisinin yer aldığı raporda, Uludere olayında da İl Jandarma komutanı, vali, Jandarma genel komutanı ve İçişleri Bakanlığı'nın devre dışı kaldığı, operasyonun Kara Kuvvetleri tarafından yürütüldüğü ifade edildi.
Raporda, Uludere Kaymakamı Naif Yavuz'un Gülyazı köyünde kurulan taziye çadırında saldırıya uğramasının bir provokasyon olduğu da vurgulandı. Taziye yeri olan halı sahanın BDP tarafından kiralandığı, alanın partinin bilgisi dahilinde terör örgütünün sözde bayraklarıyla donatıldığı ifade edildi. Raporda, köye, yerel halkın dışında çevre yerleşim yerleri ve bölgelerden çok sayıda gencin getirildiği belirtilirken, bu gençlerin taziye alanına ceplerinde taşlarla geldikleri tespitine yer verildi. Raporda geçici koruculuk sisteminin sorun haline geldiği ve ıslah edilmesi gerektiği vurgusu da yapıldı. Korucu ailelerinden birinci neslin devlet yanlısı olmasına rağmen onlardan sonra gelen kuşakların PKK terör örgütüne sempati duyduğu ve örgütten yana tutum sergiledikleri belirtilirken, bazı korucu ailelerinin örgüte vergi verdikleri ifade edildi.