Uluç, spor habercilerini topa tuttu
Abone olÖcal Uluç, spor haberlerini yapanların fanatik taraftar gibi davrandığını söyledi. Ayrıca Uluç, TRT'de spor programı yapan bir programcıyı isim vermeden yerden yere vurdu..
Türkiye Gazetesi yazarı Öcal Uluç, spor gazetecilerini ağır
şekilde eleştirdi. Uluç'un eleştirme nedeni yazarların fanatik gibi
manşetlerde haberler yazmaları ve yorum yapmaları. Ayrıca Uluç,
TRT'deki bir spor programını ve hazırlayıcısını topa tuttu...
Spor gazeteciliği ne hâle geldi?
“Bu Fenerbahçe’yi, Türkiye’de hiçbir takım yenemez!..” “Bu
Fenerbahçe’ye Beşiktaş’ın ölüsü bile yeter!.”
Bir büyük gazetenin hafta içinde spor sayfasının manşetinde “büyük
büyük puntolarla” bu iki başlığı görünce, kendi kendime “Gene hangi
futboldan anlamaz fanatikleri spor sayfasının manşetine
oturtmuşlar, bu durum bu büyük gazeteye yakışıyor mu? Bu nasıl bir
iddiadır, nasıl bir mantıktır? Kahvehane köşelerinde bile artık
böylesine garip, ipe sapa lâflar pek söylenmiyor” diyordum ki, “bu
sözleri eden” kişilerin isimlerini de “başlıkların üzerinde
görüverdim!.”
Biri spor yazarlığında “ustalık”, öteki de “olgunluk” dönemlerini
yaşayan iki ünlü gazeteciydi, bu lâfları eden; tüylerim diken diken
oldu!.
Elbette Beşiktaş- Fenerbahçe maçı Beşiktaş’ın da, Fenerbahçe’nin de
galibiyetiyle bitebilirdi ama, “hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin”
bu iki arkadaşımızdan hiç biri “Bakın ben haklı çıktım” diyemezdi;
zira “ortaya attıkları görüşleri ve başlıklara çıkan sözleri”
hiçbir gerçeğe dayanmıyordu; sadece ve sadece “reyting kapmaya
yarayacak” saçma sapan lâflardı!..
Ne yazık ki, spor yazarlığımız, yorumculuğumuz, spor sayfalarımız
“bu hâle düşmüş iken”, bizler hâlâ “Türk futbolu geriliyor mu
acaba” sorusuna cevap arıyorduk!.
“Bu kafalarla”, bu sayfa ve başlıklarla hangi ülkede futbolda ya da
sporun herhangi bir branşında ilerleme olabilirdi?
Evet, çıkıp “Fenerbahçe, Beşiktaş’ı yenecek” diyebilir ve bu
yorumunuzun sebeplerini yazabilirdiniz!..
Ya da “Bu durumdaki Beşiktaş, Fenerbahçe’yi yenecektir” diyebilir,
bunun sebeplerini sıralayabilirdiniz!..
Ama “Türkiye’de Fenerbahçe’yi hiçbir takım yenemez” ya da
“Beşiktaş’ın ölüsü bile Fenerbahçe’ye yeter” başlıkları ve sözleri,
ciddi bir gazeteye “tecrübeli” ve “ünlü” spor yazarlarına nasıl
yakışabilirdi?
Yıllardır, spor medyamızdaki erozyon durdurulamıyordu!..
“Artık dibe vurduk, daha aşağıya inmeyiz” diyor ama, “daha
aşağılara yuvarlandığım ızı görüyorduk!.”
“Koca koca” adamlar ve isimler, “orijinallik olsun, reyting olsun,
ilgi çekilsin” diye TV ekranlarında ve spor sayfalarında “spor
yazarlığına güveni ve inancı sarsacak” öyle şeyler yapıyor ve
söylüyorlardı ki, işin sonunun nereye varacağını artık kimseler
tahmin edemiyordu!.
Bakın açıkça yazıyorum; kim kırılırsa kırılsın, kim kızarsa
kızsın:
“Bu acı ama komik tablonun sorumluları”, spor servisi şefleri,
müdürleri, gazetelerin genel yayın müdürleridir!.
TRT’nin sözüm ona “en iddialı” futbol programını sunan
arkadaşımızın son derece komik ve temelsiz “derbi maçları
cumartesileri oynanır mı” şeklindeki gaflarının bile yanına kâr
kaldığı bir ülkede yaşıyoruz..
Sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da sadece “derbilerin değil” bir
çok maçın gün ve saatinin “Avrupa Kupası ya da milli maçlara göre
tespit edildiğini” hiç mi bilmez bu arkadaş?
O “kendisinin ve servisinin yükü kaldıramamasının faturasını” spor
kamuoyu önünde başkalarına fatura etme telaşı içinde “böyle
gafları” çok yapıyor ama “her gafı yanına kâr kaldığı için” de,
gaflarına bir türlü nokta koyamıyor!.
Suç onda mı? Nerede TRT’nin sporunun ve yönetiminin “üst düzey
yöneticileri?”
“Seviyeli programlar ve sayfalar” yerine “giderek seviye kaybeden”
ve bu sebeple okuyucu ve seyirci de kaybeden TV ekranlarını ve spor
sayfalarını “yeniden seyredilir ve okunur hâle getirmek için” ne
yapılması gerektiği ortada iken, birkaç TV ve gazete hariç,
“seviyeyi iyice düşürmek yarışında” birinciliği kapmak
gayretlerinin içinde kaybolmak, bugünün spor ve gazete üst düzey
yöneticilerinin “aslî görevi” hâline geldi; yazık!.
Hem de çok yazık!.
Hem sporumuza ve futbolumuza, hem gazete ve TV’lerimize, hem de
“asıl” mesleğimize!..
Hâlâ kuyunun içinden çıkmak yerine, kuyunun dibini bulmaya
çalışıyoruz; bize yakı şıyor mu?
YAZI:TÜRKİYEM