Uluç Özkök'e örneklerle sitem etti
Abone olHıncal Uluç bu sefer de 'Orhan Pamuk' konusunda 'Artık susacağım' yazısına göndermeler yaptı. A.Taner Kışlalı'nın yazısını örnek gösteren Uluç ne dedi?
"Son Orhan Pamuk Yazısı" diye koymuştu, yazısının adını Ertuğrul
Özkök.. Türkiye'yi ve Türkleri yerin dibine batırıp PKK'yı yücelten
sözlerini aylar sonra, tam da Nobel Ödülleri'nin açıklanmasından 24
saat sonra nihayet (!) düzelten (!) Pamuk hakkında dava açıldı diye
yeri göğü inletirken, bir Rektörün, hem de eroin kaçakçısı
muamelesi görerek, tutuklanıp götürülmesine ses çıkarmayan, hatta
rektöre saldırmayı, onu savunanları aşağılamayı görev edinen
aydınların (!) ülkesinde Özkök'ün de pes edip susmasını kabullenmem
zor. Birileri konuşmalı.. Kim?..
Ertuğrul "Son" demişken, bir "İlk" aklıma geldi.. Pamuk'u ilk
eleştiren yazılardan biri.. 27 Ocak 1999 tarihli Cumhuriyet'te
yayınlanmış. Altında Ahmet Taner Kışlalı imzası var. Özkök sustu..
Kışlalılar konuşmaya devam edecek..
"Balo Maskesiz Olsun" başlıklı yazısını sunuyorum..
...............................
Kimileri "ortaoyunu"nu maskeli balo ile karıştırıyor.
Ortaoyunu güldür güldür güldürür, bu güldürmüyor...
Maskeli balonun bir gizemi vardır, bu ise sadece çirkinlikleri
gizliyor.
Kimileri maskelerin ardındaki gerçeği bilmiyor. Kimileri ise
bildiği halde susuyor.
Ya çıkar gereği... Ya da korkudan!
Balo maskesiz olmalı ki, kimin kiminle dans ettiği bilinsin...
Maskeler inmeli ki, o maskelerin ardındaki suratları beğenmeyenler,
aldatılmaktan kurtulsun!
Önce, bir romancımızın son kitabının 50 bin adet basıldığı
yazıldı.
Arkasından kısa sürede 100 binlik bir satışın gerçekleştiği
açıklandı.
Derken, çıktığı günden beri ikinci cumhuriyetçi çizgisini korumaya
özen gösteren Aktüel dergisi, romancıyı Türkiye'nin "bir numaralı
aydını" ilan etti. Bu romancımızın adı Orhan Pamuk'tu! Ben bu
"Büyük" (!) yazarımızın bir romanını okumayı denemiştim. Başladığım
şeyi bitirme konusundaki tüm inatçılığıma karşın, bitirememiştim.
Ama "Kara Kitap" basında öylesine övüldü ki, ikinci bir deneye
girişmekten kendimi alamadım. Ve o çabamda da, daha yarıya gelmeden
havlu atmak durumunda kaldım. Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi,
çok saydığım isimlerin bu yazarla ilgili oldukça ağır
eleştirilerini anımsadım. Ama beğenenlerin de "beğenme hakkı"na
saygı duydum. Ta ki... Bir okurum "Kara Kitap"ta gizlenmiş bir
bölüme dikkatimi çekinceye kadar...
Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, "Müdafaa-i Hukuk" adlı çok değerli
aylık bir dergi çıkıyor. İlginç bir rastlantı olarak, derginin
Aralık 1998 sayısında, Prof. Fahir İz'in bir incelemesi yayımlandı:
"O. Pamuk'taki Atatürk Anlayışı..."
Meğer benim artık okumayı denemediğim kitaplarında daha neler
varmış! İşte birkaç örnek: "Sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk
heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar..."
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti
emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket
olduğunu..." "Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına
girdiğimizi hatırlıyoruz..."
Sayın İz, 275 sayfalık bir kitapta, tam sekiz yerde ve "hiç
gerekmediği halde" Atatürk'e sataşıldığını saptamış. Şöyle diyor:
"Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi
ruhsal gereksinimleri tahmin edilmemiş olur!"
Kim bilir, belki de Orhan Pamuk'un "en birinci aydın" ilan
edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkısı olmuştur!
Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı duymuşumdur... O
düşüncelere karşı olsam bile!
Ama o yürekliliği gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya
çalışanlara... oraya buraya "bityeniği" sokuşturanlara... hep
tiksinerek bakmışımdır. Bunu hep zayıf bir kişiliğin, zavallı bir
ruh halinin yansıması olarak görmüşümdür. Oyun maskesiz
oynanmalıdır! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de
tüm "gerçek aydınlar" görev saymalıdır! Ve de Pamuk adlı yazarı,
isteyen okumalı, isteyen sevmelidir... Ama ne olduğunu, kim
olduğunu bilerek!.. Maskenin arkasındaki gerçek yüzü görerek!..
..............................
Ahmet Taner Kışlalı, 6 yıl önce dün kahpece öldürülmüştü..
Kurşunların, bombaların düşünceleri asla öldüremediğinin kanıtıdır,
Ahmet'in sanki bugün yazılmış gibi güncel, bugün yazılmış gibi taze
duran yazısı!..