Uluç, Hürriyet'i yalancılıkla suçladı

Abone ol

Sezen Aksu'nun Hürriyet'te çıkan 'Hıncal'la dostluğumu bitirdim' haberine tepki gösteren yazar bu gazeteye yalan yazmakla suçladı. İşte Uluç'a göre gerçekler:

Geçtiğimiz hafta Sezen Aksu'nun Hürriyet Gazetesi'nde çıkan "Hıncal Uluç'la dostluğumu bitirdim" haberine ilk ağızdan tepki var. Sezen'e cevap vermeyeceğini; ancak Hürriyet'in haberini kabuledemeyeceğini belirten Hıncal Uluç, sözkonusu yazının Sezen Aksu'ya ait olmadığını ileri sürdü. İşte Hıncal Uluç'a göre gerçekler: Sezen'e yanıt yok. Ama Hürriyet'e var!.. Hayır.. Sezen'e yanıt vermeyeceğim.. Birincisi.. O yazı ona ait değil.. Sezen'i yıllar önce avuçlarının içine alan ve onu bütün dostlarından ayıranları ve üsluplarını iyi biliyorum.. Onlar yazdı. Sezen imza attı sadece.. İkincisi.. Sezen hasta.. Hem ruhsal, hem fiziksel.. Ona zarar veremem.. Üçüncüsü.. Ben hayat boyu kendimi savunma gereği duymadım. Beni bilen bilir.. Bilmeyen de gün gelir öğrenir. Ancak iki açıklama gerekiyor ki, yorum yapacak ve karar verecekler yanılmasın.. Hürriyet'in haberi yanıltıcı.. Bir.. 25 yıllık dostluk geçen hafta bitmedi.. Dört yıl önce, 2000 yılının başında bitti. Daha önce iki kez yazdım. Gene yazayım.. 27 Aralık 1999'da, bir Beşiktaş maçını biz ünlü gurupla izlerken Sezen çat kapı geldi.. Her zamanki sevgi ve aşkla kucaklaştık. Bizimle maç seyretti. Beşiktaş'a sinerjiler yolladı.. Sarmaş dolaş ayrıldık. 2000 yılının ilk günü saat 17.00 sularında milenyumunu kutlamak için aradım. Peruş Hanım "Uyuyor" dedi.. "Aman uyandırma, sadece kutlamak için aradım, sonra gene ararım" dedim. Ertesi gün gene aradım. Gene uyuyordu. Ayın üçünde bir daha aradım. Peruş Hanım "Evde yok" dedi. "Aradığımı söyledin mi" dedim.. "Söylemez olur muyum?.. Siz kardeşten yakınsınız, bilirim" dedi.. Dördüncü gün gene yoktu. Beşinci gün "Peruş hanım söyleyin, bu son arayışım. Bir daha aramam artık" dedim.. Dayanamadım, altıncı gün bir daha aradım. "Dünkü mesajımı da verdin mi Peruş hanım, yani bir daha aramayacağımı.." "Onu da söyledim Hıncal Bey" dedi.. Gene aramadı.. Ben de bir daha aramadım artık.. Bir ay sonra Hillside sinemaları kapısında karşılaştık. Yüzüme buz gibi baktı, yürüdü geçti.. Ve orada bitti işte.. 27 Aralık'la 1 Ocak arasında ne oldu bilmiyorum. Ama hayattaki en iyi dostuna niye kızdığını, kırıldığını söyleme gereği dahi duymadan yüz çeviren Sezen'i hayatımdan çıkardım. Ben sevgi dilenmem.. Hiçbir şeyi de onurumun ve gururumun önüne geçirmem.. Çünkü bunları kaybettim mi, sevmenin ve sevilmenin anlamı kalmaz.. Bu yazın başında, sevgilisinden ayrıldığı süreç içinde, yani yalnızken ve tam dört yıl sonra beni aramış.. "Hıncal.. Ben Sezen" diye notu vardı, telefonumda.. Bu defa da ben dönmedim. Dört yıl unut.. Sonra yalnız kalınca aklına gelsin, ara, Hıncal koşsun.. Yok canım!.. Bugün değil, Hürriyet.. 4 yıl önce bitti.. Hürriyet'in ikinci saptırması.. "Hıncal Uluç'un estetikler ve botoks iğneleri ile yüzünü bozduğunu ileri sürdüğü Sezen.. " diyor yazı başlığında. Yalan!.. Yazımda konu sadece tek cümle.. O da şöyle.. "Doktorları izin vermediği halde yaptırdığı iğnelerle dünyanın en anlamlı yüzünü plastik maskeye çeviren Sezen.." Bakın.. Ayni Hürriyet'in haberinde Sezen'in doktoru Osman Müftüoğlu ne diyor.. "Sezen Aksu'nun geçirdiği rahatsızlık, İlaçla Oluşan Coushing hastalığıdır. Bu hastalık kortizonun bilinçsizce ve gereğinden fazla yüksek dozda kullanılması sonucu oluşur. Bu hastalık vücudun hormonal sistemini, metabolizmayı, kalp ve damar sistemini ve bunlara bağlı olarak ruhsal dengeyi etkiler. Ölümcül sonuçlar doğurabilir. Sezen bu fazla kortizon yüklemesini yaz sezonundaki konserleri sırasında ses tellerindeki sorun nedeniyle art arda, yüksek dozda ve doğrudan kas içine iğneyle uygulamış. Geçen şubatta bana geldiğinde çok kritik durumdaydı." Sezen de yazısında diyor ki.. "Coushing hastalığım yüzünden kortizona bağlı aşırı yağlanma nedeni ile 'Moon Face, yani 'Ay Yüz' oldum.." Peki biz ne dedik.. "Doktorlar izin vermediği halde yaptırdığı iğneler yüzünden plastik maskeye dönen yüzü.." Şimdi okur karar verecektir sanırım, kim gerçekleri söylüyor, kim saptırıyor, kim hesaplar peşinde?.. Hürriyet'in elinde benim yazım, Sezen'in ve doktorunun açıklamaları varken, o başlık nasıl atıldı peki?. * * * Sanatçıların pek çoğunda bu kortizon merakı var. Sesleri çatladı mı, hemen kortizon.. Sezen'e kaç defa yalvardım.. "Bu dünyanın en tehlikeli ilacıdır. Ancak ölümden döndürmek için kullanılır. Sen aspirin gibi kortizon iğnesi yaptırıyorsun" diye.. Dinlemedi. Doktorları aşırı kortizon yüklemesinin ölümcül hastalıklar getireceğini biliyorlardı. Vermiyor, yasaklıyorlardı. Sezen kortizon iğnelerini doktorlarından gizli, kendisi yapıyordu.. Sesi çatladıkça dozu artırıyordu.. Engel olamıyorduk. Kimse olamıyordu. Son dört yıl içinde ortak dostlarımız Sezen'in iğne yapmaya devam ettiği haberini ulaştırıyorlardı bana.. Yan yana iken sözümü dinlemiyordu. Şimdi uzaktan ne yapabilirdim ki.. Gene de yanında olanlara "Engel olmak için her şeyi yapın" dedim.. İşe yaramadı. Sonunda bu iğneler onu perişan eden ölümcül hastalığını ve bu plastik yüzü getirdi.. Sezen'i Dr. Osman Müftüoğlu mucize yaratarak kurtardı, gerçekten. Tüm kortizoncu ses sanatçılarına ders olsun diye anlatma gereği duydum.. Yazı: Hıncal Uluç Kaynak: Sabah

Günün Önemli Haberleri