Ülkücü mahkumdan Çorum itirafları
Abone olÇorum katliamının mahkûmu ülkücü Adnan Baran, subayların, ülkücüler ile solculara silah ve bomba verdiğini iddia etti.
Katliamın mahkumlarından Baran'a göre, asker ve polis
olaylara müdahale etmedi. 20 camiye bomba konduğu haberi
yalandı.
12 Eylül Askerî Darbesi’ni soruşturan Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı Maraş’ın ardından Çorum olaylarını da mercek altına
aldı. Darbeye giden yolun köşe taşlarından biri olan ve 27 Mayıs
1980 yılında patlak veren olaylar aralıklarla temmuz ortalarına
kadar sürmüş, çatışmalarda toplam 57 kişi hayatını kaybetmişti.
Sağ-sol çatışması olarak başlayan olaylar tıpkı Maraş’ta olduğu
gibi Alevi-Sünni gerginliğine dönüşmüştü. Olaylarla ilgili geçen
hafta dönemin Çorum Valisi Rafet Üçelli’nin ifadesine başvuruldu.
Üçelli ifadesinde, o dönemde il merkezinde bulunan askerî birliğin
yaşanan çatışmalara seyirci kaldığını civar illerden istediği
takviye birliklerin de müdahale etmediğini söyledi.
1980 yazında Çorum’da yaşanan olaylar sırasında şehirdeki ülkücü
hareketin en aktif isimlerinden biri olan Adnan Baran, hem sağdan
hem de soldan gençlerin dâhil edildiği kanlı bir planın nasıl
hayata geçirildiğini bütün açıklığıyla Taraf'tan Arda Alan'a
anlattı.
TİTİZ BİR PLANIN İLK ADIMI
Darbenin ardından Çorum olaylarıyla ilgili toplam 315 yıl hapis
cezasına çarptırıldıktan sonra 1991 affıyla cezaevinden çıkan Baran
bugün Bağımsız Ülkücü Hareket Platformu’nun İstanbul sözcülüğünü
yapıyor. Çorum olaylarının hem bir parçası hem tanığı hem de
mağduru olan Baran’ın anlattığına göre olaylar başlarken sıkılan
ilk kurşunların hedefinde ağabeyi Yahya Baran ve bir akrabası
vardı.
Yahya Baran’ın solcu gruplar tarafından kaçırılarak öldürülmesinin
ardından iki grup arasındaki çatışmalar şiddetlenmiş, şehirdeki
askerî birliğin ve polis gücünün hiçbir müdahalede bulunmadığı
olaylar günlerce sürerken Alevi-Sünni çatışması çıkarmak için
titizlikle hazırlanmış bir plan devreye sokulmuştu. O yıllarda bu
tezgâhtan habersiz ülkücü bir genç olan Adnan Baran, olayların
başladığı 27 Mayıs 1980’den itibaren şehirdeki iki mezhebin
mensuplarının nasıl birbirinin katili haline getirildiğini çarpıcı
ifadelerle ve tanıklıklarla gözler önüne serdi.
İKİYE BÖLÜNMÜŞ BİR ŞEHİR
1980 yılı mayıs ayının son günlerinde Ankara’da MHP’li Gün Sazak’ın
öldürülmesinin ardından ülkücüler Türkiye’nin her yerinde protesto
gösterileri yapma kararı almıştı. Çorum’u hem fiziki hem ideolojik
olarak ikiye bölen Gazi Caddesi’nde Sazak’ın öldürülmesini protesto
eden ülkücülerin yürüyüşünde çatışmalar çıktı. Aynı günün gecesinde
ise şehrin Alevi ve solcuların elinde bulunan mahallesi Milönü’den
ülkücülerin elinde bulunan Sigorta’ya saldırı düzenlendi. İki
mahallede de barikatlar kurulurken silahlı çatışmalar saatlerce
sürdü. Tarihe ‘Çorum Olayları’ olarak geçen kanlı sürecin ilk
kurbanlarından biri olan Adnan Baran’ın ağabeyi kaçırılarak
öldürüldü, bir akrabası da evinin önünde vuruldu.
ASKER VE POLİS SADECE İZLEDİ
Adnan Baran ağabeyinin öldürülmesinin ardından Çorum’da an be an
yaşananları anlattı:
“Çorum olayları olarak bilinen çatışmaların ilk bölümü
mayıs sonlarında başlayıp haziranın ilk günlerine kadar devam etti.
İlk çatışmalar üçdört gün sürdü. Şehrin iki mahallesinin önüne
barikatlar örüldü. Barikatların ardından birbirimize binlerce
kurşun sıktık. Asker ve polis çatışmaya kesinlikle müdahale etmedi.
Yalnızca çatışmaların ardından yaralı ve ölüleri topladı. Tam bir
iç savaş ortamıydı. İlk olaylarda ağabeyim, dayımın oğlu ve üç
polisle birlikte toplam beş kişi hayatını kaybetti. Sonra
çatışmalar durdu. Arada olaylar yaşandı ama can kaybı olmadı. Eğer
güvenlik güçleri ilk anda müdahale etseydi ya hiç can kaybı
yaşanmayacaktı ya da birkaç kayıpla bu olaylar duracaktı. Tarihte
Çorum olayları diye bir şey olmayacaktı. Ben o dönemde cezaevi
firarisiydim. Benimle birlikte aranan başka ülkücüler ve solcular
da vardı. Ama Çorum’da açık açık dolaşıyorduk. Hiçbir takibe
uğramıyorduk. Bugün seminerlere katılarak “Çorum’da katliam
yaşandı” diyen dönemin başsavcısı Erten Türker o zaman neredeydi.
Ben o dönemde bunu hareketimizin gücüne bağlıyordum. Ama darbenin
ardından devlet bizi hemen yakaladı. O dönemde niye
yakalanmadığımızı şimdi çok iyi anlıyorum.”
FISILTI GAZETESİ YAYINDA
Adnan Baran ilk çatışmaların ardından haziran ayı boyunca büyük
olaylar yaşanmadığını ancak kaynağı belirsiz haberlerin ortalıkta
dolaşıp durduğunu anlattı. Buna göre, ülkücüler arasında Milönü
Mahallesi’ne solcular için iki kamyon dolusu otomatik silah
getirildiği yakında Sigorta Mahallesi’ne büyük bir saldırı
yapılacağı konuşuluyordu. Ancak bu bilginin nereden geldiğini hiç
kimse bilmiyordu o dönemin atmosferi içinde sorgulamıyordu da.
Adnan Baran çok sonra cezaevinde öğrenmişti benzer haberlerin
Milönü Mahallesi’ne uçurulduğunu. Onlara da “Çevre illerden
ülkücü komandolar Sigorta’ya gelmiş yakında burayı
basacaklar” deniyordu.
HALKI KIŞKIRTANLARI KİMSE ARAMADI
Baran şöyle devam etti: “Bunun üzerine iki tarafta da bir
silahlanma yarışıdır başlamıştı. Bizimkiler bir yerlerden av
tüfekleri bulmuştu. Kendisini ülkücü olarak tanıtan bazı subaylar
da bize silah ve patlayıcı verdi. Yıllar sonra öğrendim ki,
solculara da kendisini ‘devrimci-sosyalist’ olarak tanıtan subaylar
aynı silah ve patlayıcılardan vermiş.”
CEMAATİ SAKİNLEŞTİRMEK İSTEYEN KİŞİ
SUSTURULDU
Adnan Baran’ın tabiriyle “Çorum olaylarını kurgulayan karanlık
eller” en kanlı planlarını sona saklamıştı. Kanlı finalin adresi
Alaeddin Camii’ydi. Temmuz ayının bir cuma günü şehirdeki 20 camide
aynı dedikodu yayıldı: Komünistler ve Aleviler Alaeddin Camii’ne
bomba attı. Cemaatten ölenler var. Adnan Baran bu haber üzerine
Alaeddin Camii’ne ilk koşanlardan biriydi. Ama ortalıkta ne bomba
ne de ölü vardı. Baran bu dedikodunun yayılmasının ardından yaşanan
ilginç bir olayı anlattı: “Bu haberin verildiği camilerde
halk galeyana gelirken ocak başkanı Kazım Aras isimli bir
ülküdaşımız bir camide bu haberin asılsız olduğunu bağıra çağıra
anlatıp cemaati yatıştırmaya çalışıyordu. Birden bire başına inen
sopa darbeleriyle yere yığıldı. Anlaşılan birileri gerçeğin
öğrenilmesini istemiyordu. Ancak bu provokasyon etkili oldu ve
şehrin pek çok yerinde Alevilere saldırılar yapıldı. Olaylarda
toplam 57 kişi hayatını kaybetti. Bunların 40’ı Alevi
vatandaşlarımızdı. 17’si ise ülkücüydü.”
Kendi şahit olduğu bazı olayları da paylaşan Adnan Baran, elleri ve
ağızları bağlanmış olarak buldukları yedi Alevi köylüsünü
öldürülmekten son anda kurtardıklarını söylerken o dönemde içinde
bulunduğu psikolojik durumu şöyle anlattı: “Bağlı halde bulduğumuz
yedi köylünün gözlerine baktım. Onlar da bizim gözlerimizde bir
merhamet izi arıyorlardı. Hemen çözüp kaçmalarını sağladık.”
SOLA ÇAĞRI: GELİN BİRLİKTE AYDINLATALIM
12Eylül öncesinde yaşanan kanlı olaylar soruşturulurken bildiği her
şeyi anlatmaya hazır olduğunu belirten Adnan Baran, o dönemde
mücadele ettiği sola da bir çağrıda bulundu. Çorum’u bilmeyen bazı
kişilerin o dönemde yaşananları tek yanlı bir şekilde aktardığını
ve derin yapının sorumluluğunun üzerini örttüğünü belirten Baran
şunları söyledi: “Hâlâ özel yapının kulaklarına fısıldadığı
bilgilerle Çorum’u anlatanlar var. Hepimiz kanlı bir planın parçası
olduk. Hepimiz mağdur olduk. Ben ve ailem bu sürecin
mağdurlarındanız. Ama tek yönlü bir bakışla gerçekleri ortaya
çıkaramayız. Resmî tarih anlatmayı bırakıp gerçekleri anlatın.
Gelin birlikte konuşup Çorum’da gerçekleri ortaya
çıkaralım.”