Ülkücü bombacıdan şok itiraflar
Abone ol12 Eylül öncesinde meydana gelen siyasal şiddet olaylarında binlerce genç can verdi. O günleri yaşayanlar şimdi hatırlamamaya çalışıyorlar. İşte onlardan birinin itirafları.
12 Eylül öncesinde sol şiddet gruplarında yer alan kişilere ait
pek çok anı, günlercece yayınlandı. 12 Eylül öncesini çoğumuz bu
anılardan takip ettik. Ne var ki bir de karşı taraf vardı;
ülkücüler. O kanattan anılarını dile getiren fazla kalem yoktu.
Özellikle Haluk Kırcı ve bir kaç arkadaşının kitapları ve dergilere
yansıyan bir kaç anı dışında bu kesim suskunluğu ve küskünlüğü
yeğledi. İdeolojik kamplaşmanın sağında yer alanlar, solcular gibi
yaşadıklarını anlatmaktan pek hoşlanmadılar, oysa bu kanattan da
binlerce insan kör terör ortamında hayatını kaybetti ya da
istikballini heba etti. Bir dönemi sadece sol kaynaktan okuyarak
anlamak mümkün değil. Bu noktada Ali Oğuzhan Cengiz'in anıları
oldukça önemli bir yer tutuyor. Çünkü Cengiz, geçmişi ile
hesaplaşmaktan kaçınmadığı gibi, dünkü düşüncelerini savunmaya
devam eden ilginç karakterlerden biri. Ali Oğuzhan Cengiz işte
1970'li yılların, en kanlı döneminin yaşayan tanıklarından. Onu
medya Tozkoparan bombacısı olarak gündeme getirmişti. Yakalanarak
cezaevine konan Cengiz, 1978'de 12 arkadaşı ile Bayrampaşa
Cezaevi'nden firar eden Oğuzhan, babasını kıramayarak teslim
olmuştu. Ve işte o teslim sonrasında medyada tanınan bir ülkücü
bombacı olarak adını duyurmuştu. 2001 yılında kaleme aldığı Yanık
Kale adlı kitapta Ali Oğuzhan Cengiz, Hapishane'yi kendini
keşfetmenin bir mekanı olarak tanımlıyor ve "Akıllı bir insanın
cezaevinde yapacağı en önemli iş kendini keşfetmek olmalı. Ben
kendimi keşfetmenn hazzını yaşıyorum demek daha doğru olur sanırım.
Yani bir anlamda insanların birbirlerine karşı görevleri olduğunu
yaşayarak öğrenmek güzel bir duygu ve güzel bir yaklaşım" diyordu.
Oğuzhan Cengiz son kitabı "Kapıaltı", ülkücü hareket, yaşadıkları
ve gündemle ilgili açıklamalar yaptığı gibi, düşünce zincirinin ana
hatlarını da dile getirdi. Şimdi 'Kapıaltı' adlı kitabıyla gündemde
olan, ülkücülerin bombacı Ali Oğuzkan Cengiz, yine bir ülkücü yayın
organı olan www.alpereren.org Genel Yayın Yönetmeni Mehmet
Bülent'in sorularını cevapladı. Alperen.org sitesinin bir özelliği
de Ülkücülük içinde bir muhalif görüşe sahip olması. BBP'nin
savunduğu tarz bir Ülkücülük anlayışı olan site genel yayın
yönetmeninin soruları da en az cevaplandırıcısı kadar ilginç. Tabi
soran da, cevaplayan da ülkücü olunca ortaya hayli anlamlı bir
röportaj çıktı. Tozkoparan hadisesi tam olarak nedir? İddia
edildiği üzere bir çanta içine saklı büyük bir bomba mı
taşıyordunuz? Yoksa abartılmış bir haber veya iftira mı söz konusu?
Gerçekse bombanın hedefi neresiydi? Tozkoparan olayı
enterasandır.Yani hayatımın dönüm noktasıdır desem yeridir.Gani
Müjde ve arkadaşlarının polisle yaptığı işbirliği sonucunda
Tozkoparan'da yakalandım. Evet o olayda bir çanta içinde çeşitli
maddeler bulunduğu doğrudur, fakat bir hedef söz konusu değildir.
Şurası bir gerçek ki bu olay çok abartıldı ve günlerce gazete
manşetlerinden düşmedi. Sizi suçsuz yere tokatlayan bir cezaevi
müdürü var. Kitabınızda onun bütün uğraşlarına rağmen sizin onu
affetmediğiniz, hakkınızı helal etmediğiniz yazıyor. Cezaevi
sonrası karşılaşma durumunuz oldu mu, veya bugünde ona karşı aynı
duyguları mı besliyorsunuz? Evet maalesef bir çok arkadaşımın
uğradığı haksızlık gibi Malatya?da bana da bir haksızlık
yapılmıştı.Cezaevi sonrası o kişi ile hiç karşılaşmadım ve
karşılaşmayı da hiç istemem doğrusu. Anılarınızı yazma fikri
nereden çıktı? Sonuç olarak Ülkücü Hareket bu konularda bayağı
tembeldir. Sizi cesaretlendiren, harekete geçiren şey neydi? Ben
hiç bir zaman anılarımı yazmayı düşünmemiştim.Yani okumuş olduğunuz
kitaplar daha önce yayınlanmak üzere alınmış notlar değildir ve
günü birlik yazılmış yazılardır.Bu günlükler,bazan sigara
kağıtlarına yazıldı,bazan da gazete kağıtlarının beyaz taraflarına
? Bulabildiğimiz zaman da ajandalara kayıt düşerdim.Fakat tuttuğum
günlüklerin büyük bölümü yapılan periyodik koğuş aramalarında
elimizden alınıp imha edildi.Yayınladıklarım,elimde kalanlar.Evet
yazma ve okuma konusunda çok tembel olduğumuz doğru,inşaallah biz
bu konuda birkaç arkadaşımızla öncülük yapmış olalım. Geçmişinizden
hiç pişmanlık duyduğunuz oldu mu? Yani sizinde bahsetmiş olduğunuz
bir olayın başlığındaki gibi mecazen "pişman olup somunu kapmayı"
hiç düşünmediniz mi? Cezaevinde bunu düşünenlerin ve yapanların
olduğunu yazmışsınız, ya dışarıdaki hayatınızda böyle somun, makam,
mevki kapmak isteyen sözde dava adamlarıyla karşılaştınız mı?
Geçmişimde pişmanlık duyduğum şeyler olmadı, çünkü kaderinizde ne
varsa onu yaşarsınız. Tabii ki pişmanlıklarını başka siyasi gruplar
için de kemik yalayıcılığına tahvil edenler malumumuzdur ve ne
yazıktır ki dönüp dolaşıp yine kürkçü dükkanına gelmişlerdir. Size
gönderilen bir mektupta Arvasi hocanın tavrından, daha doğrusu
tavırsızlığından bahsediliyor ve sizde doğal olarak gönül koyuyor
ardından "Baş bildiklerimiz bu kadar tavırsız olursa bizim burada
direnmemize ne gerek var?" diyorsunuz. Bu olaydan yola çıkarak size
göre baş bilinenlerin ve bildiklerimizin dava adına tavırları ne
olmalıdır ki fikir ve düşünce direnci sürsün? Fikir ve düşünce
direncinin sürmesi için ilk şart; kimliğini her ortamda kendine
yakışır bir biçimde ortaya koymaktır.Dinamik bir herekete pasif
davranış biçimi hiç uymuyor.Bunun içindir ki o zaman algıladığım bu
tavırsızlık demek ki bizi oldukça rahatsız etmiş. Ben şahsen
tavırsızlığa her zaman karşı olduğumu bugün de ifade etmek isterim.
Hapishanede yaşamış olduğunuz "kara tahtaya yazı savaşları"bana
göre bugünde ülkücü camiada devam etmekte, tek farkı kara tahta
yerine farklı mecralar seçilmesi. 12 Eylül sonrası dönemde camia
içinde başlayan bu ayrılığın gerçek temelinde ne yatıyor? Hapishane
de yaşanılan fikri ve ideolojik sorgulama ile bugünkü ortam
arasında ilişki kurmak ne derece sağlıklı olur bilmiyorum.Ancak
gerçek olan şu;bizim hareketimizin mensupları arasında da okuyan,
düşünen ve üreten insan sayısı yeterli değil maalesef, hal böyle
olunca da ideolojik temeli olmayan insanlarda fikri anlamda yön
değiştirme olması da kaçınılmazdır. Hapishane sonrasında kimlerle
temas ettiniz. Sizin için vermiş olduğunuz en güzel yılların
karşılığı vefa mı oldu yoksa unutulmak mı? Sizi en çok hayal
kırıklığına uğratan hadise ne olmuştur örneğin? Hapishane
sonrasında eski arkadaşlarımın çoğunla görüştüm,hiç haketmediğim
halde vefasızlık gösterenlerle dahi.Onların da kendilerine göre
sebepleri vardı,her ne kadar tarafımdan kabul görmese dahi.Beni en
çok hayal kırıklığına uğratan olay hapishane de ziyaretçimin çok
nadir gelmiş oluşudur. "Nazım Hikmet Türk ise ben Türk değilim"
demişsiniz. O satırları yazmış olduğunuz tarihte yıl 1985. Şu an
ise 2004 yılındayız çok açık söylüyorum özellikle bu konuda
fikirlerinizde bir değişiklik oldu mu? Kafa yapım değişmedi, yani
geliştim fakat değişmedim. Bugün de farklı düşünmüyorum. Kore'deki
komünist kuzey Kore askerlerini mehmetçiğin kardeşi olarak gören
zihniyete bugün de karşıyım. Kitabınızda tövbekar bir ülkücünün
ifşaatlarını okumuş, söylemiş olduğu "biz harcandık, bazıları
köşeyi döndü" sözünüde günlüğünüze haberle ilgili olarak not
etmişsiniz. Bu haber ve sözle ilgili hapishanedeki ve dışarı
çıktıktan sonraki fikirlerinizi alabilir miyim? Yani bazıları
cidden harcandı da bazıları köşeyi döndü mü? Bu dava içinde kimseye
harcanmış gözüyle bakmıyorum,bilakis Ülkücüler hareketten aldıkları
güçle toplumda söz sahibi olmuşlardır. Gani Müjde sizin yakalanış
hadisenizi doğruladı ancak ben yoktum dedi, yine hapishanede sizi
ziyaret etme olayını da kesin bir dille reddetti. Neden böyle bir
kaçak güreş pozisyonu almış olabilir? Gani Müjde'nin bazı şeyleri
reddediyor oluşu, olayın gerçek olmadığı anlamına gelmez. Olay tam
anlamıyla gerçek. Olayın olduğu anda Gani Müjde'de oradaydı, fakat
çok korkak bir insan olduğundan geri plandaydı. Daha sonra
hapishaneye gelerek bana kendisini vurmadığım için teşekkür etti,
ben de insana değer veren bir hareketin mensubu olduğumu söyledim
ve hemen buradan git diyerek onu yolladım. Kendisi hakkında
yazdıklarınızla ilgili Hüsamettin Cindoruk'tan olumlu veya olumsuz
bir tepki aldınız mı? Ya da şöyle sorayım Sayın Cindoruk aktif
siyasette olsa yine de bu olayı açıklar mıydınız? Hüsamettin
Cindoruk,ile gazeteciler konuşmuş ve olayı reddetmemiş, olabilir
demiş ve çok kişiye yardımcı olduğunu söylemiş.Fakat ben bu teslim
olma olayında bir tür tezgaha geldiğime inanıyorum. Çünkü Rahmetli
babam; Dursun Cengiz'i Hüsamettin Cindoruk Oğuzhan'ı hemen
bırakacaklar diyerek ikna ediyor, yoksa niçin teslim olayım,
pasaportum hazır, yurt dışına çıkmak üzereyim. Yani Hüsamettin
Cindoruk, isteyerek veya istemeyerek 12 yıl yatmama sebep olan
teslim olma organizasyonunu gerçekleştiren kişidir.Hüsamettin
Cindoruk aktif olarak siyaset yapıyor olsaydı bütün bunları
açıklamazdım. 1986 yılında Libya'ya yapılan saldırı ertesinde
A.B.D'ye karşı tepkinizi günlüğünüze yansıtmışsınız. Pekala dünden
bugüne geçen on sekiz yıla rağmen sanki aralarına karbon kağıdı
konularak gerçekleştirilen Irak hareketi hakkında neler
düşünüyorsunuz? Sadece değişen yıllar mı, dünya egemenlerinin
olaylar karşısındaki tavrı aynı mı? Evet pek farkı yok o gün Libya
bugün Irak, olan Müslümanlara oluyor.Dünya egemenlerinin tavrı
tabii ki aynı.Yani Papa ikinci Urbanus?un 1095 yılında toplanan
Clermont Konsili'nde yaptığı konuşmayla başlattığı,asırlardır
süregelen ve milyonlarca insanın can kaybına, devletlerin yıkılıp
ülkelerin tahrip olmasına sebep olan;?Haçlı Seferleri? olanca
hızıyla tahribatına devam etmektedir. Hapishaneden çıkan bir çok
dava adamı aş ve iş yokluğundan istemedikleri halde bazı illegal
yollara sapmak zorunda kaldılar. Siz böyle bir yolu hiç düşündünüz
mü, ya da böyle bir teklifle karşılaştınız mı? Ben böyle bir yol
düşünmedim ve hiç kimse bana böyle bir şey teklif etme cesaretini
gösteremedi ve gösteremez de. Fakat çok zorluklar çektim, bugün
hayatımı ticaret yaparak kazanıyorum. "Üç beş yıl fazla yatmamak
için kendi arkadaşlarını gammazlayanlar"... Gerçekten böyle bir
olayı ve olaylar dizisini yaşamış bir insan olarak kahrolduğunuza
eminim. Benim merak ettiğim bu tipler arasında dışarı çıktığında
hiçbir şey olmamış gibi tekrar camiaya dönen ve hatta saygı,sevgi,
muhabbet görenlerin olup olmadığıdır? Böyle bir acı tabloyla hiç
karşılaştınız mı? Evet dışarı çıktığım zaman bu tip insanların
bulunduğumuz camia içinde olmayışı cidden beni çok sevindirmiş ve
mutlu etmiştir..Zaten,gerçek dava adamları kendi köşelerinde
oturmayı tercih etmemelidir,eğer marjinal kalırlarsa pervasız
insanlar köşeleri tutarlar.Ülkücü dinamik insan demektir. 5 Mayıs
1986 yılında rüyanızda görmüş olduğunuz kişiyle karşılaştınız mı?
Karşılaşırsak ona iki soru soracağım demişsiniz, cevapları müsbette
olabilir, menfide diye eklemişsiniz. Eğer karşılaştıysanız cevaplar
menfi mi, müsbet mi? Rüyamda görmüş olduğum kişiyi hiç görmedim ve
haliyle de o soruları soramadım.Fakat bugün için o kişinin kim
olduğunu dahi hatırlamıyorum. "Ülkücü Hareket" her zaman
geçerliliğini koruyacak diyorsunuz. Sizce bu geçerliliği yaralayan
bir sürece mi girdik? Gerek MHP iktidarının çizmiş olduğu
performans, gerek camia içindeki bölünmüşlük bir duraklamayı veya
bitişi tetikleyebilir mi? Evet,Ülkücü Hareket her zaman
geçerliliğini koruyacaktır.Çünkü beslendiği kaynağın İlahi tasdikle
hakimiyet garantisi var.Hal böyleyken beslendiği kaynakla ters
düşmediği sürece Ülkücü Hareket geçerliliğini her zaman
koruyacaktır. Son olarak sanal dünyayı takip edip etmediğiniz
sormak istiyorum, eğer takip ediyorsanız Alperen.org'la ilgili
düşüncelerinizi alabilir miyim? Sanal dünyanın sıkı bir takipcisi
olarak sizi de tıklıyorum, güzel şeyler yapıyorsunuz fakat sitenizi
daha da geliştirmeniz lazım. Bizde de siteler var mesela;
www.milliyetci.org bunlardan biri. Dikkatlisiniz, Kapıaltı kitabını
iyi okumuş güzel sorular çıkarmışsınız teşekkür ediyor,
çalışmalarınızda başarılarınızın devamını diliyorum. Bizim için
şerefti. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.