Ülkü Ocakları olayları dikkatle izliyor
Abone olÜlkü Ocakları, Trabzon olayları ile ilgili suçlamalara cevap verdi. Son günlerde Ocaklar'a büyük akın olduğunu savunan başkan Öztürk, ne yapacaklarını anlattı.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk, Trabzon olaylarıyla
ilgili suçlamalara, ‘Tam tersine olayların büyümesini biz önledik,
vatandaşı sakin olmaya davet ettik’ diye karşılık veriyor ve
ekliyor: ‘Bu işi Türk-Kürt boyutuna dökmek isteyenler var. Buna
kesinlikle katılmıyoruz’ diyor. HARUN Öztürk, Ülkü Ocakları Genel
Başkanlığı’na bir ay kadar önce seçilmiş bir genç. Trabzon’daki
olaylarla ilgili olarak ülkücülerin suçlanmasına karşı çıkıyor.
‘Tam tersine, olayların büyümesine engel olan kurum Ülkü Ocakları’
diyor. Ardından ekledi: ‘Trabzon’da vatandaş tepkisi var. Ülkücü
Ocakları, vatandaşı sakin olmaya davet ediyor, sağduyulu
davranıyor.’ Öztürk de Mersin’deki bayrak olayı sonrasında tüm
Türkiye’yi saran bayrak mitinglerini, binalara bayraklar asılmasını
milliyetçi dalganın yükseldiğinin kanıtı olarak görüyor. Mersin’de
yaşananları ve sonrasını kısaca değerlendirdi: ‘Biz açıkçası böyle
bir musibeti kendimize hayır olarak görmüyoruz. Bu tip olay keşke
hiç yaşanmasaydı. Ancak bu olaydan sonra bölücülerin bu tip
faaliyeti ister istemez Türk milletinin milli duygularını
kabartmıştır. Onlarda böyle bir yöneliş olacaktır. Bu yönelişin de
siyasi anlamda tek adresi MHP’dir. Ancak bu işi Türk-Kürt boyutuna
dökmek isteyenler var. Şu anda televizyonlarda, gazetelerde sanki
bu savaş Türk-Kürt savaşıymış gibi gösteriliyor. Biz buna
kesinlikle katılmıyoruz. Bu iş bölücüler ile Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları arasında olan mücadeledir. Kürt vatandaşlarımızla bu
topraklarda senelerdir, yüzyıllardır beraber yaşıyoruz zaten. Bir
sorunumuz yok. Ama bunu birileri bölücülük adı altında birilerine
mal etmeye çalışıyorlar. Biz kesinlikle o boyutta bakmıyoruz.
Milliyetçilik rüzgárı olmuştur.’ - Ülkücüler dışında başka
odaklarda etnik bir milliyetçilik gelişiyor olabilir mi? Bunun
varlığından haberimiz var. Ama bu tip şeyleri nerede görürsek
müdahale edeceğiz. Kesinlikle bu tip şeylere engel olacağız.
Arkadaşlarımızı da bu tip oluşumlardan uzak tutmaya çalışıyoruz.
Ülkü Ocakları bu yüzden sağlıklı bir yapıdır. Buradan çıkacak bir
ses, tüm Türkiye’de 2 bine yakın temsilciliğimizde aynı şekilde
uygulanır. Öztürk’ün son sözü ‘Yeniyiz ama yavaş yavaş çok daha
sağlıklı yerlere taşınacaktır Ülkü Ocakları’ oldu. Gençler bize
akıyor Öztürk, son 1.5-2 aydır Ülkü Ocakları’nın kapısını çalan
gençlerin sayısının hızla arttığını, bunun da kendisini çok mutlu
ettiğini söylüyor. ‘Gençliğin milli duygularında inanılmaz bir
gelişme gözlüyoruz. Ocaklarımıza son 1.5-2 aydır inanılmaz bir
teveccüh var’ dedi. Bu gelişmenin AB’nin Türkiye’ye müzakere tarihi
verdiği 17 Aralık’tan sonra başladığını dile getiren Öztürk,
nedenini de şöyle açıkladı: ‘AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin milli birlik ve bütünlüğünü tehdit eden unsurları
destekler görünümü bu işi biraz daha lehimize çevirdi.’ Çevreci
ülkücüler geliyor HARUN Öztürk Ülkü Ocakları’na yeni bir çehre
kazandırmaya çalışıyor; projelerini de hazırlamış. Yakında ülkücü
gençleri çevre sorunlarıyla ilgili imza kampanyaları yürütürken, ya
da ellerinde çöp poşetleri çevre temizliği yaparken görürsek
şaşırmamak lazım. Çünkü Öztürk, uygulayacağı projeleri anlatırken,
tam da böyle bir örnek verdi: ‘Türk milleti, Türkiye ile ilgili ne
sorun varsa bizim bir çalışmamız olacak. Zaten var ama bu biraz
daha yoğunlaştırılacak. Mesela, Türkiye’de bir çevre sorunu mu var?
Bu çevre sorunu bizim de sorunumuzdur. Biz de bununla ilgili
tavrımızı koyacağız. Gerekirse imza kampanyası başlatacağız,
gerekirse çöp poşetlerini elimize alıp çıkacağız, sokaklardan
çöpleri toplayacağız. Ağaç dikme kampanyaları yapacağız. Bu tip
projelerimiz olacak. İnsanlar ülkücülerin ne olduğunu görsün
istiyoruz.’ KENDİMİZİ ANLATACAĞIZ Ülkücülerin güçlü olduğu Gazi
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi son sınıf
öğrencisi olan Öztürk’ün Ülkü Ocakları’nda girişeceği ilk
faaliyetlerden biri de eğitim seferberliği. Bu konuda hem kararlı,
hem de geçmişi yeni baştan ele almaya kalkacak kadar iddialı: ‘Tüm
tanımları, tüm argümanları tekrar gözden geçirerek çağımıza da
uygun temel prensiplerden taviz vermeden arkadaşları kültürel
faaliyetler, sosyal faaliyetler ve eğitim işleriyle
uğraştırabilecek bir yapı kurmayı hedefliyoruz.’ Bu tarz
kampanyalara ihtiyaç duymasının temel nedeni ise kendilerini doğru
anlatmak gibi bir sorunları olduğuna inanması. Haklarındaki yanlış
olduğunu düşündüğü izlenimleri silmek istiyor. TUTUKLANINCA
GÖREVDEN ALDIK Ancak ‘Alaattin Çakıcı, Sedat Peker gibi isimler
sizce neden ülkücü camia ile birlikte anılıyor?’ sorusunu duyunca
yüzünü buruşturdu. Ülkü Ocakları Genel Sekreteri Afşin Efkarlıoğlu
söze karıştı: ‘İşte yine öyle bir olay. Biz bugüne kadar ne
olduğumuzdan çok ne olmadığımızı anlatmak zorunda bırakıldık. Artık
biz buyuz diyoruz. Ne olduğumuzu anlatıyoruz.’ Öztürk de ‘Bu
isimlerin Ülkü Ocakları ile birlikte anılmaması gerekiyor’ diyerek
anlattı soruya itirazının nedenini: ‘Çünkü Ülkü Ocakları ile bir
ilişkileri yok. Ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz. Bu tip
ilişkiler bizim her şeyimize ters. Bu tip olayların yaşanmaması
için biz elimizden geleni yapıyoruz. Biz yeni bir yönetimiz. Bu
yapı içerisinde bu tip ilişkileri olan arkadaşlar varsa bunlar da
en kısa sürede hareketin dışında yer alacaklardır. Olduğunu da
zannetmiyorum.’ Ege Ülkü Ocakları Başkanı Abidin Bilgin’in ‘çıkar
amaçlı suç örgütü’ kurduğu iddiasıyla tutuklandığını hatırlatınca
‘Hemen görevden aldık’ dedi Öztürk. Sapkın milliyetçilik
Miloseviçler doğurur Söyleşinin bu noktasında Ülkü Ocakları Genel
Sekreteri Afşin Efkarlıoğlu araya girdi. ‘Ülkü Ocakları’nın müdahil
olmayacağı bir milliyetçilik rüzgárı sağlıksız olacaktır. Ülkü
Ocakları’nın kuruluş amaçlarının başında da Türk milliyetçiliğinin
Avrupa’da örneklerini yaşadığımız gibi sapkın milliyetçiliklere
benzememesi gelir’ gibi iddialı cümleler kurdu. ‘Sapkın
milliyetçilikler’ diye yeni bir tanım ortaya koymuş ama hedefini
belirsiz bırakmıştı. ‘Sapkın milliyetçilikten neyi
kastediyorsunuz?’ diye sordum. Yanıt Öztürk’ten gelince sorular
birbirini izledi: ‘Miloseviç tarzı milliyetçiliği kastediyoruz.
Miloseviç doğurmasın bu işler.’ - Öyle bir tehlike var mı sizce?
Biz açıkçası sadece Türk milliyetçileri için söylemiyoruz. Ama bu
tip tahrik unsurları bu memlekette Miloseviçler’i doğurur. TÜRKÜM
DİYENLEYİZ - Önümüzdeki dönemde Türkiye’de nasıl gelişmeler
bekliyorsunuz? Konjonktür bu şekilde devam ettiği sürece
milliyetçilik yükselen değer olmaya devam edecektir. Ama sağlıklı
bir şekilde yükselmesi için mutlaka kontrollü bir şekilde
ilerlemesi gerekiyor. Mutlaka bizim kontrolümüzde ilerlemeli. Yoksa
işte Miloseviç’ler doğar ifadesi bundan geliyor. Dışarda bazı
oluşumlar söz konusu. Geçen bir internet sitesinde ‘Türk
milliyetçileri Kürtlere karşı silahlanıyor’ deniyordu. Bunu nasıl
tespit ettiklerini anlayabilmiş değilim. - Böyle hava var mı
gerçekten? Mümkün mü yani? Biz bu vatanda yaşayan, ‘Ben Türküm’
diyen herkesle beraberiz. Kökeni, ırkı ne olursa olsun. Çerkez’miş,
Gürcü’ymüş, Kürt’müş bunlar bizi ilgilendiren şeyler değil. Onu da
okuyalım ÜLKÜCÜLER, Hitler’in ‘Kavgam’ ve ‘Metal Fırtına’
kitaplarıyla birlikte anılmaktan rahatsız. Kime sorsanız ‘Metal
Fırtına’yı okumadığını söylüyor. Kavgam’da ise durum farklı, o
kitabı okuyanlara rastlanıyor. Ama savunmuyorlar. Asıl ilginci,
Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nin ülkücü gençler için hazırladığı
yaklaşık bin kitaplık ‘Tavsiye edilen kitaplar listesi’nde
Kavgam’ın yanı sıra Mussolini’nin ‘Faşizm nedir?’ kitabının da yer
alması. Ancak bu listede Karl Marx’ın Kapital’i ve George Orwell’in
Hayvanlar Çiftliği ve 1984, John F.Kennedy’nin ‘Cesaret ve Fazilet
Mücadelesi’ de var. Listede en çok kuşkusuz Alparslan Türkeş, Nihal
Atsız, Erol Güngör, Peyami Safa, Ziya Gökalp, Hikmet Tanyu, Reha
Oğuz Türkkan, Tarık Buğra ve Necip Fazıl Kısakürek gibi isimler
göze çarpıyor. Milliyetçilik, Türkçülük, Türk tarihi, Türk dünyası,
Türk destanları gibi bölümlerin önemli bir yer tuttuğu listede,
Ömer Seyfettin, Ahmet Haşim, Halide Edip, Yakup Kadri
Karaosmanoğlu, Orhan Kemal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Haldun Taner,
Yahya Kemal’nin kitapları da yer alıyor. 1000 KİTAP Ülkü Ocakları
Genel Başkanı Harun Öztürk bu listeyi anlatırken, kitapların
çeşitliliğine dikkat çekti: ‘Arkadaşlarımızdan okumalarını
istediğimiz bin kitap var. Ama eğitim politikamızda öncelik Kavgam
değildir. Bir altyapı, bir temel bilinç oluşmadan Kavgam’ı
okumalarını kesinlikle kimseye tavsiye etmiyoruz. Önce bir tarih
bilincinin yerleşmesi gerekli. Nereden geldiğini, atalarının
nereden geldiğini, hangi süreçlerden geçildiğini bilecek.’ Öztürk’e
göre, Kavgam’ı, ancak sözünü ettiği listeyi tamamlayan ülkücüler
okuyabilir. Başucu kitapları Onlara göre ülkücülerin en çok okuduğu
kitaplar Nihal Atsız’ın ‘Bozkurtların Ölümü’ ve ‘Bozkurtlar
Diriliyor’. Gerçekten de ülkücü camiada bir zamanlar gerilere düşen
Nihal Atsız’a ilgi 1990’lardan bu yana yeniden zirvede. Ne yana
baksanız Atsız ile ilgili bir yazı, bir övgü görüyorsunuz. kaynak:
hurriyet