Ülke Peşmerge’ye ikram edildi
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kongo’da Pigme bulmakla, ABD’de Kızılderililere su götürmekle övünen Başbakan, Türk vatanını peşmergeye ...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kongo’da Pigme bulmakla,
ABD’de Kızılderililere su götürmekle övünen Başbakan, Türk vatanını
peşmergeye adeta ikram etmiş, siyasi ve etnik temelli iddialarına
kucak açmıştır" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya’nın Manavgat ilçesindeki
Sueno Otel’de düzenlenen MHP 2. Akademisyenler Kurultayı’na
katıldı. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden gelen yaklaşık 800
akademisyenin katılımıyla gerçekleşen kurultayda konuşan Bahçeli,
"Barzani’nin Diyarbakır’da bulunuşu yalnızca bir açılış törenine
veya toplu nikah merasimine icabet değildir" dedi. Bahçeli,
"Başbakan bu peşmergeyi Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi
noktasına çıkarmış ve kurgulanan psikolojik harekatla bunun
çatısını örmüştür. Öyle ki, Kürt kökenli kardeşlerimize başka
birlikte yaşama seçenekleri zımnen sunulmuş, Başbakan siyasi
kaygılarla, enerji havzasından istifade etme adına ve küresel
emrivakilerle resmen ihanete çanak tutmuştur" dedi.
"Devir kötünündür" diyen Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
"Korkarım ki, artan siyasi Kürtçülüğe ve bölücülüğe karşılık
Türkçülüğün söndürülmesine devam edilmesi halinde yarın ihtiyaç
olduğunda vatanı savunacak Türk aransa da bulunamayacaktır. Bu
boşaltılmış millet olgusu Anadolu’nun istilası için uzun vadeli ve
sabırla işlenen psikolojik harekatın bir amacı ve maalesef son
perdesi gibi görünmektedir. Türkler’in milli kimlik ve kültürlerini
muhafazası ancak Türk milliyetçilerinin müdahalesi ve uyarısı ile
olabilecektir. Tam tersi durumda Türk milletinin milli refleksleri
törpülenecek ve torpillenecektir. İstiklal Savaşı bir avuç
vatansever haricinde bu milli refleksin tamamen hemen hemen dibe
indiği bir ortamda yapılabilmiştir. Görüyorum ki toplumun her
kesimi kaçınılmaz sonu giderek hissetmektedir. Süreç öyle tazyik ve
tertiplerle doludur ki, Türkiye içinde ve Türk milletinden yeni bir
millet kıra döke, bağıra çağıra doğmaktadır. Her şeyden önce
anadilini kullanmaya, eğitim yoluyla öğrenmeye başlayan ve bunu da
her geçen gün genişleten etnik yapıların yalnızca kültürel temsili
yeterli bulmayacakları açıktır. Dil ile başlayan ve özerk yönetime,
federasyona, konfederasyona doğru ilerleyen içinden geçtiğimiz
süreçte sözde aydınların ve ülke gündemini belirleyen kurumların
önerileri maalesef bize dayatılanların kabulünden başka bir şey
değildir."
“GİDİŞAT NE ÜZÜCÜDÜR Kİ BU YÖNDEDİR”
Bahçeli, "Bugünkü ortamda başta hükümet olmak üzere milli
emanetlere, millet olmaktan kaynaklanan her türlü hak, hukuk ve
mirasa ilgisiz ve iştahsız kalan odaklar, tüm hesaplarını bölünmüş
ve paylaşılmış Türkiye fikrine çivilemişlerdir. Bu itibarla
devletin kurucu, milletin kurtarıcı ve vatanın garantörü olan Türk
milliyetçiliğini dizginleme, engelleme ve terbiye etme eğilimi
kontrolsüzce ilerletilmektedir. Milliyetçiliğe kulp takma ve kara
çalma yarışına girenlerin tercih ettikleri yöntem ve vasıtalar
devlet ve milleti acıklı, sancılı, oldukça da kanlı bir
parçalanmaya götürmektedir. Bir başka paradoks ise etnik
kimliklerin keskinleşmesi ve iddia sahibi olmasıdır. Türkiye
benzerlerine soğuk savaş yıllarında rastlanan demir bir perdeyle,
yurdumuzu baştan ayağa saran sanal bir duvarla ortadan ikiye
ayrılabilecektir. Gidişat ne üzücüdür ki bu yöndedir" diye
konuştu.
Yerli ve yabancı mahfillerin Türk milletini birbirine düşürmek,
bilhassa Türk-Kürt kamplaşmasını derinleştirmek, etnik kargaşayı
tetiklemek, ayrılıkçı beklentileri uyandırmak amacıyla yoğun gayret
içerisinde olduklarını söyleyen Bahçeli, "Başbakan Erdoğan ve
hükümeti aldıkları bölünme ihalesinin gereğini, bilinci felce
uğramış bir şekilde yapmaktadır. Analar ağlamasın diye gösterilen
sabır ve metanet sınır ötesi bir hal alarak uyanan siyasi
bölücülüğü bırakınız sakinleştirmeyi daha da yüreklendirmekte ve
teşvik etmektedir. Nitekim tehlike had safhadadır. Büyük ve ana
gövde olan Türk milletinin milli tepkilerini zayıflatan en önemli
iki faktörden birisi de hiç kuşkusuz yoksulluktur. Yoksulluk,
işsizlik milli kimliği aşındırmış, hassasiyetleri sulandırmış ve
arka plana itmiştir. Türk milli kimlik erozyonunun diğer ayağı ise
sağlıksız ve maksatlı biçimde yayılan, sosyolojik olarak geri bir
form olan millet altı yapılanmalarının güçlenmesidir. Bunların
hepsi milli duyarlılıklara ket vurmakta, bu kapsamda duyarsızlığı
artırmakta, 36 etnik yaygaracılığa tepkisiz kalınmasına yol
açmaktadır. Özellikle Başbakan’ın sözüm ona milli çözülmeyi önlemek
için önerdiği Türkiyelilik tezleri aslında ileride karşımıza
çıkacak önemli bir sorunun şimdiden telaffuzu ve hatta
hızlandırıcısıdır" ifadelerini kullandı.
“YÜZ YÜZE OLDUĞUMUZ MESELENİN BOYUTLARI BÜYÜKTÜR”
Etnik uyanışın, etnik canlanmanın millet yapısına rakip çıkması
kısa soluklu ve saman alevi gibi yanıp sönen günübirlik bölücü
heyecanlara neden olsa da sular durulduktan sonra çok acı
sonuçlarını göstereceğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Parçalanmış ülke fotoğrafından fayda umulması, geçmişten intikam
alma arayışları, bedel ödettirme gayeleri ve kutuplaşmalar kardeş
kavgalarına, kanlı hesaplaşmalara neden olacak, ortada bir ülke
kalırsa felaketten felakete sürüklenecektir. Bugün Kürt-Türk
arasında meydana gelebilecek sosyolojik ve etnik ayrışmanın nerede
duracağı, hangi yıkım ve facialara ivme vereceği az çok bellidir.
Sormak lazımdır ki, kurulan yuvalar, teşekkül ettirilen ekonomik
ortaklıklar, beraberce yaşanılan mahalle ve şehirler nasıl
ayrılacak, nasıl bölünecektir? Bin yılın hukuku sırf PKK istedi
diye, sırf AKP-BDP ve Barzani buyurdu mazeretiyle nasıl
bozulacaktır? Mesela, Kürt anadan ve Türk babadan ya da tersi olan
bir durumda doğacak çocuk nereye ait olacak, kimliğini nasıl
anlamlandıracaktır? Başbakan bu soruyu kendi kendisine soracak
yüreğe sahip midir? Yüz yüze olduğumuz meselenin boyutları hafife
alınamayacak kadar büyüktür. Türk milletinin ismini ağzına almaktan
imtina eden zihniyetler muhtemel risk ve açmazların farkında mıdır?
Eğer farkındalarsa tercih ettikleri politikaların bölücü terör
örgütünün tez ve taleplerini meşrulaştırmak ve aynı zamanda
karşılamak olduğunu ne zaman anlayacaklardır?"
“BU ZİHNİYET, ŞİMDİ DE TÜRKMEN KATİLLERİNİ DİYARBAKIR’DA YERE GÖĞE
SIĞDIRAMAMIŞTIR”
Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Maalesef üniter milli devlet yapının giderek gevşediği bu aşamadan
sonra ve özellikle Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin Kürdistan
olarak ilan edilmesi ve Barzani’nin Diyarbakır’da alkışlarla takdim
edilmesi tahminlerin ötesinde musibetlere ortam açacaktır. Başbakan
Erdoğan, düşüncesiz, milli gerçeklerden uzak, sığ ve son derece
sakıncalı tavrıyla peşmergeyi vatanımızın bir bölümünde siyasi
figür olarak ön plana çıkarmıştır. Geçtiğimiz Nevruz’da İmralı
canisinin mesajını Diyarbakır’da okutan ve sözde liderliğini
meydanlarda onaylatan bu zihniyet, şimdi de Türkmen katillerini
Diyarbakır’da yere göğe sığdıramamıştır. Diyarbakır’da gülenler,
barış mesajları verenler, kardeş ve dost diyerek taltif edilenler
Kerkük’ü, Tuzhurmatu’yu, Telafer’i her gün kana bulayanlardır.
Başbakan’ın elbisesinden konfetileri temizlediği kişi Türkmenleri
etnik temizliğe tabi tutmaktadır. Hiç şüphesiz bu marazi hal Türk
devlet geleneğini hiçe saymaktır. Türk milletinin bekasını yok
hükmünde görmektir."
"ÜLKE PEŞMERGEYE İKRAM EDİLDİ"
Barzani’nin Diyarbakır’da bulunuşunun yalnızca bir açılış törenine
veya toplu nikah merasimine icabet olmadığını söyleyen Bahçeli,
"Başbakan bu peşmergeyi Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi
noktasına çıkarmış ve kurgulanan psikolojik harekatla bunun
çatısını örmüştür. Öyle ki, Kürt kökenli kardeşlerimize başka
birlikte yaşama seçenekleri zımnen sunulmuş, Başbakan siyasi
kaygılarla, enerji havzasından istifade etme adına ve küresel
emrivakilerle resmen ihanete çanak tutmuştur" dedi.
Her şeyin ayan beyan ortada olduğunu, Barzani’ye hem sınır
kapısında hem de Diyarbakır’da en üst düzey protokol uygulandığını
belirten Bahçeli, "Peşmerge başının vatan topraklarında izlediği
güzergah Hakkari ile birlikte aşiretinin etki alanının en güçlü
olduğu bölgedir. Bu bölgede Barzani sivriltilmiş, parlatılmış ve
öne çıkarılarak moral verilmiştir. Başbakan Erdoğan vatan ve millet
üzerinde hesap yapanlara hayallerinde bile göremeyecekleri fırsat
ve imkanları tanımıştır. Sözde Kürdistan bayrakları altında
gerçekleşen buluşmalardan doğal olarak peşmerge ziyadesiyle memnun
kalmış ve rüyasının gerçeğe döndüğüne sevinerek şahit olmuştur. Şu
kepazeliğe bakınız ki, bu ziyaret fiziki ortam yanında psikolojik
ortamın da etkisiyle ’Irak Kürdistan’ı liderinin Türkiye
Kürdistanı’nı ziyareti’ şekline dönüşmüş, yandaş medyanın etkisiyle
buna bir de tarihi önem atfedilmiştir. Kongo’da Pigme bulmakla,
ABD’de Kızılderililere su götürmekle övünen Başbakan, Türk vatanını
peşmergeye adeta ikram etmiş, siyasi ve etnik temelli iddialarına
kucak açmıştır" diye konuştu.
“ÜLKEMİZİN DÜŞÜRÜLDÜĞÜ HAZİN DURUM BU KADAR YÜREK
YARALAYICIDIR”
Bu pervasızlığın, bu şuursuzluğun kuvvetlenmesi ve sürmesi halinde
bölünmenin kaçınılmaz olduğunu savunan Bahçeli, "Çünkü Başbakan,
vatanımızın bir bölümüyle ilgili hedefleri olan ve PKK’yı
destekleyip kışkırtan bir kabile reisine arayıp da bulamadığı
ortamlar sunmuştur. Bunu izleyen günlerde, Türkiye’deki Barzani
lobisi harekete geçmiş ve parti kurmak için kolları sıvamıştır.
İşte ülkemizin düşürüldüğü hazin durum bu kadar yürek
yaralayıcıdır. Düşmanını dost gören yönetimler, yabancılaşmayı ve
yabancılara dayanmayı normal karşılayan zihniyetler bize bir
imparatorluk kaybettirmişti. Önlem alınmaz ve Türk milleti gerekli
demokratik müdahaleyi yapmazsa 29 Ekim 1923’de kurduğumuz devleti
de, milli varlığı da yitirmenin sınır hattına gelmiş bulunuyoruz.
Tehlike bu kadar yakın, kabus dolu günler bu kadar belirgin ve
beriye gelmiştir" şeklinde konuştu.
“SANAYİ ŞURASI’NDA BAŞBAKAN FAHİŞ HATALAR YAPMIŞTIR”
"Bugün Türkiye’yi yöneten siyasi zihniyetin tarihi bilmemesi bir
yana, yanlış ve gaflet dolu uygulamalarına pişkince bahane yapmaya
çalışması da skandal bir tutumdur" diyen Bahçeli, şunları
söyledi:
"Başbakan Erdoğan tarihten husumet çıkarmakla kalmamış, yalancı
şahit göstermeye kadar işi götürmüştür. Bu hafta içinde Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca Ankara Ticaret Odası Kongre
Merkezi’nde düzenlenen 3. Sanayi Şurası’nın açılışında konuşan
Başbakan Erdoğan fahiş hatalar yapmıştır. Nitekim buradaki
açıklamalarında, kutlu ecdadımızın kayıplarını idare-i maslahatçı
tavra bağlayan Başbakan hem yanılmış hem de geçmişi nasıl
yorumladığını göstermiştir. Tarih içinde 16 devlet kurmuş olmakla
zaman zaman övündüğümüzü, ancak bir başka açıdan bakıldığında bu
ifadenin 15 devletin de yıkılması anlamı taşıdığını iddia etmiştir.
Bu çerçevede Başbakan, örtülemez, geçiştirilemez ve kapatılamaz
cehaletinin bir kez daha kurbanı olmuştur. Kendisine hatırlatırım
ki, Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız tarihteki 16 büyük Türk
devletini simgelemektedir. Ve bunlar arasında şu an sahip olduğumuz
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yoktur. Başbakan Erdoğan geçmişte
kurulan bu 16 devletin içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni de koyarak çok
ciddi bir yanlışa imza atmıştır. Başbakan Erdoğan’ın kılavuzlarını
gözden geçirmesi kendi yararına olacak ve böylelikle mahcubiyetten
de kurtulacaktır. Hal böyle olunca tarihi çarpıtmaktan, istismar
etmekten ve karalamaktan özel bir haz duyan Başbakan ve zihniyeti
dünü iyi anlayamadığından bugünü ve yarını görememektedir. Türk
milletinin en büyük talihsizliği de tarihe kör ve şaşı bakan bir
iktidar tarafından yönetiliyor olmasıdır."
“ECDADIMIZA ŞÜKRAN DUYMAK HEPİMİZİN BORCU”
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan PKK’yla pazarlık masalarında akıl ve
mantığını da bırakmış, Barzani’nin etkisinde kalarak uyuşmuş ve
cahilliğini yeniden gün yüzüne çıkarmıştır. İnsanlığa umut olan,
mazlumlarda heyecan uyandıran, adaleti rehber edinen, çağların
kilidini açan Türk-İslam kudretinin kıtalara hükümdar olan, dünyaya
yön veren muzaffer nesillerin böylesi iftiralara maruz kalması
kabul edilemezdir. Başbakan Erdoğan tarihten bölücülük için gerekçe
ararken, ecdadımızın ruhunu incitmiş, muhteşem başarılarını
gölgelemeye kalkışmıştır. Her şey bir yana aziz atalarımız
olmasaydı, bizlere bağımsız yaşama hazinesini bırakmasaydı Recep
Tayyip Erdoğan tıpkı hizmetinde bulundukları gibi ya David ya Con
ya da Hans olmaktan ve anılmaktan kurtulamazdı. Bu nedenle
geçmişimize, daha da mühimi ecdadımıza şükran duymak hepimizin
borcu ve en önemli ödevidir. Bugünden düne bakarak ahkam kesmek,
ipe sapa gelmez yorumlarda bulunmak Başbakan’ın yanlışlarını
gizleyemeyecektir. Başbakan Erdoğan’ın eksikliği ise bunların
hiçbirisine sahip olmamasıdır" dedi.
(İHA)