İnsan vücudu yüzyıllar boyunca, evrim geçirerek şuan ki haline gelmiş. Peki bu evrim süresince hangi organlarını ve uzuvlarını kaybetmiş? Üçüncü Göz Kapağı. Eğer bir kedinin göz kırpmasını izlerseniz, beyaz bir zarın gözü kapladığını göreceksiniz, buna üçüncü göz kapağı denir. Memelilerde oldukça nadir görülmekle birlikte, kuşlar, sürüngenler ve balıklarda ortaktır. İnsanlarda kullanım dışı olan bir üçüncü gözkapağı kalıntısı mevcuttur. İnsanlarda oldukça küçülmüştür ancak bazı topluluklarda diğerlerine oranla daha belirgindir. Bilinen primat türleri içinde üçüncü gözkapağını fonksiyonel olarak kullanan tek primatın, Batı Afrika'da yaşayan Calabar Angwantibo (lorisler ile yakın akrabadır) olduğu kaydedilmiştir. Apandis Apandisin modern insanlarda bilinen hiçbir kullanımı yoktur ve enfeksiyon kaptığında sık sık alınır. Orijinal kullanımı ile ilgili spekülasyonlar mevcut olmakla birlikte, bilim adamlarının çoğu Darwin'in öngördüğü şekilde, bir zamanlar bol miktarda yaprak ihtiva eden gıdalarımızdaki selülozun işlenmesine yardımcı olmak olduğu görüşündedir. Evrimin doğrultusunda, gıdalarımız değişmiş ve apandise daha az gerek duyulmuştur. Özellikle enteresan olan, birçok evrim kuramcısının doğal seçilimin, daha az iltihaplanması ve hastalanması nedeniyle daha büyük apandisleri seçeceğine (apandisin tüm kabiliyetlerini ortadan kaldırdığı halde) inanıyor olmasıdır. Benzer şekilde kullanım dışı olan ve nihayetinde kaybolacak olan ayak serçe parmağının aksine, apandis muhtemelen bizimle uzun süre beraber kalacak ve herhangi bir şey yapmadan sallanmaya devam edecektir. Kuyruk Sokumu Kuyruk sokumu kemiği bir zamanlar mevcut olan insan kuyruğunun kalıntısıdır. Zamanla bir kuyruğa olan ihtiyacımızı kaybettik fakat kuyruk sokumu kemiğine olan ihtiyacı kaybetmedik. Şu anda çeşitli kaslar için destek yapısı ve oturup arkaya doğru yaslanan bir kişi için destek işlevi vardır. Kuyruk sokumu kemiği aynı zamanda anüsün pozisyonunu da destekler. Darwin'in Noktası Darwin'in noktası memelilerin çoğunda bulunmaktadır ve insanlar da bunun dışında değildir. Hayvanlarda büyük ihtimalle seslere odaklanmak için kullanılmaktadır ancak insanlarda artık herhangi bir fonksiyonu yoktur. İnsanların sadece %10.4'ünde geçmişimize ait bu kalıntı görünür durumdadır fakat muhtemelen insanların çok daha fazlası bu kulak yumrusunu üreten, ancak belirgin olmasını her zaman sağlamayan geni taşımaktadır. Bu nokta küçük kalın bir yumrudur ve kulağın yukarı ve orta bölümlerinin birleştiği yerde bulunmaktadır. 20 Yaş Dişleri İlk insanlar birçok bitki türüyle besleniyordu ve gün boyunca ihtiyaç duydukları tüm gıdaları almak için yeterli miktarda bitkiyi, yeterince hızlı şekilde yemeye ihtiyaç duyuyorlardı. Bu sebeple, daha geniş bir ağzı daha üretken kılmak için ilave bir takım azı dişimiz mevcuttu. Selülozun vücut tarafından yeterli şekilde sindirilmesi kabiliyetinden yoksun olunduğu için bu özellikle gerekliydi. Evrimle gıdalarımız değişti, çenemiz uygun bir şekilde küçüldü ve üçüncü azı dişlerimiz gereksiz hale geldi. Günümüzde bazı insan topluluklarında 20 yaş dişlerinin üretimi tamamen durmuşken, bazı topluluklarda %100 oranda bu dişler çıkmaktadır. Plantaris kası Plantaris kası hayvanlar tarafından, nesneleri ayakları ile tutmak ve kontrol etmek için kullanılır (maymunlar ayaklarını elleri kadar iyi bir şekilde kullanabilir). Bu kas insanlarda da aynı şekilde mevcuttur ancak o kadar az gelişmiştir ki vücudun diğer bölümlerinden herhangi birinin yeniden oluşturulmasında dokuya ihtiyaç olduğunda, doktorlar tarafından yerinden alınarak kullanılırlar. Bu kas insan vücudu için öylesine önemsizdir ki insanların %9'u bu kasa sahip olmadan doğarlar. Ekstra Kulak Kasları Ekstra kulak kasları (Auriculares muscles) hayvanlar tarafından işitme duyularını özel seslere odaklamak üzere kulaklarını döndürmek ve kontrol etmek (kafalarından bağımsız olarak) için kullanılır. İnsanlar bir zamanlar aynı sebeplerle kullanmış olduklarından, bu kaslara halen sahiptir ancak bu kaslar öylesine zayıflamıştır ki tek yapabileceğimiz kulaklarımızı birazcık kımıldatmak olacaktır. Bu kasların kedilerdeki kullanımı çok belirgindir (kediler kulaklarını neredeyse tamamen geriye döndürebilirler). Özellikle, avlamak üzere bir kuşa sessizce yaklaşırken, kuşu korkutmamak için mümkün olan en küçük hareketlerin yapılmasını gerektiren durumlarda kediler bu kasları kullanır. Hurda DNA İnsanın genetik modelinde, bir zamanlar C vitaminini işlemeye yarayan enzimlerin üretilmesinde kullanılan yapılar (L - gulonolactone oxidase) mevcuttur. Diğer hayvanların çoğu bu fonksiyonel DNA'ya sahiptir fakat geçmişimize ait bir dönemde, bir mutasyon bu geni etkisizleştirmiş ve genin kalıntılarını hurda DNA olarak arkasında bırakmıştır. Bu dikkat çekici hurda DNA, yeryüzündeki diğer türlerle ortak atadan gelindiğini gösterir ve bu yüzden özellikle enteresandır. Jacobson organı Jacobson organı hayvan anatomisinin enteresan bir parçasıdır ve cinsel geçmişimiz hakkında bize birçok şey anlatır. Bu organ burunda bulunmaktadır ve pheromones adı verilen, cinsel istek, tehlike işareti veya yiyecek izlerine ilişkin bilgileri tetikleyen kimyasalları tespit eden özel bir koklama organıdır. Bazı hayvanların seks için karşı cinsleri takip etmesini ve potansiyel tehlikeleri bilmesini sağlayan organdır. İnsanlar Jacobson organı ile doğarlar fakat bu organın kabiliyetleri gelişimimizin erken dönemlerinde, işe yaramayan bir hale gelmiştir. Bir zamanlar insanlar, iletişimin mümkün olmadığı dönemlerde eşlerinin yerini bulmak için bu organı kullanıyorlardı. Tüylerin Ürpermesi Olayı İnsanlar üşüdüklerinde, korktuklarında, kızdıklarında veya utandıklarında tüyleri ürperir. Birçok canlı türünün de aynı sebeplerle tüyleri ürperir. Mesela, kedi veya köpek tüylerinin dikilmesi, kirpi dikenlerinin ortaya çıkması bu sebeptendir. Üşüme durumunda, dikilen tüyler havayı deri ve tüyler arasında sıkıştırır ve böylelikle yalıtım ve sıcaklık sağlar. Korkma durumunda, hayvanın daha iri görünmesini, düşmanın korkup kaçmasını sağlar. İnsanların artık tüylerin ürpermesine ihtiyacı yoktur ve giysilerimizin olmadığı, doğal düşmanlarımızı korkutmaya ihtiyacımız olduğu geçmişimizden miras kalmıştır. Doğal seçilim yoğun kıl tabakamızı ortadan kaldırmış fakat bunları kontrol etmemize yarayan mekanizmayı geride bırakmıştır.