Üç yüz yılın hikayesi
Abone olBir Çöküşün Yeni Tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Son 300 Yılı
Alan Palmer, araştırmasını ‘hikâyeci anlatıma dayalı bir tarih
çalışması olarak’ tasarlamış. Bu bağlamda, biyografideki ustalığını
da konuşturarak tarihi isimleri bir romanın karakterleriymişçesine
anlatmış. Padişahlar başkahraman olarak ayrıntıyla resmedilirken
sadrazamlar, paşalar, kaptan-ı deryalar da yan karakterler olarak
metne yerleşmiş
Kitapçı raflarının tarih okurlarını daha sık kucaklamaya
başlamasıyla birlikte yabancı tarih araştırmacılarının ve
romancılarının eserleri de göze çarpar hale geldi. Alan Palmer’ın
na odaklanıyor. Çeşitli tarih biyografileri yazmış olan Palmer’ın
bu alandaki ustalığı son araştırmasında da fark ediliyor. Yazar,
kitabın önsözünde de belirttiği üzere, araştırmasını “hikâyeci
anlatıma dayalı bir tarih çalışması olarak” tasarlamış. Bu
bağlamda, biyografideki ustalığını da konuşturarak tarihi isimleri
bir romanın karakterleriymişçesine anlatmış. Padişahlar başkahraman
olarak ayrıntıyla resmedilirken sadrazamlar, paşalar, kaptan-ı
deryalar da yan karakterler olarak metne yerleşmiş.
Kitabın bir roman gibi ilerlediği
söylenebilir.
III. Ahmed’in ve damadı İbrahim Paşa’nın açgözlülüğünü, İbrahim’in
entelektüel meraklarını ve entrikalarını, Merzifonlu Kara Mustafa
Paşa’nın hiddetini, kriz anlarında şeyhülislama danışan III.
Selim’in zayıf karakterliliğini, Selim cinayetinin ardından büyük
üzüntü duyan Alemdar Mustafa’yı, Kızıl Sultan’ın hastalıklı ruh
halini ve paranoyalarını okumak tarih anlatısının hikâyeleşmesini
sağlamaktadır. Olaylar karakterlerin etrafına serpiştirilerek
anlatılmıştır ve yazar, adını andığımız bu tanınmış tarihi
isimlerin yanı sıra bizi, tarih ders kitaplarında rastlamadığımız
kişilerle de tanıştırır; bunlardan birisi de Abdülmecid’in
destekçilerinden biri olarak anılan annesi Bezmiâlem Sultan’dır.
Yazar kitapta, Bezmiâlem Sultan’ı, “erkekleri ve amaçlarını çok iyi
anlayan bir insandı” diyerek anlatmıştır, bu nedenle de Bezmiâlem
Sultan, Abdülmecid döneminde bakanların seçiminde her zaman etkili
olmayı sürdürmüştür.
Alan Palmer’ın bu anlatım biçimi sayesinde hiçbir olay ya da
karakter, bir detay olarak araştırmanın içinde kaybolmaz. Yazar
büyük olaylar arasına katıştırdığı küçük hikâyeciklerle okuru
uyanık tutmayı ya da dalgınlığa düşen okuru uyarmayı becerir ve
anlatının romansı biçimini de elinden kaçırmaz. Kitabın zihin açıcı
özelliklerinden birisi de olayların ve mekânların eş zamanlılığını
gözden kaçırmamasıdır. Palmer, Osmanlı’yı anlatırken diğer
topraklarda, başka coğrafyalarda neler ola geldiğini de aktararak
bağlantılar kurmuştur. Bu nedenle çalışma, neden sonuç dökümleri
sunan tarih okumalarından daha öğreticidir. Yazar, Osmanlı’nın
herhangi bir dönemini anlatırken eşzamanlı olarak dünyada neler
olduğunu da gösterdiği için okunanlar daha kolay özümsenebilir.
Örneğin, III. Selim’in reformlarından ve Nizam-Cedid’den
bahsettikten sonra Selim’in Paris’te yaşanan devrimi yakından
izlediğini belirtir. Ayrıca yabancı gazetelerden yaptığı alıntılar,
sıklıkla başka kaynaklarla paslaşması ve dönemin yazışmalarına yer
vermesi, çalışmanın titizliğini göstermektedir.
(Müge Karahan)