Cumhurbaşkanımız bundan yaklaşık birkaç yıl kadar
önce milletten en az 3 çocuk yapmalarını istediğinde aile kurumunun
geleceği adına büyük bir sevinç ve umut duydum. Ancak bugün
geldiğimiz nokta büyük bir hayal kırıklığı yaşanmasına zemin
oluşturuyor.
Büyük bir sevinç ve umut duydum çünkü;
Eğer Cumhurbaşkanımız nezdinde devlet aile
kurumunun gelişmesi, güçlenmesi
isteniyorsa demek ki bunu teşvik edici politikalar
üretilecekti.
Mesela annelik özendirilecek, anne olan
kadınlara özel haklar tanınacaktı. "Anne" kavramı
ayakları altına serilmiş cennetin kokusunu saçan en
güzel şey olduğu hatırlatılacaktı.
Üç ve üzerinde çocuk sahibi olan aileler çeşitli şekillerde
maddi ve manevi olarak desteklenecekti.
Aile kurma, evlenme teşvik edilecek, aile olma
özendirilecekti.
Gerek evlilik öncesi gerekse evlilik sonrası anne-baba adayları
bilgilendirilecek, sağlıklı bir aile yapısının
oluşması adına eğitimler verilecekti.
Mesela beklentilerimden birisi annelere sigorta yapılması ve
ilerleyen zamanlarda emeklilik yolunun açılmasıydı.
Beklentilerimden birisi de gayri meşru ilişki ve yaşam
tarzlarının toplum ve devlet nezdinde zemmedilerek ahlaki
aile yapısının oluşmasının desteklenmesiydi.
Boşanmaların sadece bir çıkar kapısı
olmasının önüne geçilmesi de en büyük beklentilerden birisi
olmalıydı...
Ama heyhaaat...
Bugün geldiğimiz noktada umutlarım ve sevinçlerim büyük bir
hayal kırıklığına ve üzüntüye dönüşmüş durumda. Tabii ben kendi
zaviyemde bu duyguları yaşıyor ve zikrediyorum. Lakin toplum
genelinde de bu durum çok farklı değil. Ve öyle zannediyorum ki bu
alanın uzmanları da aynı duyguları yaşıyorlardır.
Özellikle Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı
hanımefendinin son nafaka açıklaması ile “3 çocuk”
projesinin köküne adeta kibrit suyu döküldü.
Diyor ki bakan hanımefendi: “Nafakanın beş yılla
sınırlandırılması kadınları zayıflatır”
Sayın bakanımız istiyor ki nafaka ömür boyu sürsün...
Adeta devlet memurluğu gibi...
Eğer siz nafakayı bir geçim kapısı haline
getirirseniz kadın niçin “aile” olmayı seçsin
ki...
Kocasının nazını, çocuklarının derdini çekmeden ömür boyu
maaş...
Kim istemez ki..!
Zaten bu işi bilerek yapan insanlar vardı. Birkaç ay evli
kaldıktan sonra boşanıp nafaka almak yöntemi az da olsa toplumda
bir dolandırıcılık olarak yapılıyordu.
Şimdi bu daha kapsamlı hale getirilip adeta bir meslek haline
dönüştürülüyor...
Bu sadece bir tanesi...
Ailelerden 3 çocuk istiyorsunuz ama kadını da dışarı çıkması
için teşvik ediyorsunuz.
Kadının iş dünyasında olmasını teşvik
ediyorsunuz,
Kadının siyasette olmasını teşvik
ediyorsunuz,
Kadının sosyal hayatın içinde yer alıp gerek
STK’larda gerekse parti teşkilatlarının
her kademesinde yer almasını teşvik ediyorsunuz...
Peki sorarım o zaman,
Üç çocuğu kim ve ne zaman yapacak?
İş dünyasında kariyer mücadelesi veren kadın mı?
Siyaset içerisinde politika yapıp rakiplerini ekarte etmeye
çalışan kadın mı?
Parti teşkilatlarında aktif siyaset yapıp gece gündüz parti
propagandası yapan kadın mı?
Söyleyin Allah aşkına, kim ve ne zaman yapacak üç çocuğu?
Bir diğer konuda aile kurumunun güçlendirilmesi.
Tamam, aile kurumunu güçlendirelim,
Ama bunu yaparken de zinayı suç olmaktan çıkarmayalım,
Gayri meşru ilişkilerin hamisi olmayalım,
Cinsiyet eşitliği gibi ne idüğü belirsiz bir garabeti
okullarımıza sokmayalım...
Bugün gelinen noktada maalesef muhafazakâr aileler de dahil
olmak üzere üç çocuğu bırakın çocuk planlaması dahi yapmıyor hiç
kimse.
Yapmıyor çünkü kadınlar kariyer peşinde koşuyor.
Yapmıyor çünkü kadınlar siyaset yapıyor.
Yapmıyor çünkü kadınlar STK’larda görev almak için
yarışıyor.
Kadının eve dönüşünü ve anneliği özendirici somut adımlar
atmadıkça çocuklu aileleri biz ancak rüyamızda görürüz...
Kadın özendirilen şekilde her sahada olduğu sürece ne aile
kalacak ne de Türkiye…
Bu kadar çok yanlışın olduğu zeminde gelecek için “doğru” inşa
edilemez!
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser