TVde başarılı olanlar çatlaklar!
Abone olUlusal kanallarda yöneticilik yapan deneyimli televizyoncu Adem Gürses'den iddialı bir tespit.
Yıllarca TRT'de program müdürlüğü yapan, Star, Kanal 6, Kanal
D'nin kuruluşlarında büyük rol oynayan televizyon yöneticisi Adem
Gürses, İşte bu söyleşiden satırbaşları;
PANİKLEYEN YÖNETİCİSİ DİZİYİ ÖLDÜRÜR
Bazı diziler hakikaten kötü işler olduğu için tutmuyor. Bazıları da
televizyon yöneticisi paniklediği için tutmuyor. Bir dizinin
seyircisi tarafından algılanması belirli bir zaman ister. Ama
televizyoncular bu zamanın oluşmasını beklemiyorlar, reyting
paniğine kapılıyorlar ve bazı kurgusu sağlam, kaliteli dizileri yok
ediyorlar. Böyle çok örnek gördük. Televizyonlar artık
birbirleriyle anlık reyting yarışı yapıyorlar.
BİZİMKİLER 2 YIL FARKEDİLMEDİ
İlk altı ay, kimse Kurtlar Vadisi'nin farkında değildi. Mesela
Bizimkiler diye bir dizi vardı. O diziyi iki yıl kimse fark etmedi.
Fark edildikten sonra o dizi yüksek reytinglerle on yıl sürdü.
DEVLET BAŞKANI SADDAM ÇIKTI
TRT'nin 1980'de yaptığı bir araştırmanın çok çarpıcı bir sonucu
vardı. Düşünün, yıl 1980... O sırada Türkiye'de devlet başkanının
kim olduğu radyolarda ve televizyonda sık sık tekrar edilmesine
rağmen, devlet başkanı kim sorusuna cevap, Mardin civarında Saddam
Hüseyin çıktı. Çünkü bölge halkı kendisine yakın bulduğu şeyleri
TRT'de değil, Irak televizyonunda seyrediyordu. Bugün ise Türk
halkı uydudan bütün dünyayı izliyor ve kendi televizyonunda da her
şeyi seyretmek istiyor. Artık seyirciye her şeyi veren bir
televizyon kompozisyonunun oluşması lazım.
ELTERNATİF MEDYAYA KAYIŞ
Bütün kanallar birbirine benzeyince halk alternatif kanallara
kayar. Son dönemde Samanyolu ve Kanal 7 gibi cemaat
televizyonlarına kayma çok oldu. Ama onlar da bir hata yaptı.
Durdukları yerde duracaklarına, büyüklere benzeme çabasına
girdiler. Mesela Kanal 7, Show TV olmaya özendi. Halbuki yeni bir
şey yaratmadığınız takdirde, sadece birbirinizin izleyicisini
parçalarsınız. Bugün televizyon kanalları birbirine benzeyen
dizilere boğuldu.
SABAH PROGRAMLARI PSİKOLOG GİBİ
Sabah programları toplumun, özellikle de kadınların ortak
sorunlarını gün yüzüne çıkarıyor. Batı'da insanlar psikiyatra
gider. Biz terapiyi canlı yayınlarda yapıyoruz. Radyolarda bu tip
interaktif işler çok daha fazla. Bu programlar kadınları
değiştiriyor mu? Elbette değiştiriyor. Bu programlar erkekleri de
değiştiriyor. Çünkü o programlarda konuşulanlar gündem haline
geliyor ve erkeğin gündemine giriyor. Kaldı ki bu programları
erkekler de seyrediyor.
BİR TELEVİZYON 200 MİLYON DOLAR
Ulusal yayın yapan kitle televizyonu kuracaksanız, önce frekans
sahibi olacaksınız. Frekans sayısı belli. Başvurular 1995'te bitti,
16 kuruluşa
frekans verildi. Bunlardan birini 60-70 milyon dolara satın
alacaksınız. Reklamın yüzde 80'ini alan dört büyük kanalın 100-120
milyon dolarlık yıllık harcamasını da dikkate alacaksınız. Demek ki
iddialı televizyonculuk yapmak, 200 milyon dolarlık harcama yapmak
demek bugün.
TELEVİZYONCU YA ÇALIŞKAN YA ÇATLAK
Televizyonda çalışan insanlar zor insanlar olmalıdır. Sıradan,
standart insanların televizyon gibi yaratıcılık isteyen bir işte
dikiş tutturması zor. Zaten televizyonda başarılı olanlar ya
olağanüstü çalışkandır, ya da çatlaktır. Çatlaklığı, tebessümle
söylüyorum. Yaratıcılıkta sıra dışılık vardır ve televizyoncu böyle
olmalıdır.
Televizyon yöneticisi sıra dışı insanlardan korkmamalı, onları işe
almalıdır ve çatlaklıkları da orkestra şefi gibi yönetebilmelidir.
Televizyonculuk, sürekli yarış halinde olmayı bir hayat tarzı
olarak benimsemektir.
TELEVİZYON İNSAFSIZ BİR DÜNYA
Kesinlikle insafsız bir dünyadır bu. Televizyonda her şey, çalışma
da, rekabet de, kıskançlık da, dedikodu da abartılıdır.
Televizyoncunun hayatı bir düello gibidir. Burada rekabet
öldürücüdür.
(www.radikal.com)