TV programları cinayet işletiyor
Abone olSütun komşusu Emre Aköz'le televizyonların insanları cinayete yönlendirdiğine dair bir tartışma yürüten Savaş Ay, başından ayrılmadığımız dizileri mercek altına aldı.
Sabah Gazetesi'nin sosyolojik kökenli yazarı Emre Aköz'le
televizyon programlarını tartışan Savaş Ay'a göre ekranlar izleyeni
ediyor. İşte Ay'ın yakın merceğe aldığı programlar ve etkileri:
- Emre Aköz'le mütemadiyen tartışıyoruz. O, aynı zamanda yetkin bir
sosyolog olarak diyor ki; "Televizyon programları, diziler insanı
katil edecek, örnek olup intihar ettirecek, yüz türlü suça itecek
şekilde etken olmaz, olamaz."
Ben tam tersi düşünüyorum oysa. Bilimsel bir çıkış noktam yok ama
gözlemlerim var. Pek çok TV yapımının insanın içinde uyumakta olan
canavarı uyandırdığı... Potansiyeli harekete geçiren bir ajitatör
görevi gördüğüne yatkın benim kafam.
Piyasa dizileri
Bahçeşehir'de öldürülen gencin ailesiyle konuşurken dayısı şöyle
dedi örneğin: "Biz evladımızı kaybettik, acılı, sancılıyız. Ama ne
olur şu piyasa dizilerinde ölümler-öldürmeler kutsanmasın artık.
Geçenlerde izledik. Diyalog şuydu; 'Kadın gibi davranma. Ne lüzumu
var ayaklarına ateş etmenin. Delikanlı ol kafasına sık!..'
Bu tarz konuşmaların olduğu, erkeklik ölçüsünün kafaya sıkmak, can
almak, gırtlak kesmek olduğunun pompalandığı bir iklimde başka ne
bekleyeceğiz ki Savaş Bey?"
Kaçıp gitti
Bir başka çarpıcı örneği ben vereyim. Programda güvenlik kamerası
görüntülerinden cinayet anını yayınladım ilk kez. Gaddarlığın
dorukları hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık seçik vardı o
görüntülerde. Oğlan geliyor ve silahsız bir akranına tam kafadan
ateş edip yere seriyor onu. Daha sonra da eski kız arkadaşı Selin'i
de alıp, kaçıp gidiyor.
Program bitiminde telefonlarımız çılgın gibi çalıyordu. Acaba bir
ihbar mı gelecek. Kaçakların izini sürebileceğimiz bir bilgi mi
gelecek diye seğirttik her telefona.. İnanılmaz bir şekilde ortak
bir başka sorusu vardı seyircinin:
"Acaba o kız o ölen çocuğu seviyor muydu Savaş Bey? Diğer delikanlı
eski sevgilisini mi kıskandı da yaptı bu işi?"
Arayan ve bu ortak soruyu soranların çoğu kadın ve genç kızdı. Ve
sanki bu sorunun yanıtı "evet" diye gelse.. Yani öldürülen
delikanlı Evren'le kaçırılan kız Zehra Selin sevgiliyse, eski
yavuklu Mustafa Baran'ın işlediği cinayet neredeyse mazur görülecek
onlar tarafından. Kıskançlık var, aşk var; eh öyleyse silah da
patlar, tetik de düşer, insan da ölür..
İri kıyım
Evlilik üzerine kurulan hafta sonu programlarında gelindamat
kayınvalide adaylarının kameralar önünde yaptıkları ağır
konuşmaları, galiz laflaşmaları düşünürseniz, memleket dahilindeki
hatun nüfusunun iri kıyım bölümü ne şekilde etkilenmektedir bu
muhabbetlerden bir düşünün.
Aşkı yüce bir duygu olmaktan çıkarıp kanlı katliamlara meze etmenin
altında yatan sosyolojik, psikolojik, ekonomik temel ne olabilir be
arkadaş? Forma aşkını stadyumlara, basketbol salonlarına bıçak
bıçak taşıyan, sevgiliye olan aşkın yüceliğini "icap ederse" etrafı
salhaneye çevirmekle kanıtlayan insanların coğrafyası olmak
nedendir, nedir yav?..
Zarar görecek
Bu arada merakları gidermek açısından yaptığım istihbaratı
paylaşayım bari. Hanımlar beyler, aldığım bilgilere göre o kız
(Zehra Selin) katledilen o pırlanta delikanlının (Evren) sevgilisi
filan değilmiş. Zehra'nın annesi mesela.. Bu olaya şiddetle karşı
çıkıp diyor ki: "Asla böyle bir şey yoktu. Onlar handiyse bir
abikardeş gibiydiler. Kızım çalıştığı işte ilerlemek, yükselmek
istiyordu. Bunun için çalışma ortamında bulunduğu kişiyle birlikte
olmanın zarar vereceğinin bilincindeydi.
Onun yıllardır çektiği bir sağlık sıkıntısı var. Dizlerinde mafsal
romatizması olduğundan uzun süre ayakta kalamaz ve yürüyemez. Bu
nedenle evler de yakın olduğu için Evren bırakıyordu eve onu. Ama
arabada Evren'in babası Mehmet Bey de bulunuyordu. Sabahları da
yine uğrayıp, kapıda korna çalıp alıyorlardı çocuğumu.
Evleneceklerdi
Diğer gençle yani katil zanlısıyla Zehra'nın ilişkisine gelince. O
konudaki bilgiler de şöyle: "2 ay önce bir arkadaş ortamında
tanıştılar ve beğendiler, sevdiler birbirlerini. Evlenme kararı
bile aldılar. Mustafa Baran, 'Artık tövbe ettim. Çapkınlık filan
yok. Bu kız beni adam etti, onunla evleneceğim' diyordu. Hatta
eline geçen paraların büyük bölümünü saklasın, biriktirsin diye
kıza veriyordu. İleride düğün dernek kurarken kimseye muhtaç
olmasınlar istiyordu. Ama son zamanlarda başka tuhaf ortamlara da
girdi Mustafa. Kızla araları bozuldu diye morali berbat hale
gelmişti. Gecegündüz içiyor, kahrediyordu. Bir ara kızın ailesi,
yani ailesi derken annesi ve abisiBüyükçekmece'ye geldi. Çünkü
babası ayrıymış ve bir başka evlilik yapmış yıllar önce.
Yar etmem
O yeni hanımından da iki çocuğu varmış. Kız hep şikayet edermiş
babasından. 'Bizimle alakadar olmuyor, bizi tanımıyor' diye.
Büyükçekmece'ye geliş amaçları Mustafa'nın ailesiyle tanışmaktı.
İki taraf çok da iyi anlaşmıştı. Sonra ne olduysa oldu kız çark
ediverdi. Mustafa bu kez biriktirdiği paraları istedi ve oradan
edindiği 400 milyon lirayla bir tabanca satın aldı kendine. İkide
birde o silahı bize de gösterip; 'Bana yar olmayanı kimseye yar
etmem. Ben sevdim eller aldı türküsü söylemem. Önce onu sonra
kendimi silerim dünya defterinden' diyordu. Ne kadar uyardıysak da
söz dinlemedi ve işte sonuç.."
Yazı: Savaş Ay
Kaynak: