TV muhabirlerinin içler acısı hali
Abone olYıllarını televizyon haberciliğine veren Murat Çelik, televizyon muhabirlerini eleştirdi. Çelik'e göre, televizyon haberciliğinin hali içler acısı. Bunun suçlusu ise..
Dünden bugüne Tercüman Gazetesi yazarı Murat Çelik'e göre, hızlı
tren kazası televizyon haberciliğine de ağır bir darbe vurdu. İşte
Çelik'in tespitleri... HIZLANDIRILMIŞ TREN, GÖREVLENDİRİLMİŞ
MUHABİRLER Hızlandırılmış Adı üstünde; hızlı değil, hızlandırılmış.
Yani hızlı olmaya zorlanmış. Görevlendirilmiş Adı üstünde; görevli
değil görevlendirilmiş. Yani görevli olmaya zorlanmış. İkisinin de
kapasiteleri sorgulanmamış, ikisinin de bu işi yapıp yapamayacağı
tartılmamış. Biri hızlandırılıvermiş, diğeri görevlendirilivermiş
işte Sakarya Pamukova'da yaşanan tren kazası farklı boyutlarıyla
tartışılıyor. Gündemi öncelikle "teknik" başlıklar oluşturuyor. Her
teknik ayrıntı konuya yeni bir boyut getiriyor. Eklenen her yeni
boyut da, tartışmanın siyasi gündemine ilave görüş ve tepkiler
olarak kaydoluyor. Bizim bugünkü yazıya konu edeceğimiz ise kaza
ile birlikte bir kez daha su yüzüne çıkan başka bir gerçek: Bu ülke
medyasında, televizyon haberciliğinin geldiği, getirildiği nokta.
Altını çizelim; ulaştığı, ulaştırıldığı değil; geldiği, getirildiği
nokta Televizyon haberciliği 1994 yılından itibaren yaklaşık yedi
yıl süreyle, ekmeğini televizyon haber muhabirliğinden kazanmış bir
gazeteci olarak, ekrana herkesten biraz farklı bakarız.
Meslektaşlarımızın performanslarını gözlemlerken birçok ayrıntıyı
algılar hem gözlerimiz, hem kulaklarımız. Özellikle yerinden
verilen sıcak haberde yani canlı yayınlarda, sadece muhabiri değil,
gayrı ihtiyari kameramanı ve sesçisinden VTRcisine, canlı yayın
ekibini de görmeden izleriz. Pamukova'dan yapılan yayınları da aynı
"detaycı" göz ile izledik, aynı "ayrıntı düşkünü" kulak ile
dinledik. Ve ne oldu biliyor musunuz?.. Aslında zaten biliyor
olduğumuz o acı gerçek, bir kez daha patladı yüzümüzün ortasında
Televizyon haberciliğinde geldiğimiz, getirildiğimiz nokta içler
acısı. Bu kaza bir defa daha gösterdi ki; bu genç
meslektaşlarımızın birçoğu "kazara" o kameranın karşısındalar.
Hatta buna kaza değil, o arkadaşlarımızı kameranın önüne atan
yöneticilerin "suç"u bile demek mümkün. Televizyon kanallarının
haber birimlerinin başında bulunan genel yayın müdür ya da
yönetmenlerinin kendilerini sorgulama zamanı çoktan gelmişti de,
anlaşılan geçmiş bile. Bu mesleği yıllarca hakkıyla yapmak için
kendince çok bedel ödemiş bir haberci olarak, bu "yapıcı"
eleştiriyi en acımasız şekliyle dile getirmekte tereddüt etmedik.
İsteyen "ukala" yaftasını assın boynumuza, ne gam? "Ukala" değil,
"haksız" diyebilen çıkarsa, işte bunu önemser ve tartışırız
Klişeleşmiş hastalıklar Televizyon haber muhabirlerinin (sadece
birkaç tecrübeli ismin oluşturduğu istisnalar haricinde) neredeyse
hepsi aynı salgın hastalıkların pençesinde çırpınıp duruyorlar
Kamera karşısındaki duruşları, objektife bakışları, mikrofonu
tutuşları, konuşurken ortaya çıkardıkları tonlama Hepsi sanki aynı
hastalıklı ağacın dalları, yaprakları Türkçeyi kullanmaktaki üstün
meziyetleri ve hassasiyetlerinden (!) hiç bahsetmiyoruz bile.
Sanki; neden orada olduklarını dahi bilmiyorlar, haberini
ilettikleri konunun teknik boyutuna dair en azından genel bir fikir
sahibi olmaları gerektiğinin farkında bile değiller, böyle bir
ihtiyaç hissetmiyorlar. Adeta; yasak savar gibi yapıyorlar
işlerini, her hallerinden "bitse de gitsek" der gibiler, (gerçi
bazıları bunu da yapmıyor ama) kamera karşısına geçerken kendi
görüntülerine gösterdikleri özenin yarısını habere çok görüyorlar,
görüntünün ekrana yansıttıkları bile çoğu zaman muhabirin
anlattıklarından daha fazlasını veriyor izleyene. "Şu şöyle oldu,
bu böyle olduÖ Şu geldi, bu gittiÖ Şu şunu dedi, bu bunu dediÖ"
Hepsi o kadar işte "Neden, niçin" yok. "Kim kimdir" yok. "Nasıl"
hiç yok Sadece ekranda oldukları gerçeği var onlar için O da,
muhakkak "evet" diye başlayıp, illa ki "gördüğünüz gibi" ve/veya
"az önce de söylediğimiz gibi" ile devam eden, kesinlikle
"gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz" ile biten, içi bomboş bir
habercilik şeklinde. Dostlar alış verişte değil, yayında görsün
YazıkÖ Gerçekten çok yazık Haydi "görevlendirilmiş"ler farkında
değiller diyelim. Ya "görevlendirenler"? Ve tabii onları
"görevlendirenler"?... Kaynak: www.tercumangazete.com