Tüzmen'in hastalığını açıkladığı an
Abone olHasta olduğu için görevden alındığı konuşuluyordu. Tüzmen bunu doğruladı ve hastalığını Candaş Tolga Işık'a açıkladı..
AK Parti Milletvekili Kürşat Tüzmen, görevden
alınmadığını sağlık sorunları nedeniyle kendi isteğiyle görevi
bıraktığını söyledi. Görevden ayrılışıyla ilgili özel görüşmelerin
medyaya bilerek sızdırıldığını ifade eden Tüzmen, BBP'ye geçeceği
yönündeki iddialara açıklık getirdi. Programın en can alıcı noktası
Tüzmen'in hastalığını açıkladığı andı. Tüzmen "Cilt kanseri"
olduğunu açıkladı..
Eski Devlet Bakanı ve AK Parti Milletvekili Kürşat Tüzmen TV8'de
Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık'ın stüdyo konuğu oldu.
İstifasıyla ilgili iddialara açıklık getiren Tüzmen, özel
görüşmelerin bilerek ve isteyerek bir Genel Başkan
Yardımcısı tarafından medyaya sızdırıldığını söyleyerek,
"görevden alındı şeklinde bir hava yaratılmak için bilerek
ve isteyerek bu özel görüşmeler medyaya sızdırılmıştır"
dedi.
İşte Tüzmen'in programdaki o ilginç sözlerinden bazı
satır başları;
Kürşat Tüzmen: Çok çalışırken yıpranıyorsunuz,
yoruluyorsunuz. Zorluklarla yüz yüze kalıyorsunuz;
hançerleniyorsunuz, sırtınıztan, alttan üsten her
taraftan ve siz orada hakikatten doğru bir karar vermeye
çalışıyorsunuz.
Candaş Tolga Işık: Saygısızlık olarak almayın ama
ben sizin görevden ayrılma nedeninizi sağlık sebeplerinden dolayı
olduğuna inanmıyorum.
"PARÇA PARÇA ÖTEKİ TARAFA GİDİYORUM"
K.T: Yani açık açık söylemek gerekirse,
gerçekten sağlık sorunlarım var. Bunları siz biliyorsunuz. Bu yeni
değil ama idare ediyordum. Ben işi ciddiye alırım. Öyle bir noktaya
geldik ki artık tiroid olsun cilt kanseri olsun. Mesala yüzme
yarışında herkes normal yüzer ben elbiseyle yüzmek zorunda
kalıyorum. Aksi takdirde tümüyle kremlenmem gerekiyor.
Güneş benim şu anda yüzümü parçalıyor. Açıkçası parça parça
öteki tarafa gidiyorum. Suratımda şu anda estetik yapıldı
ama dikkatli bakarsanız göreceksiniz. Sonuç olarak insanın çeşitli
rahatsızlıkları olabilir bunlarla devam eder. Biz bunları Allah'a
şükür kabul ettik şifamız olsun dedik.
"BAŞBAKANLA OTURUP KONUŞTUK, ANLAŞTIK"
Biz bu dönemde Dış İlişkiler Başkanlığı çok aktif olunması
gereken çok önemli koordinasyonlar isteyen, Dışişleri Bakanlığı ile
Avrupa Birliği ilişkileriyle, Dış Ticaretle yani tüm kuruluşlarla
önemli bir koordinasyonu, yurt içi ve yurtdışı seyahatleri de
hakkıyla yapmanız gerekiyor. Böyle bir durumda tahlil mahlil hiç
bişey yaptıramassınız. Böyle olunca bizde oturup konuştuk
ve tabii ki diğer rahatsızlıklarımızı da aktardık ve bu şekilde bir
karar verdik. Tabii sağlığın dışında rahatsızlıklar da var
ama onların hiçbiri etken değil.
BAŞBAKAN KÜRŞAT TÜZMEN'İ
İSTEMEDİ Mİ?
AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA...
"BAŞBAKAN SİZİ İSTEMİYOR OLABİLİR Mİ?"
C.T.I: Başbakan'ın çok aykırı sesleri
sevmediğini biz en azından dışarıda görüyoruz. Sizde hep
böyle iktidar partisindeyken bile iktidar partisinin her
söylediğini kabul eden bir adam değilsiniz. Hatta ekonomik krizin
yaşandığı dönemde siz hükümetin kur politikasını eleştirdiniz.
K.T: Sene 2002-2003 biz orada bir hata yaptık.
Herkes diyor ki doğruydu.
C.T.I: Yani böyle bir dönemde Başbakan'ın
sizi istemiyor olması ve sizin yaptığınız o açıklamadan sonra
görevden alınmanızla ilgili Türkiye'de bir senaryonun üretilmesi
normal yani.
K.T: Bakın konuşalım açık açık anlattım. Ben daha
önce ne konuştuysam aynı zamanda dışardada. Mersin'de neyi
konuşmuşsam Ankara'da da aynı şeyi konuştum. Partinin
içinde neyi konuştuysam dışarıda da aynısını konuşurum.
Söylediklerim mutlaka doğrudur ama tüm doğruları söylemem. Bakanlar
Kurulu çıkışında herkes beni arardı, arkadaşlarla basınla aram çok
iyidir ancak bana kırılardı. İçeriden bir tek kelime çıkmazdı
Bakanlar Kurulu'nda olduğum zaman. MYK'da da olduğum zaman bir
kelime çıkmamıştır. Konuşurum arkadaşlarla ama kesinlikle içeride
konuşulanları söylemem.
"GÖRÜŞMEYİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI SIZDIRDI"
C.T.I: Peki nereden çıktı bu sözler?
K.T: İçeriden başka bir kaynak bunu
özellikle böyle bir görüntü vermek için yaptı.
C.T.I: Yani bunu biliyorsunuz...
K.T: Biliyorum.
C.T.I: Bunu sizin partinizden birinin böyle bir
bilgiyi basına servis ettiğini biliyorsunuz. O zaman bunu bende
rahatlıkla söyleyebilirim. İsmini söylemeyeceğim...
K.T: Bende söylemeyeceğim.
C.T.I: Ama bir genel başkan yardımcısı, bazı
gazetecilere...
K.T: İkimizde biliyoruz...
C.T.I: Evet anladım zaten ben onu.
Bazı gazetecilere, gazetelere sizin bu Nevruz'daki
konuşmanızdan dolayı, görevden alındığınız yönünde
haberler sızdırdı. Doğru mudur?
"DİYARBAKIR'DAKİ KUTLAMALARDA TÜRK BAYRAĞI NEDEN
YOK"
K.T: Doğrudur ama ben size bir şey söyleyeyim. Nevruz ile bunun bir ilgisi yok. Ben şöyle bir açıklama yaptım. Dedim ki biz birer hafta arayla iki bayram kutladık. Bir tanesi bizim nüfus kağıdı bile olmayan gerçekten mağdur olan, Roman olarak adlandırdığımız bir açılım programıydı. Orada 30 bin kişiden fazla insan samimi olarak bayraklarıyla geldiler. İstiklal Marşı'nı da öyle söylediler ki tüylerimiz ürperti. Bende Sayın Başbakan'a en güzeli o oldu dedim. Ama ondan bir hafta sonra bir bayram daha var. Diyarbakır'da o kadar insan toplanmış o kadar kalabalığın içerisinde bir tane Türk bayrağı yok. Bu beni rahatsız ediyor, bana koyuyor diye söyledim. Sayın Başbakan'a bunu aynen söyledim. Bunu Başbakan'da kabul etti. Bunu Kürt kökenli bir genel başkan yardımcısını söylerse o zaman açılım olur dedim. Milletvekili arkadaşlarımızla konuştuk. O gün sağolsun iki Kürt kökenli arkadaşımız Ağrı ve Van milletvekilleri biz konuşuruz dedi. Kürt kökenli arkadaşlarımız Meclis kürsüsünden bunu konuştu. Sanırım bu etkili oldu bundan sonra Nevruz'da buna dikkat edilir.
KÜRŞAR TÜZMEN 'AÇILIM'I NASIL GÖRÜYOR?
KAPATILAN DTP İÇİN NELER SÖYLEDİ?
AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA...
C.T.I: Selahattin Demirtaş, 'bugün DTP olmasaydı Türkiye kanlı haberleri daha fazla duyuyor olurdu' diyor. Buna katılıyor musunuz? Ayrıca hükümetin demokratik açılım paketinin planlandığı yerde olduğunu düşünüyor musunuz?
KÜRTLER ŞEREFLİ KARDEŞLERİMİZDİR
K.T.: Kürtler bizim şerefli kardeşlerimizdir. Çünkü biz orada bütün komşu çevre ülkeler ticaretini yaparken, en fazla ticareti en fazla illere baktığınızda Kürt kökenli kardeşlerimiz orada ticareti bağlıyor. Irak'a giderken Kürt kökenli kardeşimizi alıyoruz, Azerbaycan'a giderken Azeri kökenli alıyoruz, Gürcistan'a gidrken Karadeniz'in bütün akrabalarını alıyoruz. Böylesine bir coğrafyada yaşadığımız için farklı dil, farklı kültür, farklı etnik köken hiç farketmiyor... Önemli olan bunun ticaret tabanını geliştirmek, komşularla ticaretin payını yüzde 7'lerden yüzde 38'lere çıkartabilmek.
İşte bunu sağladığımız için bütün komşularımızla şuanda dostane ilişkiler gerçekleştirebildiğimiz için. İhracatı 36 milyar dolardan alıp 132 milyar dolara getirerek, rekor olarak Türkiye'ye armağan ettiğimiz için, burada da en fazla bizim farklı etnik kökenlerle yaptığımız bir alt yapı çalışması oldğu için çok başarılı olmuştur.
TERÖRÜ BİR TÜRLÜ LANETLEYEMEDİLER
Biz sadece terörün lanetlenmesini istiyoruz değil mi hep beraber? Bunu yaptıkları gün zaten çözüme çok yaklaşılmış olacak. Onu bir türlü yapamazlar arkadaşlar.
Ancak Meclis'te olmaları, Meclis dışında olmalarından iyidir. Çünkü orada da kendilerini Türk milletinin içerisinde bir temsilci olarak görerek, Türkiye'de demokrasinin varlığını herkese ispat edebiliyorlar. Gayet rahat konuşabiliyorlar. Kaldı ki hükümetimiz bu açılımlarda, eskiden bir Kürtçe televizyon kanalının düşünülmesi bile çok sıkıntı yaratırdı, bugün artık TRT Şeş kuruldu, hiç bir şey yok... Herkes şarkısını istediği gibi söylüyor, oyununu istediği gibi oynuyor.
TRT ŞEŞ KURULDU PKK MI BİTTİ?
C.T.I.: Mesele sadece TRT Şeş'in kurulması mı? Yani TRT şeş kuruldu, PKK gelip silah mı bıraktı?
K.T.: O işi çok basite indirgemektir. Biz olağanüstü hal uygulamasını kaldırdık, o bölgelere yapılan yatırıma baktığınız zaman 16 katrilyondan fazla yatırım yapıldı. Çok ciddi GAP projesi de tamamlanmak üzere, sağlık, eğitim yatırımları... Yani yapılanın haddi hesabı yok... Biz şunu söylüyoruz; 'Kürtler bizim şerefli kardeşlerimizdir, ancak terör örgütü şerefsizdir' bu kadar... Bunu kabul etmek lazımdır. Çünkü bebek katili olan, öğretmen katili olan, askerimizin, polisimizin katili olan bir örgüte yaslanmamamak gerekir. Erkekçe bunu söylesinler. Gelin siyaset yapın! Kimsenin bir şey dediği yok...
TÜZMEN BBP'YE Mİ GEÇİYOR?
C.T.I: BBP'ye geçeceğinize dair bazı duyumlar var... Bunların doğruluk oranı nedir?
K.T.: Ben bir şey söylediğim zaman herkes ortada çeşitli spekülasyonlar yapmaya başlıyor. Halbuki bizim durduğumuz yer belli. Biz ne dedik; 'Boynumuz yiğit boynui bükerse sevda büker demokrasiden ayrılırken'...
Ondan sonra dedik ki, 'Nereye gideriz?'... Bize her partiden teklif geldi. Sayın Başbakan'ımızla oturduk yaklaşık bir buçuk saat başbaşa konuştuk. İddia ettik, birbirimize şöyle bir baktık, çizilen yol da belli... O zaman dedik ki, 'Bu parti Türkiye sevdalısıysa, biz de sevdaya boynumuzu büküyorsak... Hep zaten ne geliyorsa sevdadan geliyor başımıza biliyorsunuz... Büktük boynumuzu girdik...
C.T.I: Ne geliyorsa başımıza sevdadan geliyor derken neyi kastettiniz?
K.T.: Yani, ben şimdi buradan herkese, bizi izleyen bütün büyüklere, küçüklere saygı ve sevgi iletip mesajlarımızı verip ellerimizi sallıyoruz. Sonuç olarak tüm bunların hepsi bu ülke için.
C.T.I.: BBP'ye geçme gibi bir durum var mı yani?
K.T: Ben Muhsin Yazıcıoğlu'nun çok severim gerçekten. Türkiye bir devlet adamını, çok önemli bir siyasi parti liderini ve en verimli olduğu çağda, gerçekten adam gibi bir adamı kaybetmiştir. O camia bizi çok sever, biz de aynı şekilde onları severiz... Yazıcıoğlu'nun birinci ölüm yıldönümünde partimi temsilen, genel başkan yardımcılığı sıfatıyla katıldım. Bütün camiadaki arkadaşlar bizi orada, o fotoğrafın içerisinde görünce o yorumu yaptılar... Ama bizim ağzımızdan bu duruma ilişkin her hangi bir söz çıkmadı