Tüzmen: Yakışıkıyız ama...
Abone olDevlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Serbest Ticaret Anlaşması imzalamak üzere geldiği Tunus'ta bir sohbet toplantısı yaptı. Tüzmen burada ilginç konulara değindi.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques
Chirac'ın, ''Hepimiz Bizansın çocuklarıyız'' sözüyle ilgili olarak,
''Avrupalı'nın kökeninin nerede olduğunu Avrupalılar bilir. Ama ben
Osmanlı çocuğuyum. Osmanlı torunuyum'' dedi. Bakan Tüzmen, Serbest
Ticaret Anlaşması (STA) imzalamak ve ikili görüşmelerde bulunmak
üzere geldiği Tunus'ta bir sohbet toplantısı yaptı. Toplantıda bir
gazetecinin, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, ''Hepimiz
Bizans'ın çocuklarıyız'' sözlerini hatırlatarak, ''Peki biz
Bizans'ın çocuğu muyuz?'' diye sorması üzerine Tüzmen, şöyle
konuştu: ''Hayır, biz Osmanlı'nın çocuğuyuz. Ama Osmanlı'nın içinde
(devşirme) tabir edilen, o dönemin Osmanlı'nın askeri gücüne
katılan birçok Hıristiyan unsur Müslümanlaştırılarak, Osmanlı'ya
hizmette kullanılmıştır. Osmanlı'nın içinde birçok vezir, sanat
adamı, mimar da bu çerçevede yer almıştır. Osmanlı'da farklı etnik
kökenden gelen birçok unsur beraberce birleştirilmiş, aynı hedefler
için çok ahenkli bir şekilde ülke geliri için uygun görevlerde
istihdam edilmiştir. Sonuçta Avrupalı'nın kökeninin nerede olduğunu
veya Avupa'nın ne çocuğu olduğunu Avrupalılar bilir. Ama ben
Osmanlı çocuğuyum. Osmanlı torunuyum.'' ''YAKIŞIKLIYIZ AMA ŞU
FAKİRLİK OLMASA...'' Türkiye'nin 17 Aralık'ta AB üyeliği için
müzakere tarihi alacağını sandığını belirten Tüzmen, şunları
kaydetti: ''Biz oğlan tarafı olarak yakışıklıyız. Eskilerin
deyimiyle (kelle kulak yerinde) ama ailemiz fakir ve çok kalabalık.
Dolayısıyla müstakbel kayınpederin kafası biraz karışık. Tabii 40
senedir bu iş devam ettiği için de müstakbel gelin, cazip olmaktan
çıktı. Görüntüsünde birtakım değişiklikler var. Eskiden ailesinin
maddi durumu da çok iyiydi. Ama öyle ya da böyle bunun adını koymak
gerekiyor. Önce söz kesilmişti, 17 Aralık'ta nişan olacak. Evlilik
tarihi de yakında olacaktır.'' Bir gazetecinin, ''Çocuklar ne
zaman?'' diye sorması üzerine Tüzmen, ''Çocuklar ortada, evlilik
dışı'' yanıtını verdi. Tüzmen, AB'de eskisi kadar fonların
kalmadığı bir dönemde Türkiye'nin müzakerelerinin başlayacağını
dile getirerek, şunları söyledi: ''Bizim açımızdan AB'nin eskisi
kadar cazibesinin kalmadığı bir dönemde bu ortaklık belki de
gerçekleştirilecek. Ama Türkiye olarak bize getirilen eleştirileri
aşmış durumdayız. Daha önce (Türkiye ev ödevini yapmadı) deniyordu.
Şimdi Türkiye'de sokaktaki vatandaştan devletteki yöneticisine
kadar herkes görevini yapmış vaziyette. Bundan sonra top AB'de.
Artık fazla bir bahaneleri de kalmadı.'' Türkiye'nin AB'de birikmiş
fonlarının yeni projelerde kullanılması gerektiğini anlatan Tüzmen,
''Bir Portekiz'in, İspanya'nın Yunanistan'ın aldığı gibi 20'şer
milyar dolar artık gündemde değil'' dedi. EKONOMİK PROGRAM, AB VE
IMF Bakan Tüzmen, AB'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılacak
olan programla ilişkisi olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine
şunları kaydetti: ''Bunlar birbirleriyle çok bire bir bağlantılı
değil. İkisi ayrıdır. Sonuçta bir tanesi Türkiye'nin dış borcuyla
ilgili, ekonomisini yönlendirdiği, genellikle dünya üzerinde bütün
gelişmekte olan ülkelerde uygulanan programların aynısına benzer
bir programın Türkiye şartlarına uyarlanması ve Türkiye
Hükümeti'nin de kendi programını yapmasıyla aradaki farkların biraz
giderildiği bir program. O tamamıyla ayrı bir hatta devam ediyor.
Bence IMF kendi dinamikleri içinde devam edecek.'' Bir gazetecinin,
''IMF ile yapılması planlanan yeni ekonomik program yüzde 100
Türkiye'nin mi?'' şeklindeki sorusuna ''Öyle söyleniyor'' yanıtını
verdi. 1960, 1974 VE 1980'DE YAŞANANLAR Tüzmen, şunları söyledi:
''Biz eğer 1960'ı, 1974'ü hatta 1980'i yaşamamış olsaydık. Bugün
belki de IMF ile program yapmamıza gerek kalmazdı. Bunlar sadece
darbeler değil. Hükümetlerin yaşadığı kararsızlık dönemi de oldu.
Türkiye bu kesintilere uğradığı zaman AB'nin eline bahaneler vermiş
oldu. Bu bahanelerle üzerimize geldiler. (Sizde ikide bir darbe
oluyor) şeklinde çok fazla bahaneleri oldu. Bizim 1960 yılında kişi
başına düşen milli gelirimiz AB üyesi birçok ülkeden iyi
durumdaydı. Portekiz'den daha iyi durumdaydı. Yunanistan'dan kat
kat fazlaydı. İspanya'ya eşitti.'' Türkiye'nin uğradığı kesintili
dönemlerinden de bahseden Tüzmen, ''Böylesine kesintiler yaşamamış
olsaydık, birçok AB ülkesinin, lider ülkesi konumunda olan
ülkelerden de iyi durumda olacaktık. Çünkü Cumhuriyet döneminde son
derece önemli adımlar atıldı. Türkiye'de altyapı ve üstyapı olarak
çok hızlı hazırlıklar yapıldı. Türkiye batıya doğru çok hızlı bir
şekilde yönelmişti'' açıklamasında bulundu. Geçmişte Türkiye'nin
yaşadığı süreçlerden bahseden Tüzmen, şunları söyledi: ''Geçmişte
damardan şırıngayı çok iyi alabiliyorduk. Şimdi artık vücudumuz çok
nasır olduğu için damardan iğne falan işlemiyor. O dönemde bize
sağ-sol işletildi. Kimimiz sağcı olduk, kimimiz solcu olduk.
Bakıyorum şimdi birçok arkadaşımız aramızda yok. O dönemde çok
büyük beyinler vardı. Türkiye çok yetişmiş insan kaynağını
kaybetti. Geçmişe baktığımız zaman PKK terörünün Türkiye'ye
yaptığı, daha geriye döndüğümüz zaman Çanakkale'de asteğmenlerin
yok olması... Arka arkaya çok iyi yetişmiş beyin gücünüzü
kaybediyorsunuz. Bu kesintiler neden oldu. Baktığımız zaman artık
ülke yönetilemez hale gelmişti. Böylesine kesintiler, kırıklıklar
olmasaydı. Bugün çok daha iyi noktalara gelecektik. İspanya'nın
ekonomisinden çok daha iyi İtalya'nın ekonomisine yakın bir
ekonomimiz olurdu.'' Türkiye'nin artık demokrasiyi özümsediğini
anlatan Tüzmen, Türkiye'de birçok şeyin yaşanarak öğrenildiğini
belirterek, ''Ben 1970-1980'li yıllarda fraksiyonun ne olduğunu
öğrendim. 1980 sonrasında ekonomiyi öğrendik. Tabii 1980'de neyin
doğru neyin yanlış olduğunu bir öğrettiler bize, sonra oturup hep
beraber ekonomiyi öğrendik. 1990-2000 aralığında Türkiye karşı
cinsle olan sorunun çözmeye başladı. O zaman cinsellik bir tabuydu
Türkiye'de. Türkiye oturdu yavaş yavaş seks problemini çözmeye
başladı. Kafasındaki bir takım dogmaları attı. Hanımların topluma,
demokrasiye katkısı daha fazla olmaya başladı. Burada toplum olarak
hep beraber eğitimden geçiyoruz. 2000'den sonra hukuk öğrenmeye
başladık. Yargının, adaletin ne olduğunu öğrenmeye başladık. Bundan
sonra da globalleşmeyi öğrenmeye başlayacağız'' diye konuştu.