1922'de Howard Carter tarafından keşfedildiğinde, Tutankamon'un mezarına giren herkesin firavunun lanetine yakalandığı söylendi. O dönemde Daily Express'in Kahire muhabirinin geçtiği haberde bir kitabeden bahsediliyordu: "Bu kutsal mezara her kim giriyorsa. çok geçmeden ölümün kolları onu ziyaret edecektir" Carter'in keşif gezisinden önce Sir Arthur Conan Doyle perilere inanmakla meşhurdu. Babasının kafasına "korkunç bir lanetin" tohumlarını çoktan ekmişti. Carter'ın sponsoru Lord Caernavon, mezarın açılmasından bir kaç hafta sonra mikrobik bir sivrisinek ısırığından ölünce, Maria Corelli, (romancı) mührü açtığı takdirde neler olacağı konusunda onu uyardığını iddia etti. İngiliz romancı Jane Loudon Webb, yüz yıl önce popüler romanı 'Mumya'da intikam almak için canlanan mumyanın bulunduğu lanetli bir mezar fikrini ortaya atmıştı. Bu tema bundan sonraki hikayelerin her türlüsüne girdi. Küçük kadının yazarı Louisa may Alcott bile bir "mumya" hikayesi yazdı. Ama onun asıl kırılma noktası Tutankamon çılgınlığının ortaya çıkışıyla birlikte oldu. Peki lanet ne kadar doğruydu? Söylentilerin aslı astarı var mıydı? 2002'de British Medical Journal'da yayınlanan bir araştırma lanetin üzerindeki sır perdesine ışık tutuyor. Buna göre Tutankamon'un laneti sonucu öldüğü öne sürülen 26 kişiden sadece altısı mezarın açılışının ilk 10 yılında öldü. Hiç şüphesiz bir numaralı hedef olan Howard Carter 17 yıl daha yaşadı. Bahsedilen lanetli kitabe de hiç bir zaman olmamıştı. Hikaye burada bitmiyordu, 1970 gibi oldukça geç bir tarihte mezardan çıkarılan elişleri sergisi batıyı dolaştığı sırada yaşandı. San Francisko'da sergiyi koruyan bir polis memuru "mumyanın lanetinden" dolayı hafif bir felç geçirdiğinden yakınıyordu. 2005'te Tutankamon'un mumyasının bilgisayarlı tomografiden geçirilmesiyle firavunun nasıl öldüğü de anlaşıldı. 19 yaşındaki firavunun 1.70 m boyunda ve sıska olduğu ve üst çene dişlerinin alt çene dişlerinden önde yer aldığı ortaya çıktı. Tutankamon kardeşi tarafından öldürülmedi, dizinin iltihap kapması sonucu öldü.