TÜSİAD'dan hükümete zehir zemberek sözler!
Abone olTÜSİAD'da veda konuşması Haluk Dinçer, "Vatandaşlar yönetici sınıflara güvenini kaybetmiş durumdalar" dedi.
TÜSİAD'ın bugün yapılan seçimli genel kurulunda veda
konuşmasını yapan Haluk Dinçer, "Bu yıl başkanlığını yapacağı G-20
yolsuzlukla mücadeleyi baş gündem maddesi yaptı. Bu yüzden
vatandaşlar yönetici sınıflara güvenini kaybetmiş durumdalar"
dedi.
PARİS'TEKİ OLAY LAİKLİĞE
SALDIRI
TÜSİAD'ın 45. Olağan Genel Kurulu, Four Seasons Hotel düzenlendi.
Genel Kurul'un açılışında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk
Dinçer konuşma yaptı. Haluk Dinçer konuşmasında, Paris katliamının
laiklik ve ifade özgürlüğü fikirlerine saldırı boyutu taşıdığının
görüldüğünü belirterek, "Bu boyutuyla eylem Avrupa'nın henüz
başaramamış olduğu ama bir ideal olarak belirlediği kültürel
çeşitlilikte birlik hedefine karşı bir saldırı niteliğindedir. Bir
yanda Avrupa'da Müslüman toplumun entegrasyonuna yönelik
politikaların zaafları öte yanda bu ortamın yarattığı sosyal
ayrışmanın ağır faturasını ödeyen gençlerin aşırı akımların
tuzağına düşmesinin kolaylaştıran unsurlar mevcut. Bu unsurlar
farklı kültürlerin barış içerisinde yaşamasını giderek daha zor
hala sokmakta" dedi.
Terörizmin her şekliyle kararlı şekilde mücadele edilmesi
gerektiğine dikkat çeken Dinçer sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece güvenlik tedbirleri alarak bu köklü sorunun üstesinden
gelmek mümkün olamayacaktır. Mücadelenin başarılı olabilmesi için
terörizme yol açan nedenlerinde iyi teşhis edilmeleri ve
giderilmeleri gerekiyor. Hiç şüphesiz ifade özgürlüğü vazgeçilmez
bir değerdir ve hangi hallerde sınırlanabileceği Türkiye'nin de
taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde
tanımlanmıştır. Bir hukuk devletinde hangi söylem ve eylemlerin
yasalarla tanımlanan sınırların ötesine geçip bir suç unsuru teşkil
ettiği hukuk çerçevesinde değerlendirilir. Aksi halde keyfi
sınırlamalar, basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır. İfade
özgürlüğü ve tahammül çağrısını Türkiye olarak paylaştığımız Paris
yürüyüşü ruhunu ülkemiz içeresinde ki tartışmalarda da
yaşatmalıyız."
CUMHURİYET DÖNEMİNİN KIYMETİNİ ANLAMAYAN...
Haluk Dinçer, seçim atmosferinin yaşandığı günlerde toplumsal
mesajı destekleyen mesajların yine ortaya çıkmasını beklediklerimi
belirterek, "Bu noktada Türkiye'nin son gelişmeler ışığında kendi
tarihinden edindiği deneyim ve birikimin önemini bir kez daha
vurgulamak gereği duyuyorum. Cumhuriyet döneminin kıymetini
anlamayan veya anlamak istemeyenlerin bu deneyim ve birikimin
kapsam ve derinliğini, dünya ve İslam tarihi açısında önemini
yeterince incelemediklerini hükmedebiliriz. 200 yıl önce Osmanlı
İmparatorluğu içinde bulunduğu derin krizden bir modernleşme
politikasıyla çıkma iradesini göstermişti. Bu bizim tarihsel
deneyimimizi tanımlayıcı bir boyuttur. Osmanlı İmparatorluğu
insanlık tarihinin en önemli siyasi ve kültürel etki kaynaklarından
biridir. Fakat imparatorluğun sanayi devrimini yapamamış çağdaş
devlet sistemine, demokratik yurttaşlık toplumlarına geçememiş
dönemine özlem anlamsız bir tutum olur" diye konuştu.
MESAFE KAT ETTİKÇE DAHA İYİ
ANLADIK
"Cumhuriyet Osmanlı'nın son dönemlerinde yeşermeye başlayan
çağdaşlaşma girişimlerinin ulus devlet, hukuk devleti ve
demokrasiye geçiş boyutlarında devam ettirildiği dönemdir" diyen
Dinçer şu ifadeleri kullandı:
"Müspet ve menfi tüm gelişmeler bu geniş ve tarihsel açıdan hem
doğru hem de zorunlu bir çerçeve içerisinde yaşandı. Bu bağlamda
laikliğin, din ve siyaset hatlarının ayrı tutulmasının, din ve
vicdan özgürlüğünün, kimsenin hayat tarzını başka toplum
kesimlerine dayatmaması gerektiğinin önemini de demokratikleşmede
mesafe kat ettikçe daha iyi anladık. Osmanlı İmparatorluğu insanlık
tarihinin en önemli siyasi ve kültürel etki kaynaklarından biridir.
Fakat imparatorluğun sanayi devrimini yapamamış çağdaş devlet
sistemine, demokratik yurttaşlık toplumlarına geçememiş dönemine
özlem anlamsız bir tutum olur. Siyaset insanların özel yaşamı ve
ruhani dünyalarıyla ilgilenmez. Bunları ve özgürlükleri güvence
altına alır. Bugün de eşit vatandaşlık, toplumsal cinsiyet eşitliği
ve laiklik ilkelerine tüm gücümüzle sahip çıkmamız gerektiğine
inanıyorum."
DEMOKRASİ YENİ BİR SINAMAYLA KARŞI KARŞIYA
Haluk Dinçer, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ni hedeflemesi bu modernleşme evresinin somut bir evresi olarak benimsendiğini belirterek, "TÜSİAD bu hedefin en tutarlı ev en aktif destekçilerinden bir oldu. Ancak Avrupa Birliği'nin temsil ettiği entegrasyon deneyimini beğenmemiz ve desteklememiz, projenin sorunlarını görmemize engel değil. Geçen yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde pek çok ülkede ki ırkçı, yabancı düşmanı, hatta kimisi AB karşıtı aşırı sağ partiler önemli bir ivme kazandılar. Kuşkusuz 21. yüzyılda demokrasi yeni bir sınamayla karşı karşıya. Daha katılımcı, daha sağ duyulu, daha cesur ve daha insan odaklı bir siyaset gerekiyor tüm çağdaş demokratik ülkeler için" dedi.
DAHA İLERİ REFORM GİRŞİMLERİ MAALESEF GERİDE KALDI
Dinçer, "Önümüzde ki dönem, Avrupa Birliği açısından kucaklayıcı
değerleri ön plana çıkaran anlayışla daha içe kapalı anlayışın
çatışması şeklinde geçecek" diyerek şunları kaydetti:
Bu zaman zarfında birlik ülkelerinde yaşayan Müslüman topluluklara
ve vatandaşlara yönelik politikalar kadar, bu toplulukların ve
bireylerin tercihlerinde hangi seçeneğin başarılı olacağını
belirleyecek. Türkiye kendi tarihsel deneyimine sadık kalarak bu
mücadelenin yapıcı bir tarafı olabilir. Bir yandan tüm inançların
koruyucusu olan laiklik ilkesine sahip çıkmalı, diğer yandan da
kendi Avrupa projesini şekillendirerek Avrupa Birliği ile yeni bir
dil ve diyalog hattı geliştirmelidir.
Bunu yapabildiği ölçüde dünya siyasetinde kendi deneyiminin
özgürlüğüne uygun bir konuma gelecektir. Kendi yarattığımız ve
sonuçları itibariyle bugünkü ekonomik dayarekli bir reform süreci
geçirdik. Bu reform rüzgarı küresel krizin başlamasıyla birlikte
hızını kesti. Önemli sayıda yapısal reform tamamlanmış olmasına
rağmen hem demokratikleşmede hem de iktisadi hayatta daha ileri
reform girişimleri maalesef geride kaldınıklılığımızı artırmış olan
2001 krizi sonrası hem demokratikleşme hem de iktisat
politikalarında sü. Bugün itibariyle Türkiye yine orta gelir
tuzağının hemen kıyısında bekler durumda."
DAHA YAPILACAK ÇOK İŞ VAR
Orta gelire ulaşmanın da kolay olmadığını belirten Dinçer, "Ancak küresel şartların bu parkuru aşmamızda bize sağladığı olumlu bir atmosfer vardı ve bizler bunu iyi kullandık. Ancak krize yakalanmış olduğumuz evre mikro reformlar ve demokratikleşme reformları açısından talihsiz oldu. Son 7 yılda krizle mücadele başlığı altında önemli politikalar benimsendi ve hayata geçirildi. Ancak bugün artarda açıklanan dönüşüm paketlerinden ve yargı reformu paketi sayısından da net anlaşılacağı üzere daha yapılacak çok iş var" dedi.
KAPSAMLI BİR REFORM
Haluk Dinçer, 62. hükümetin kapsamlı bir çalışmayla hem kalkınma, hem rekabet, hem makro istikrara reform alanlarını içeren bir yol haritasıyla yola çıktığını ifade ederek, "Bundan memnuniyet duyduk. Her bir dönüşüm alanının seçimi bu alanlar içerisine yerleştirilmiş eylem planları özel sektör olarak bizce yerindedir. Ne var ki 1000-2000 arasında düzenleme gerektiren bu dönüşüm programlarının hayata geçmesi ne zaman ve nasıl olacaktır? Bu belgelerde Bazı tarihler hedef olarak verilmiş. Ancak yeni bir çalışmayla önceliklerin iyice belirlenmesine ihtiyaç var. Kapsamlı bir reform için seçimden sonraki 4 yıllık fırsat penceresinden yararlanabiliriz. Bu nedenden dolayı önümüzdeki haftalarda siyasi partilerimizle, TÜSİAD'ı bir araya getirmeyi planlıyoruz. İş dünyası açısından reform önceliklerini sunmak ve karşılıklı değerlendirmek arzusundayız" diye konuştu.
HİÇ MEMNUN DEĞİLİZ
Büyümenin kalitesine dikkat çeken Dinçer, "Büyümenin kalitesi ve
verimlilik önceliklerimiz olmalı. Sanayinin toplam ekonomi içindeki
payından hiç memnun değiliz. istihdam yaratmayan veya kalitesiz
istihdam yaratan büyümenin nedeni budur. Bu oran yüzde 15'lerde
yeniden yüzde 20'lere nasıl yükseltilebilir?" dedi.
Dinçer ayrıca, ekonomik açıdan hesaplarına göre çözüm sürecinin
başarısının bir puanlık ek büyüme getireceğini belirtti.