TÜSİAD’dan faiz çıkışı: Tasarruf sahipleri cezalandırılıyor
Abone olTÜRKİYE Sanayici ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye'de uygulanan faiz politikasının tasarruf sahiplerini cezalandırdığını savundu.
TÜSİAD Olağan Genel Kurulu bugün İstanbul’da
düzenleniyor. Toplantının açılış konuşmaları TÜSİAD Yüksek
İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu
Başkanı Simone Kaslowski tarafından yapıldı. Sözcü'de yer
alan habere göre Özilhan, ithalatta dışa bağımlılığa vurgu yaparken
mevcut faiz politikasını eleştirdi. Özilhan’ın konuşmasının
satırbaşları şöyle:
Tam en kötüsünü geride bıraktık artık toparlanma dönemi dediğimizde yepyeni bir krizle karşı karşıya kalıyoruz. Adeta krizlerin sürekli hale gelmesi, belirsizlik ve öngörülemezlik yeni normalimiz oldu.
Yakın geleceğe baktığımızda dünya ekonomisinin tam da pandeminin yol açtığı resesyondan çıkmaya hazırlandığı bir aşamada patlak veren Ukrayna krizinin etkisi ile sert bir darbe alması kaçınılmaz.
Bu kez karşı karşıya kaldığımız sorun stagflasyon. Çünkü hem üretimin yavaşlaması hem de fiyatların artması kaçınılmaz. Enerji, gıda ve başka temel mallarda fiyat artışı ve tedarik sorunları en çok Avrupa'yı ve bizi olumsuz etkileyecek.
Rusya ve Ukrayna dünya buğday ihracatının üçte birini
gerçekleştiriyor. Bu ülkeler aynı zamanda en önemli gübre
üreticileri. Nikel, paladyum ve titanyum gibi bazı metal ve
minerallerin arzı açısından da kritik önemdeler.
Ukrayna krizinin yarattığı bu sorunlara Çin'de Covid-19 ölümlerinin yeniden başlaması ile tekrar gündeme gelen kısıtlamalar ekleniyor. Bu gelişmeler maalesef küresel üretim zincirlerinde yeniden aksamalara yol açacak.
‘Gidişatın toparlanmasını zorlaştıracak…’
Yüksek enflasyon yol açtığı zararları zaten ekonomik ve toplumsal
hayatta bir süredir yaşıyoruz. Enerji, buğday ve gübre
fiyatlarındaki artışlar enflasyonist gidişatın toparlanmasını da
zorlaştıracak.
İhracatta son dönemde sevindirici artışlar elde etmiştik. Ama Avrupa’daki yavaşlama durumunda ihracat artışını devam ettirmemiz mümkün olmayacak. Rusya ve Ukrayna’dan gelecek turistlerdeki azalma, turizm gelirlerinde beklediğimiz rakamlara ulaşmamızı engelleyecek.
Artan petrol ve doğalgaz fiyatları ithalat faturamızı kabartacak. Bütün bu kanallar cari açık üzerinde ilave yük oluşturacak ve Türk lirasının değeri üzerinde baskı yaratacak. Türk lirasının değer kaybı da enflasyonist baskıyı güçlendirecek. Enflasyonist baskının ortadan kaldırılması, her şeyden önce para ve maliye politikasının fiyat istikrarı doğrultusunda uygulanması gerekiyor. Ancak bu tek başına yeterli değil.
‘Dışa bağımlılık’ vurgusu
Enflasyonun temel sebeplerinden biri üretimin hammadde, ara malı,
yatırım malına ithalat bağımlılığının yüksek olması. Bu nedenle TL
değer kaybedince üretim maliyetleri hızla yükseliyor. Enerjide ve
temel girdilerde ithalata bağımlılık yıllardan beri çözemediğimiz
sorunlar.
Dışa bağımlı olduğumuz sürece dışarıdan enflasyon ithal ediyoruz. Enerji ve temel girdilerin fiyatları dünyada arttıkça, bu artış içeriye enflasyonda yükselme olarak başlıyor. İthalata bağımlılığı azaltmak için doğru bir sanayi stratejisi izlemeliyiz.
Faiz çıkışı
Üretim için yatırım, yatırım için de düşük faiz oranları gerekiyor.
Ancak yatırımları canlandırmak amacıyla faiz oranlarının çok düşük
tutulması, yüksek enflasyon ortamında tasarrufları cezalandırıyor.
Negatif reel faizler çok yüksek olunca tasarrufları yatırıma
dönüştürme mekanizması çalışmıyor.
Para tasarrufa yönelmek yerine, dövize, altına, emlak yatırımına, ithal elektronik eşyaya ve ithal otomobile yöneliyor. Bu nedenle üretim yapısını değiştirmeden, ithal girdilere olan bağımlılığı ortadan kaldırmadan, yatırıma dönüşecek tasarrufları artırmadan, tarım ve sanayi üretimini hızlandırmadan fiyat istikrarını sağlamak mümkün değil. Bunun birinci koşulu da uzun vadeli politika geliştirmek.
‘Barış tesis edildiğinde Türkiye’nin eli daha güçlü
olabilir’
Batı, başta enerji olmak üzere Rusya'ya bağımlılığını azaltmaya
çalışırken Rusya da başta yüksek teknolojili ürünler olmak üzere
Batı'ya bağımlılığını azaltmaya ve kendi üretim kapasitesini
geliştirmeye çalışacak. Bu durum, Türkiye'ye enerji koridorları ve
arz zincirleri açılarından birçok yeni imkân yaratacak.
Barış tesis edildiğinde belirginleşecek yeni küresel düzende Türkiye'nin elinin bugünkünden daha güçlü olması kuvvetle muhtemel. Türkiye Ukrayna krizinin başlangıcından beri denge politikası izliyor ve yumuşak gücünü kullanarak krizin sonlanması için ciddi bir çaba gösteriyor. Bu da Batı bloku içinde Türkiye'ye dönük olarak son yıllarda gözlemlediğimiz tutumda değişikliğe yol açıyor.
Türkiye'nin oynadığı kilit rol Batı ile ilişkilerin daha yapıcı bir zeminde ilerlemesi için de bir fırsat yaratıyor. Bu da kriz geride kaldıktan sonra ortaya çıkacak küresel ekonomi politikte Türkiye'ye önemli fırsatlar açıyor.