TÜSİAD hükümeti boykot edecek mi?
Abone olTÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, bir işadamının "Ecevit ve Demirel’i boykot eden TÜSİAD, hükümeti de boykot etmeyi düşünüyor ...
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, bir işadamının
"Ecevit ve Demirel’i boykot eden TÜSİAD, hükümeti de boykot etmeyi
düşünüyor mu, ne zaman?" sorusuna, "Böyle bir söylentiyi
kabullenmekte sıkıntım var. Ama artık 50’li yaşları geçtim,
boykotlar artık çok geride kaldı bizim lugatta" yanıtını verdi.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Bursa Sanayici ve İşadamları
Derneği (BUSİAD) tarafından “Çekirge Toplantıları” kapsamında
düzenlenen toplantıya konuşmacı olarak katıldı. Gelişmekte olan
piyasa ekonomileri grubunda yer alan Türkiye’nin büyüme
kapasitesinin mevcut ve güçlü olduğunu ifade eden Yılmaz,
Türkiye’nin 2000’li yıllara nazaran doğrudan dış yatırım için çok
daha iyi bir noktada olduğunu söyledi. Mevcut durumun yeterli
olmadığını dile getiren Yılmaz, "Aldığımız ’yatırım yapılabilir
ülke’ teyitleri şu anda sadece bir başlangıç ve on yılı aşan
zamandan beri ortaya koyduğumuz temel başarıların sonucu. Bugünden
itibaren Türkiye’yi daha hızlı ve sürdürülebilir kalkınma yoluna
sokacak yeni bir hamleye ihtiyacımız var. Öncelikle, bugüne kadar
olan bu meşakkatli dönemde ortaya koyduğumuz ilkelere sadık
kalmalıyız. Türkiye, bugün dünya nazarında, kural tabanlı düzeni
temel alan bir piyasa ekonomisidir, bu konuda asla bir algı
bozulmasına izin veremeyiz. Özellikle, bugüne kadar bu disiplini
geliştiren hükümetin buna asla izin vermemesi gerektiğini
düşünüyorum" diye konuştu.
"DÜNYANIN EN YÜKSEK CEZALARINI ALIYORUZ"
Türkiye’nin 2000’lerin başından bu yana önemli bir ekonomik gelişme
gösterdiğini dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
"Türkiye ekonomisinin bugünkü dışa açıklık düzeyi, küresel
ekonomiyle bütünleşmede geldiği aşama, kamu borcunun ve açığının
sürdürülebilir düzeyi, hukuk devleti olma yolunda aldığı aşama,
Türkiye’nin kolay manipülasyonlara, spekülatif hareketlere kurban
gittiği 1990’lı yılların çok ötesindedir. Ekonomi yönetimimiz tüm
koordinasyon gücü ile ekonomiye hakimdir. Ayrıca mevcut, güçlü,
bağımsız, düzenleyici ve denetleyici kurum yapısı, bu tür
hareketleri tespit ve engelleme açısından yüksek bir kapasiteye
ulaşmıştır. BDDK’nın olduğu bir ülkedeyiz. Dünyanın en yüksek
cezalarının rekabet kurumu tarafından bankalara kesildiği bir
ülkedeyiz. Bu bankaların, bu piyasanın manipülasyon yapmasına izin
vermeyecek kurumlara sahibiz. Bunu defalarca gösterdiler, güçlerini
biliyoruz. Dolayısıyla böyle bir kaygı içinde olmak yersiz,
gereksiz" şeklinde konuştu.
MUHARREM YILMAZ’DAN ÜSLUP YORUMU
Yaşananları iyi anlamanın demokratikleşme yolunda Türkiye’ye önemli
katkılar sağlayacağını düşündüğünü dile getiren Yılmaz,
"Çoğulculuk, katılımcılık, şeffaflık ve hesap verme kültürü çağdaş
demokrasilerde birey-devlet ilişkisinin sağlıklı kurulabilmesi için
ön şarttır. Bu şartın oluşmaması, devlet-birey ilişkisini
zayıflatmakta, bireylerde dışlanmışlık hissi oluşturmakta ve
vicdanları yormaktadır. Demokrasiler bu niteliklere sahip olduğu
ölçüde bireylere huzur ve güven sağlamaktadır. Aslında demokratik
standart dediğimiz de budur. Şiddete başvurmadan, provokasyonlardan
etkilenmeden ileri demokrasi taleplerini ortaya koyan gençlerimizi
de bu çerçevede değerlendirmek ve takdir etmek gerekir. Daha önce
de ifade ettiğim gibi gençlerimizin demokrasi refleksi Türkiye’nin
geleceğinin de güvencesidir. Demokratik standartlar ancak ileri
demokrasi talebi ile mümkün olabilir, dolayısıyla ileri demokrasi
talebinden hepimizin memnun olması gerekir. İhtiyacımız olan,
önyargılarımızı bir tarafa bırakıp daha fazla konuşmaktır.
Kaygılara neden olan eksikliklerin yanı sıra, yumuşak bir siyaset
üslubunu benimsemek de şarttır. Güven, uzlaşma ve barışı tesis
edecek bir üslubu kurmalıyız, hakim kılmalıyız. Çatışmacı üslup
Türkiye’nin sorunlarını çözmek için ihtiyacımız olan güveni sadece
zedeler. Bu uzlaşı ortamını sağlamak amacıyla atılan ve atılacak
tüm adımları destekliyoruz. Türkiye’nin sorununu çözecek güven
ortamını tesis etmeliyiz" dedi.
Şiddet ve terör ortamını tümüyle ortadan kaldırılacak çözüm
sürecinde önemli bir mesafe alındığını, yeni anayasada uzlaşma
yönünde çabalar olduğunu hatırlatan Yılmaz, toplumsal olayların
yönetimini daha becerikli yapmak gerektiğini vurguladı.
"KATILIMCILIK ANLAYIŞININ ZAYIFLAMASINDAN KAYNAKLANIYOR"
"Bunları, hem ülkemizdeki umutları, moral bozukluğuna çevirecek hem
ülkemizin dünyadaki itibarını zedeleyecek şekilde yönetmemeliyiz"
diyen Yılmaz, şöyle devam etti:
"Çevre duyarlılığı ile başlayan ancak gelişen idare zafiyetleri ile
olayları bu kadar büyütüp, vatandaşlarımızın zaman zaman tahammül
sınırını aşacak bir noktaya getirmemeliyiz. Bu olayların ülke
genelinde aldığı düzey, katılımcılık anlayışının giderek
zayıflamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Zaman içinde
vatandaşın karar sürecinden dışlanmış, devlet-birey ilişkisi birey
aleyhine olağanüstü bozulduysa bu tür gelişmelerin olması
kaçınılmazdır. Biz söylemleri yumuşatmalıyız. Biz hep birlikte
sorumluluk almalıyız. Ülkenin geleceğini gerçekleştirecek, bizi
Cumhuriyetin yüzüncü yıl hedeflerine ulaştıracak anayasa
çalışmalarından vazgeçmemeliyiz."
"ARAP BAHARI’NI YAŞAYANLAR DEMOKRASİNİN TADINI ALAMADILAR"
Türkiye’nin herkesin gıpta ettiği bir ekonomik başarı yakaladığını
hatırlatan Yılmaz, "Bunun büyük itibarını yaşarken niye
demokrasisinde de bir itibar atılımı gerçekleştiremesin. Bu kadar
zor mu ki, bunu beceremez miyiz? Türkiye’nin demokrasi mayasının
tutmuş olmasından büyük memnuniyet duyuyorum. Bize soruyorlar,
’Türkiye’de Arap Baharı gibi bir şeyler mi oluyor, Türkiye Baharı
mı oluyor’. Onlara şunu söylüyorum. ’Arap Baharı yaşayanlar
demokrasinin tadını hiç alamadılar ki. Biz demokrasinin kıymetini
biliyoruz. Biz demokrasinin nimetlerini daha çok devşirmek
istiyoruz" diye konuştu.
Konuşmasının ardından işadamlarının sorularını cevaplayan Muharrem
Yılmaz, bir işadamının, "Türkiye’de anayasa yapacak, Siyasi
Partiler Kanunu’nu değiştirecek bir irade var mı?" sorusuna ise,
"Türkiye ile ilgili bu tür tahminler yapmak, ’irade vardır, yoktur’
gibi tahminde bulunmak gerçekten haddimiz değil. Çünkü öyle
refleksleri var ki bu ülkenin, birden bire öyle olmadık işler
çıkıyor ki, çılgınca şeyler yapabiliyoruz. Bu iradenin varlığını
yokluğunu değil, sizlerle bu iradeyi paylaşmaktan mutluluk
duyduğumu ifade etmek istiyorum" şeklinde yanıt verdi.
Yılmaz, Bursalı bir işadamının "Başbakanın TÜSİAD’ın kurucularını
hedef alması konusunda diyecek bir şeyiniz var mı?" sorusuna ise,
"Direkt hedef alındığıyla ilgili sizinle net bir mutabakatım yok.
Ama alırsak yazık olur. Alırsak, birbirimizden ayrışırsak yazık
olur. Türkiye’ye yazık etmiş oluruz. Bu soruyu, bu söylemi yok
sayarak cevaplandırayım" cevabını verdi.
Yılmaz, "Demokrasi konusunda hükümete ricacı olmaktan öte geçmişte
Ecevit ve Demirel’e olduğu gibi tavır koymayı düşünüyor musunuz?"
sorusu üzerine de, "TÜSİAD’ın çizgisi hep aynı çizgi. Zaman zaman
yoğurt yiyişinde farklılıklar olabilir, yöneticilerin, başkanların.
Ben aranızdan yetiştirdiğiniz, bu tedrisattan gelen, toplumda
uzlaşmanın çok değerli olduğuna, ilerlemek katetmek için uzlaşma
gerektiğine, söylemlerin uzlaşma içeren bir çizgide olması
gerektiğine inanan bir kardeşinizim. Bu üslubu elimden geldiğince,
kırmızı çizgilerimizden de taviz vermeden devam ettirmeye
çalışıyorum" dedi.
MUHARREM YILMAZ’A ZOR "BOYKOT" SORUSU
Bir işadamının, "Ecevit ve Demirel’i boykot eden TÜSİAD, hükümeti
de boykot etmeyi düşünüyor mu, ne zaman?" şeklindeki sorusuna
Yılmaz, şu cevabı verdi:
"Ben bu boykotların, Ecevit’i ve Demirel’i boykot etme konusundaki
tarihi bilgiye çok hakim değilim. Dolayısıyla bunu da kabullenmekte
sıkıntım var, böyle bir söylentiyi kabullenmekte sıkıntım var. Ama
artık 50’li yaşları geçtim, boykotlar artık çok geride kaldı bizim
lugatta. Ama hep birlikte güçlü bir şekilde ülkemizin geleceği, bu
sevdiğimiz, canımız, her şeyimiz, varlığımızın güvencesi,
varlığımıza anlam kazandıran ülke meselelerini çözmek için hep
beraber kararlılıkla çalışırız, gayret ederiz."
Konuşmaların sonunda BUSİAD Başkanı Oya Coşkunöz Yöney, Yılmaz’a
plaket takdim etti.