TÜSİAD Başkanı Turan: Enflasyonla mücadele edilmiyor denklem çalışmadı 1990'larda kaldı
Abone olTÜSİAD) yeni başkanı Orhan Turan yeni ekonomi modelini eleştirerek "Para birimine aşırı değer kaybettirip ihracatta alan kazanma 1990’larda kaldı. Dünya değişti” dedi. Enflasyonla yeterince mücadele edilmediğini söyleyen Turan “TL’ye değer kaybettirip cari açığı azaltalım ardından enflasyon düşer denklemi çalışmadı” şeklinde değerlendirdi.
Türkiye’nin üretim potansiyeline vurgu yaparak, “Geleceğimizden
çok umutluyum” diyen TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, ülkenin daha net
bir rotaya ihtiyaç olduğunu belirtti. Turan, Türkiye Ekonomi Modeli
olarak adlandırılan planı “TL’ye değer kaybettirip cari açığı
azaltalım ardından enflasyon düşer denklemi çalışmadı” şeklinde
değerlendirdi.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) yeni başkanı Orhan Turan Dünya gazetesinin sorularını yanıtladı. “Cari açık yeniden yükselişte… Yeni ekonomi programının iddiası kaldı mı” sorusuna Turan, “TL’yi değersiz kılıp ihracatı artırmak gibi bir beklenti oluşmuş olabilir ama bugün global ihracat pazarlarının dinamikleri farklı. Para birimine aşırı değer kaybettirip ihracatta alan kazanma 1990’larda kaldı. Dünya değişti” şeklinde yanıt verdi.
Turan, "Faizi düşürdük doğru ama “ucuz krediler var, bu da yatırıma gidiyor” tespiti tam doğru değil. Bugün ticari kredilerde, yatırım kredileri zaten fiyatlanamadığı için uzun vadeli yatırım kredisi arzı yok. Reel kesim de zaten bu düşük faizden yeterince faydalanamıyor." ifadelerini kulandı.
Merkez Bankası'nın ihracatçıların döviz kazançlarında zorunlu satış oranını yüzde 40'a çıkarmasını ise Turan "TCMB’ye bu dövizler giderken zaten piyasadan da benzer oranda talep oluştuğu için toplam döviz arz talep dengesi değişmiyor. Her an yeni bir adım gelebilir ve tüm enerjimizi bu yeni adımlara uyum sağlamak için kullanıyoruz" diye değerlendirdi.
Turan'ın açıklamaları şöyle:
"Dövize daha ucuz maliyetle erişirdik"
"Ekonomimizin çok yüklü döviz ihtiyacı var. Sadece cari açık değil
dış borç ödemelerimiz de yüksek. Döviz kaynağımız az. Son dönemde
uyguladığımız programla beraber ülke risk primimiz de arttı ve bu
kanalla da dış borç bulma maliyetimiz yükseldi. Ekonomide çarkların
dönmesi için gereken dövizi bulamadığımızda da o açıkta kalan
dövizi karşılamak için TCMB rezervleri devreye giriyor. Oysa en
başta TL bu denli değer kaybetmese, şu an ihtiyacımız olan döviz
kaynağına çok daha ucuz maliyetle erişirdik. Rezerv harcamamız da
gerekmezdi.
"Şok geldikten sonra mücadele daha maliyetlidir"
Enflasyonla yeterince mücadele edebildiğimizi düşünmüyorum. Örneğin doğru para politikası uygulayamıyoruz ya da tarım gıda gibi konularda gerekli yapısal adımları atamıyoruz. Olası global şoklara ekonomiyi hazırlayamıyoruz. Bünye gibi düşünün, her an dışarıdan bir risk gelebilir.
Siz böyle bir durumda ne yaparsınız? Vücudunuzu dirayetli tutmak için gereken sağlık adımlarını atarsınız. Bizim ekonomimizde durum farklı, global taraftan bu enflasyon dalgasının gelmesi çok muhtemel idi. Buna daha hazırlıklı olup üzerimize düşeni yapmalıydık. Biz bu dalgaya, enflasyon oldukça yüksekken ve tüm dünya faiz artırırken, faiz indirerek girdik. Kaçınılmaz olan kur şoku yaşandı. Bir şok geldikten sonra onunla mücadele çok daha maliyetlidir. Mühim olan o şoka hazırlıklı olmak.
"ÜFE'deki yükselişin sürmesi enflasyon artışını
gösteriyor"
Enflasyon tarafında sadece bu yıl değil son 5-6 yıldır doğru
mücadele edemiyoruz. Yıllar içinde fiyatlama davranışı bozuldu,
atalet devreye girdi. Sanıldığının aksine, konu sadece arz yanlı
değil iç talep de enflasyonist. Kur baskısına zaten hiç
değinmiyorum. Bütün bu gerçekleri bir kenara bırakıp enflasyonun
tamamen globalden kaynaklandığına kani olursanız, teşhis yanlış
olur. Kısa vadede enflasyon görünümü oldukça zorlayıcı. Reel
kesimde yeni ürünler yeni fiyatlarla stoklara giriyor. Bunlar da
bir tur daha fiyat baskısı yaratacaktır. Öne çekilmiş talebin halen
enflasyon yarattığını görüyoruz. Globalde de emtia artışı yoğun. O
yüzden kısa vadede enflasyonun daha da yükselmesi olası. ÜFE’deki
hızlı yükselişin henüz durmamış olması da enflasyonun artmaya devam
edeceğini gösteriyor.
"Reel kesim düşük faizinden yeterince
faydalanmıyor"
Faizi düşürdük doğru ama “ucuz krediler var, bu da yatırıma
gidiyor” tespiti tam doğru değil. Bugün ticari kredilerde, yatırım
kredileri zaten fiyatlanamadığı için uzun vadeli yatırım kredisi
arzı yok. Reel kesim de zaten bu düşük faizden yeterince
faydalanamıyor. Olan kredi arzı kısa vadeli ve bu da işletme
sermayesine gidiyor. Tüketici kredilerinde ise yavaşlama var ve bu
krediler zaten pahalı. Özetle düşürdüğümüz faiz bugün itibari ile
yatırım ve istihdam yaratmıyor. Ekonomiye sirayet etmiyor.
"Konu sadece faiz değil..."
İş dünyası yatırım yaparken uzun vadeli fonlama kaynaklarını
inceliyor fakat ondan evvel ekonominin geleceğine ve
öngörülebilirliğine bakıyor. İstikrarlı bir ekonomi varsa, ileride
bu tüketim baskılanır mı gibi bir endişe, risk görmüyorsa,
enflasyon düşükse iş dünyası yatırım kararı alıyor. Bu koşulların
ardından faizin seviyesine bakıyor. İstikrar endişesi olan bir
ekonomide faiz düştü diyelim bu muhakkak ki yatırıma da dönüşmüyor.
Bunu biz 2020’de KGF’de bir miktar yaşadık. O dönem düşük faizli
fonlama konuta, arabaya, dövize gitmişti örneğin. Dolayısıyla konu
sadece faiz seviyesi değil iş dünyası için öncelikli olan
öngörülebilir ve istikrarlı büyüme.