Türküz, köşe yazarlarını severiz
Abone olİletişim profesörü ve Radikal Gazetesi köşe yazarı Haluk Şahin, Türk Milleti'nin köşe yazarlarına düşkünlüğünü mercek altına aldı. Yazarlara düşkünlüğümüzün ipuçları...
İletişim profesörü ve Radikal Gazetesi köşe yazarı Prof. Dr.
Haluk Şahin, "Türküz, köşe yazarlarını severiz"
başlıklı yazısında ilginç tespitlere yer verdi. Şahin, Türk Milleti
olarak, haber okumaktan çok köşe yazarlarını tercih etmemezin
sebeplerini şöyle temellendirdi:
- Bizde, son yıllarda, soru hep şöyle soruluyor:
'Niçin bu kadar çok köşe yazarı var?'
Oysa o soru şöyle de sorulabilir:
'Niçin bu kadar çok köşe okuru var?'
Bunun nedenlerinden biri bizde haberlerin çok kötü yazılmış
olmasıdır, hiç şüphem yok. Karman çorman, bulanık, kılçıklı fasulye
gibi boğazdan geçmeyen metinleri kim okur? Paragraf denen olanaktan
habersiz, yazı mimarisinden yoksun enformasyon öbekleri... Nitekim,
okurlar başlıktan ötesini okumuyorlar, köşe yazarlarını tercih
ediyorlar...
Diyeceksiniz ki, köşe yazıları çok daha iyi mi yazılmış. Cevabım,
evet olacaktır. Çok kötü yazan köşe yazarları da var, ama genel
ortalama haberlerin üzerindedir.
Bu her zaman böyle değildi. Gittiği habere damgasını basan,
yazdığını okutan muhabirler vardı. Necmi Onur, Mete Akyol, Ümit
Deniz, Halit Çapın, Ömer Sami Coşar, Altan Öymen, Celalettin Çetin
ve nice ötekiler gibi...
Batı basınında hâlâ böyledir. Haberi okumadan önce muhabirine
bakarsınız. Bunlardan birçoğu yaşı 60 ya da 70'i bulmuş deneyimli
yazarlardır. Keşke
bizde de öyle olabilseydi. Belki o zaman bu kadar çok köşe yazarı
olmaz, haberler de daha çok okunurdu. (Sevgili Hakkı Devrim'in Uğur
Cebeci'nin kaba sözlerine alınmasına gerek yok: Gazetecilik hiç
emekli olunmayan meslekler kategorisindedir!)
Evet, araştırmalar ve istatistikler bizde köşe yazılarının
haberlerden daha çok okunduğunu gösteriyor.
Bunlar bir şeyi daha gösteriyor. Okurlar en çok hırçın, birilerine
haddini bildiren, lafını sakınmayan ('küfürbaz' dememek için bu
deyimi seçtim), 'kodumu oturtan' yazar tipinin yazılarını
okuyorlar. 'Seviyorlar' demiyorum, 'Okuyorlar' diyorum, çünkü bu
türden yazarlar anketlerde en önde gelen 'nefret objeleri' olarak
da sivriliyorlar.
Galiba, onların yazılarını okumakla, kavga seyretmek ihtiyacımızı
gideriyoruz. Konu o kadar önemli değil. Sokaklarda tanımadığınız
insanlar arasındaki itiş kakışları seyrettiğiniz olmadı mı? Öyle
bir merakla okuyorsunuz. Birinin, acımasız kelimelerle, bir sağdan
bir soldan vurarak hiç tanımadığınız birini hakladığını
görüyorsunuz. Artık içiniz yağla balla mı kaplanıyor yoksa öfkeyle
mi, duruma bağlı.
Önemli olan şu: Okuyorsunuz!
İngiliz ve Amerikan basınında da bu türden köşe yazarları var.
Onlara 'curmedgeon' yazarlar diyorlar. Dilimize 'huysuz herif' ya
da 'huysuz karı' şeklinde çevirebiliriz. Bu aksi 'herif'ler ya da
'karı'lar hiçbir şey beğenmezler, dilleri sivridir, ısırgan gibi
dalarlar. Ama okuturlar. 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan H. L.
Mencken bunların piridir.
H. L. Mencken gibi bir yarı dâhiden söz ettim diye bizim 'huysuz
herif'ler sevinmesinler. Bizde de bu tiplerin kaliteli ve
bilgilileri görülmüştür, ama kafası tın tın öten, incelikten
anlamayan, saldırgan magandaları baskındır. Kimlerden söz ettiğimi
biliyorsunuz, eminim.
Köşe yazarlığını sorun haline getiren işte böyleleridir.
Herkes 'huysuz herif' olamaz. Mizaç meselesidir. Hatta, bir miktar
kişilik bozukluğu gerekebilir.
Onlar kadar okunmayan öteki köşe yazarlarına gelince... Onların
işlevi şu alacakaranlık dünyada el fenerliği yapmaktan ibarettir.
Evet, el fenerliği... Bir zamanlar kimilerinin deniz feneri olduğu
sanılmıştı, ama gemiler kayalara bindirince öyle olmadığı
anlaşıldı...
İşte biz böyleyiz: Türküz, haber okumayız, köşe yazarlarını
severiz!
Yazı: Haluk Şahin
Kaynak: www.radikal.com.tr