Türköne'ye göre türban sorunu çözüldü
Abone olGazeteci yazar Mümtazer Türköne, yıllardır süren türban sorununun çözüme kavuştuğunu savundu.
"Bundan sonrası edebiyattır" diyen Türköne, CHP'nin
YÖK'ün yayınladığı kıyafet genelgesine herhangi bir tepki
vermemesinin de türban sorununun çözüldüğüne en büyük işaret
olduğunu dile getirdi.
Türköne, YÖK'ün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ndeki türbanlı bir
öğrencinin başına giydiği şapka nedeniyle sınıftan çıkarılmasının
ardından yaşanan süreçte yayınladığı genelge ile aslında sorunun
çok basit bir şekilde çözüldüğünü iddia etti.
Birleşik Sanayici ve İşadamları Derneği (BİRSİAD)'nin düzenlediği
"Demokratikleşme yolunda Türkiye" konulu panel Antakyalılardan
büyük ilgi gördü. 2 bin kişinin katılım gösterdiği panele gazeteci
yazar Mümtazer Türköne, Faruk Mercan ve Nagehan Alçı konuşmacı
olarak katıldı.
Gazeteci Yazar Faruk Mercan'ın yaptığı giriş konuşmasının ardından
söz alan Gazeteci ve televizyon yorumcusu Nagehan Alçı, 12 Eylül'de
yapılan referandum sonrasında ülke çapında genel bir rahatlama
görüldüğünü söyledi.
TÜRKİYE İVME KAZANDI
Referandum sonrası bir anda itirafların başladığını belirten Alçı,
"Turgut Özal suikastı ile ilgili bir takım iddialar ortaya atılmaya
başlandı. İnsanların kendileriyle yüzleşme süreci pamuk ipliği gibi
aldı başını gidiyor. Öbür taraftan yıllardır kör düğüm haline gelen
Kürt meselesi ile ilgili girişimler yapılmaya başlandı. Yeni
yıllardır bir türlü çözülemeyen türban sorunu ile ilgili an azından
insanlar yine konuşmaya başladılar" şeklinde konuştu.
Yaşanan bu tabloya bakıldığında referandum sonrasında Türkiye'nin
konuların gündeme gelişi açısından büyük bir ivme kazandığını
belirten Alçı, "Referandum öncesinde son derece artan Türkiye'yi
siyah ve beyaza ayırma eylemi vardı. Onunda daha çok griye
döndüğünü ve üslubun yumuşadığını görüyoruz. Eğer bu üslup
yumuşaması devam ederse yakında kavga etmekten değil konuşmaktan
fayda sağlayacağımızı anladığımız bir ülkeye ulaşacağımızı
düşünüyorum" dedi.
ALÇI: YASAK UTANÇ VERİCİ
Baş örtüsünün Türkiye'de mesele olmasının bile utanç verici
olduğunu belirten Alçı, "Başörtüsü sorununu siyasiler çözümsüz hale
getirdiler. Aslında 12 Eylül ürünü olan YÖK bu meseleye el attı ve
YÖK 28 Şubat'ın ürünü olan başörtüsü sorununu çözmek için harekete
geçti. Ama başörtüsü meselesinin temel muhatapları üniversite
öğrencileridir ve ben üniversite öğrencilerinden bu konuda hareket
bekliyorum" diye konuştu.
Üniversite öğrencilerinden gerekirse sokaklara çıkmalarını
beklediğini belirten Alçı, "Onlardan Kendilerini ifade etmelerini
bekliyorum ve bunu sadece kız öğrencilerden değil özellikle erkek
öğrencilerden bekliyorum. Çünkü dezavantajlı grupların
savunuculuğunu aynı dezavantajlı grup yaparsa etkisi yeterince
büyük olmaz. Bu soruna siyasiler kadar, aynı şekilde mağdur olan
erkek öğrencilerinde el atması lazım. Ancak şimdiye kadar çok fazla
ses ve organizasyon göremedim." ifadesini kullandı.
DİNLENME İDDİALARI
İlhan Cihaner'in Başbakan Erdoğan'ın dinlendiği yolundaki
iddialarıyla ilgili düşüncelerini de dile getiren Alçı, "Cihaner,
Başbakanın dinlendiğini ve bunların ortaya çıkması durumunda
ortalığın karışacağını da iddia etti. İnsanlar o dinlemelerde
başbakanın nelere takıldığını merak ettiler. Ben başbakan olduğu
için değil bu dinlemenin yasadışı yapıldığı için ayıp olduğunu
düşünüyorum. Türkiye'de ki en büyük sorunlardan biri her insanın
birilerini yasadışı bir şekilde dinletmesidir ve karşı tarafa bunu
bir koz olarak kullanmasıdır." dedi.
ESKİ DÜZEN SONA ERDİ
Türkiye'de 1960'lı yıllardan bu yana gelen bir iktidar düzeni
olduğunu belirten gazeteci yazar Mümtaz'er Türköne ise ilginç
tespitlerde bulundu.
Türköne, "Sandıktan çıkan iktidarlar, yargı, üniversiteler, bir
yanda askeriyesiyle parçalı bir iktidar yapısı vardı. Ama birileri
halktan almadıkları iktidarı kullanabilmek için bu ülkede bir düzen
kurdular. Bu düzenin püf noktası ise toplum farklı kesimlere
bölerek, inançlarıyla, etnik kökenleriyle ve siyasi görüşleriyle
farklı kamplara ayırarak birbirleriyle çatışmasıydı. Eğer toplum
çatışma içerisindeyse, birbirinden nefret ediyorsa, birbirine
düşmanlık besliyorsa, ortalık kavgadan gürültüden geçilmiyorsa o
zaman kime ihtiyacımız olur, elinde silah olan yeni düzeni
sağlayacak olana ihtiyacım olur" dedi.
Türkiye'de sistematik olarak 27 Mayıs 1960'tan bu yana böyle bir
düzenin kurulduğunu ve yaşatıldığını belirten Türköne, "Alevi'si,
Sunni'sinden korkacak, Sunni'si Alevi'sinden korkacak, Türk,
Kürt'ten, Kürt'te Türk'ten korkacak. Herkes birbirinden korkacak
tetikte duracak ve birileri de bu korkular üzerine bir iktidar
tanzim edecek ve bizi yönetecekler. Bundan sonra, 'Böyle bir
iktidar ve yönetim anlayışı, halkın elinden iktidarı gasp edip ben
daha güçlüyüm. Benim elimde silah var. Düzeni ve asayişi ancak ben
sağlarım. Bu ülkenin birliğini ve bütünlüğünü ancak ben muhafaza
ederim. Neden, çünkü herkes birbirine düşman, herkes bu ülkenin
altını oyuyor. Herkes bu ülkeyi bölmek parçalamak istiyor.' diye 27
Mayıs'tan beri kafamıza vura vura bize bu düzeni ezberlettirenlerin
kurduğu düzen artık sona erdi." şeklinde konuştu.
Panel daha sonra konuşmacılara yazılı olarak verilen soruların
cevaplandırılması ve yazarların son çıkan kitaplarını imzalaması
ile son buldu.