Türköne ülkücüleri kızdıracak
Abone olGeçmişini sıklıkla eleştiren Mümtaz'er Türköne'nin bu sözleri ülkücüleri kızdıracak cinsten. Nasıl ülkücü oldu? Nelerden pişman, nelerden utanıyor?
Bu hafta Ergenekon davasındaki gelişmeler ya Susurluk
kazasını ya da 28 Şubat dönemini işaret edince, Çiller’e de o dönem
siyasi danışmanlık yapmış Prof. Mümtaz’er Türköne hem kendi
geçmişiyle hem de Ergenekon'la ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.
"Mafya yerine akademisyen oldum" dedi.
Vatan'dan Sanem Altan'a konuşan Türköne şunları söyledi:
SOLCULAR DÖVDÜ, ÜLKÜCÜ OLDUM
Çok anarşist bir gençtim, felsefi anlamda da. Çok da yaramaz...
Mülkiye’de ikinci sınıftayken, 1974’teki Ecevit affıyla 68 kuşağı
hapishaneden çıkıp okullara döndü. Okul birdenbire gerildi. Solun
peygamber kabul ettiği adamlardı bunlar. Boykot ilan ettiler. Ben
de dinlemedim, sınav vardı, ona girdim. Bunlar da gelip
beni dövdü. Ben de ülkücülerin yanına gittim. Benzerlerimi
de orada buldum. Dostluklar edindim. Böyle başladı. Herhangi
birimizin neden solcu, neden sağcı olduğumuzla ilgili anlamlı
nedenlerimiz olduğuna inanmıyorum. Takım taraftarı olmak gibi.
Sosyalleşiyorsun.
FENA HALDE KULLANILDIK
Akademik hayatım boyunca niye düşmandık, cevabını hep aradım.
Yanlış olduğunu düşündüğüm işler oluyordu. O iktidar kapışmalarının
yarattığı bir şiddet vardı, gençlerin kendilerinin yaratmadığı.
Bugünden bakarken, bizi kullandıklarını anlıyorum. Fena
halde kullanıldık hem de. O kan deryası içinde, nefret içinde bu
sonuçları çıkartmak çok zordu tabii.
SİMDİ YAZDIKLARIMA BAKINCA UTANIYORUM
Mülkiye’de liderdim, Ülkü Ocağı Başkanı’ydım. Ülkü Ocakları Genel
Merkezi’nde yöneticilik yaptım. Gençlik liderleri sınıfındandım. 19
yaşındaydım. Ama kafa yarma, ateş etmenin dışında kaldım.
Ülkücülerin dergilerini çıkardım. Şimdi yazdıklarıma bakınca
utanıyorum. Sloganlar yaratırdım, hâlâ da kullanıldığını
biliyorum.
BURJUVALAR DEV YOL'CU, KÖYLÜLER ÜLKÜCÜ
Biz, ülkenin ciddi bir Sovyet işgal tehdidi altında olduğuna
inanıyorduk. Solun da bu amaca hizmet ettiğine inanıyorduk. Buna
milli bir direniş olarak, ülkemize sahip çıkalım istiyorduk.
Şehirli burjuva çocukluları Dev-Yol’cu, Kurtuluş’çu, Dev-Sol’cu
oluyordu. Alevi Kürt çocukları Halkın Kurtuluşu, THKO. Taşralı
şehirli çocuklar İslamcı, taşralı köylüler de ülkücü oluyordu.
ABDULLAH ÇATLI'YI TANIYOR
Muhsin Yazıcıoğlu başkanken, Çatlı ikinci başkandı, ben de yönetim
kurulundaydım. Tabii ki tanıyorum. Ama 1978’den sonra hiç görmedim.
Benim tanıdığım Çatlı, taşradan gelmiş, yağız, Anadolu delikanlısı,
iyi dövüşen, iyi kavgacı, (bunlar önemli özellikler) son
derece temiz ve masum bir yüzü olan ve herkes parkayla dolaşırken
takım elbise giyen biriydi. Bir daha hiç görmedim ama
Susurluk kazasında öldüğünde çok üzüldüm. Bunu rahatlıkla
söyleyebilirim.
BAHÇELİEVLER KATLİAMI YANLIŞTI
Bahçelievler Katliamı 1978’deydi. Yani 7 masum genci öldüren ya da
öldürten adama “Sonra değişti” diye kızıyorsanız, ben de “Bu işte
bir tuhaflık var” derim... Çok üzülmüştüm. Başlangıçta failleri
belirlenmeden önce ülkücülerin yaptığına inanmamıştım. Ayrıca TİP
de sol örgütlerin en yumuşağıydı. Düşman kabul etmememiz gereken
bir partiydi. En ılımlılarıydı. Sola yönelik canice bir
eylem planlıyorsanız, bunu TİP’e
yapmazsınız. Bahçelievler Katliamı’ndan hâlâ içerde
yatan Ünal var, oda arkadaşımdı, onun suçlu olduğuna hâlâ inanmam.
O olaya karıştığına inanmam. Çok narin, duygulu bir çocuktu.
BOZKURT EFSANESİ DOĞRU DEĞİL DEDİ AFAROZ
EDİLDİ
Arkadaşınızı mezara koyduysanız, insanlardan nefret ederek,
öldürmek isteyerek yaşadıysanız bu travma bütün hayatınızı
belirliyor. Bununla çok ciddi hesaplaşıyorsunuz. 80 öncesi çok
hızlı yaşayan, 80’den sonra da birçok şeyi sorgulayan, entelektüel
düzeyini tartışan, aykırı fikirlerini çok rahat ifade eden eski bir
ülkücüyüm. Bu aykırılık yüzünden ülkücüler beni aforoz ettiler.
Tehditler aldım “Bozkurt efsanesi doğru değildir” dediğim için.
1983’te hapisten çıktığımda mafya da olabilirdim. Ama akademik
kariyeri tercih ettim.
SUSURLUK ERGENEKON'UN NERESİNDE?
Ergenekon’un varlığına inanıyorum. Susurluk’a da inanıyorum.
“Susurluk, Ergenekon’un neresinde?” tartışmaları anlamsız. Devlet
1993’ten itibaren hukuk dışına çıkmış. PKK sorunuyla başetmek için
adam öldürmüş. Yargısız infaz yapmış. PKK’ya yardım ettiği iddia
edilen Kürt işadamlarına yönelik suikastler düzenlemiş. Devlet pis
işleri için illegal bir örgüt kurmuş. Adı ne olursa olsun.
Birbirinden ayırmaya gerek yok. Karanlık bir yerde iş görüyorsanız,
zaten birbirinize temas edersiniz. Susurluk, Ergenekon’un kendisi.
Susurluk, bu örgütün PKK’ya karşı kullanılan kısmını ifade
ediyor. Çünkü 1990’da NATO ülkeleri kendi örgütlerini
lağvederken Türkiye bunu yapmadı. Ordunun siyasete karşı
mücadelesinde elverişli bir araç olduğu için muhafaza edildi. Hukuk
dışı kullanıldı. Sonuçta Silivri Cezaevi’nde hepsi buluşuyor.
TANSU ÇİLLER NE ANLAR PKK'DAN?
Tansu Hanım’ın “PKK’ya yardım eden iş adamlarını
biliyoruz”demesi bu işlerden hiç anlamadığını gösteriyor.
Bir ekonomi profesörünün bu işlerden anlaması mümkün değil. Hep
gaflarla doludur biliyorsunuz söylemleri. Tansu Hanım’ın
belirleyici bir faktör olduğunu düşünmüyorum. Bir hanım olarak siz
Başbakan olsanız ne yaparsınız, Tansu Hanım da farklı değildi. Ne
PKK’dan anlar, ne terörden anlar, ne terörle mücadeleden anlar.
Tansu Hanım terörle mücadele ve Susurluk konusunda çok naifti.
Birikim olarak bu işlerden anlaması mümkün değil.