Türkmenler ölürken kimse bir şey demiyordu
Abone olGazeteci yazar Avni Özgürel, hükümetin Işid ve Kobani politikasını protesto edenlere tepki gösterdi.
Kobani protestolarını değerlendiren Avni Özgürel, "Musul düşerken, orada onca insan hayatını kaybederken, Türkmen bölgelerinde kan akarken kimse bir şey demiyordu." dedi.
Çözüm süreci kapsamında rol oynayan Akil İnsanlar Heyeti üyeleri, terör örgütü IŞİD'i bahane ederek düzenlenen izinsiz gösterilerle ilgili sağduyu çağrısında bulundu.
Akil İnsanlar Heyeti'nde Doğu Anadolu Bölgesi Başkanlığı yapan Can Paker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, olayların perde arkasını bilmediğini ifade ederek, uzaktan bakıldığında olayların çok ciddi bir toplumsal karşılığı olmadığını dile getirdi.
Çözüm sürecinin, hem doğudaki insanlar hem Türkiye'nin geneli tarafından benimsendiğini ve sonuçlandırılmasının beklendiğini anlatan Paker, şöyle devam etti:
"Yaşanan olayların sonucu değiştireceğine inanmıyorum. Ancak geciktirmeler, iniş ve çıkışlar olabilir. Olayların toplumsal karşılığı olmadığına inanıyorum, geçici olarak görüyorum. Toplum artık barışı benimsemiş vaziyette. Bunu hem Türkiye'nin doğusu hem batısı için söylüyorum. Dolayısıyla doğunun beklediği değişiklikleri artık batı yadırgamayacak duruma da geldi. Olayların süreçte çok önemli bir etki yapacağına inanmıyorum. Çözüm sürecini de çok büyük oranda etkilemeyecektir. Geciktirebilir bir miktar bazı şeyleri ama sonucu etkilemez."
AVNİ ÖZGÜREL
Akil İnsanlar Heyeti'nde Ege Bölgesi Başkanvekili olarak bulunan Avni Özgürel, başını ABD ve Fransa'nın çektiği uluslararası koalisyonun, IŞİD'ın bulunduğu noktalara müdahale ettiğini anımsattı.
Koalisyon güçlerinin genelde petrol açısından önemli noktaları vurduğunu belirten Özgürel, "Yani vurulan yerler boru hatları, Kobani'nin de (Ayn el Arab) bulunduğu insan unsurunun hakim olduğu yerler. Kobani etrafında IŞİD'in 8 tankı var. Yani 'başka yerde cipleri bile vurabilen Amerika bu tankları vuramıyor' demek çok doğru değil" diye konuştu.
Özgürel, bölgede ciddi kargaşa yaşandığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"ABD ve Fransa'nın, imkanlarına rağmen IŞİD'i koruma tavrı içinde olmasına tepki göstermeyip, Türkiye'yi protesto etmek, provokasyondan başka kelime ile açıklanamaz. Komşumuz da olsa 'kargaşa var' diye yabancı bir ülkeye savaş mı açalım? Musul düşerken, orada onca insan hayatını kaybederken, Türkmen bölgelerinde kan akarken kimse bir şey demiyordu. Kobani ile ilgili hassasiyet elbette olmalı ama protesto edilmesi gereken Ankara değil, Fransa ve Amerika'dır. Türkiye kapılarını açmamış olsa bu tepkileri belki hak edebilir ama tüm sığınmacılara kapılar açılmasına rağmen bu tepkiler oluyorsa, bu uluslararası güçlerin, Türkiye'yi Suriye'ye müdahaleye zorlayan ya da kara gücü olarak yararlanma isteyen güçlerin tavrı daha ciddi sorgulanmalıdır."
AYHAN OĞAN
Akil İnsanlar Heyeti'nde Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Sekreteri olarak yer alan Ayhan Oğan, Batılı ülkelerin Kürtleri, bölgede kendi adına savaşacak grup olarak gördüğünü ve IŞİD'i yenmelerine karşılık da kendilerine Kürdistan'ın kurulmasını vadettiğini savundu.
Bunun bazı Kürt siyasetçileri heyecanlandırdığını dile getiren Oğan, "Bunu destekleyen bölge ülkeleri de var. Türkiye'nin Kürtleri tehdit gören siyaseti değiştirip müttefik gören anlayışı, bölgedeki bütün planları bozacağı ve bu kendileri için olumsuz olacağından böyle bir kargaşa çıkarıyorlar" diye konuştu.
Oğan, Kürt siyasetinin "akıl tutulması" yaşadığını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:
"Demokratik, eşit vatandaşlık temelinde sonuçlanmak üzere olan çözümü sabote edecek bir akıl tutulması ve söylem içindeler. Bu çatışma dilinin toplumda tutacağını zannetmiyorum. Herkes pozisyonunu yeniden gözden geçirip, olumlu bir dil kullanmak zorunda. Kürtler şunu unutmasın; burada halkın çözüm sürecine verdiği destek, demokratik, eşit vatandaşlık çerçevesinde verilmiştir. Bir özerklik, farklı yönetim, kendi projelerini hayata geçirecek, 'Biz yaparız olur. Bu bölge bizim ve kimse karışamaz' düşüncesi ve diğer muhalif düşüncelere yasaklama getirmesinin sonuçları ortadadır. Bu çözüm olmaz. 'Biz burada özerklik ilan ettik. Kimseye dokundurmayız' anlayışını kabul etmek mümkün değil. Dindar Kürtleri diğer gruplarla çatıştırma amacı var. Bu kabak kendi başlarına patlar."
KADİR İNANIR
Akil İnsanlar Heyeti'nde Akdeniz Bölgesi Grubu Üyesi olan sinema sanatçısı Kadir İnanır, süreci yakından takip ettiğini belirterek,önümüzdeki günlerde gidişata göre detaylı değerlendirmede bulunacağını söyledi.
"Olayları bu hale getirenlerin kendilerine bakmalarını" isteyen İnanır, "Sağduyu çağrısında bulunuyorum. Biz barış elçisiyiz, kavganın içinde yokuz. Barışla bitmeyen hiçbir savaş yoktur" dedi.
ETYEN MAHÇUPYAN
Akil İnsanlar Heyeti'nde Güneydoğu Anadolu Bölgesi Üyesi olarak bulunan gazeteci-yazar Etyen Mahçupyan, farklı açılardan bakıldığında şu anda gelinen noktada, bir boşluk yaşandığını, bunu da "Kürt hareketinin içinde kontrol edilmeyen enerji noktaları"nın kullandığını savundu.
Yaşananların Kobani'ye yararlı olmayacağını kaydeden Mahçupyan, "Türkiye hükümetinin de daha deneyimli olması lazım artık bu konularda. Başından müzakere ile karşılıklı anlayışla çözülebilmesi iyi olurdu. Adım adım buraya gelindi. Bundan sonra yapılacak şey; siyasetin kanallarını açmaktan geçiyor. Bu konu, özellikle Kürt hareketinin sağduyusuyla bağlantılı" diye konuştu.
Bu tür sokak hareketlerinin bir alternatif yaratmadığını ifade eden Mahçupyan, "Sonuçta sadece bir potansiyelin kaybı olur. Yaşanan bu olaylar toplumsal bir akılsızlık ifade ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
MUHSİN KIZILKAYA
Akil İnsanlar Heyeti'nde Akdeniz Bölgesi Üyesi olarak yer alan Muhsin Kızılkaya, çözüm sürecinde ortaya çıkan provokasyonların en ciddisinin dün yaşandığını söyledi.
Ülkede daha önce de buna benzer hadiseler yaşandığını anlatan Kızılkaya, şunları kaydetti:
"Biz Kahramanmaraş, Çorum, Başbağlar olaylarını yaşadık. Bu hadiselerden ders çıkarmamış olmak, çok üzücü. Yapılması gereken şey; ateşin üstüne benzinle gitmektense elimize su bidonunu alıp gitmek. Herkesin elden geldiğince, sağduyuyu elden bırakmadan kardeş olduğumuzu, kardeşlik hukukumuzun bin yıllara dayandığını, bir arada yaşamaktan başka şansımızın olmadığını, hiçbir zaman barışa bu kadar yaklaşmadığımızı, barışa yaklaştığımız bu süreci kendi elimizle heba etmemiz gerektiğini bilmesi gerekir. Bu ülkede birilerimizden birileri eksildiğinde öbürleri kazanmayacak.
Türklerle Kürtlerin kaderi ortaktır. En dar zamanlarda birbirlerine sığındılar. Hakikaten de birbirimize karşı kıyıcı davrandığımız oldu ama başımız sıkıştığında ilk koştuğumuz Kürt kardeşimiz ya da Türk kardeşimiz oldu. Kürtlerin köyleri boşaltıldığı zaman Irak'a, Suriye'ye kaçmadılar, İzmir'e, Antalya'ya, İstanbul'a geldiler. Anadolu toprakları bizim ortak coğrafyamızdır. Bunun üstüne binlerce şey söylenebilir ama insanları sokağa çağırdığınız zaman niçin çağırdığınızı, nasıl davranmaları gerektiğini de söylemeniz gerekiyor. Başıboş insan toplulukları ateşe benzer, kontrol etmezseniz önüne geçemezsiniz. Siyasi parti liderliği bu zamanda belli olur, akıl bu zamanda lazımdır. Herkesin yapması gereken şey; şapkasını önüne koyup 'Ben niye bunu yaptım, bunu nasıl önleyebilirim' diye düşünmektir."