Türklerin ortak bir alfabesi olmalı
Abone olDoç. Dr. İlyas Topsakal, "Türk dünyası terimiyle kastedilen coğrafya, Türklerin başlangıçtan günümüze yaşadıkları yerleri, etkiledikleri al...
Doç. Dr. İlyas Topsakal, "Türk dünyası terimiyle kastedilen
coğrafya, Türklerin başlangıçtan günümüze yaşadıkları yerleri,
etkiledikleri alanları ifade eder. Bu sebeple konu Türk dünyası
olunca mutlaka ve mutlaka meseleler ve çözüm önerileri geçmişle
ilintili olacaktır" dedi.
Stalin döneminin aslında milletin hafızasını aldığını belirten
Topsakal, Türk dünyasında kuşaklar arası iletişimi sağlayan
nesillerin böylece yok edildiğini söyledi.
İlyas Topsakal, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın bu haftaki
Süleymaniye Kürsüsü Konuşmaları’na konuk oldu. Topsakal, ’Türk
Dünyasının Meselelerine Kısa Bir Bakış’ başlıklı konuşmasında, Türk
dünyasının dünü ve bugünü hakkında bilgi verdi.
İslam öncesi Türklerin kızıl elmasının, cihanı adaletle Tanrının
buyruğu olarak yönetmek olduğunu anlatan Topsakal, şunları söyledi:
“Karahanlı veya Hakanilerin devletiyle İslamlaşırken o kutlu görev
ilay-ı kelimetullah olarak yeniden kodlanıyor ve İslam’ın öncüsü
olarak dünyada yeni bir medeniyetin öncüsü ve koruyucusu konumuna
yükseliyordu. Bu tarihsel perspektif ve konum Türkler ile İslam’ı
her ne kadar farklı inançlara inanan uruğlar bulunsa da bir kabul
ediyorlardı.”
Osmanlının; kuzeydeki bekçiler Kazan ve Sibir hanlığının
yenilgileriyle artık dönülmez mağlubiyetler zincirine dahil
olacağını anlatan Topsakal, şöyle konuştu: “Mağlubiyet üzerine çok
sözler söylendi, burada onlara değinecek değilim, ancak asıl
mağlubiyet yenilgiyle beraber sosyal dokuların millet şuurunun
parçalanması oldu. Bu sonuç şüphesiz bugün ve yarının ve nihai
geleceğin en onulmaz yarası olacaktır.”
Topsakal, İslam coğrafyasındaki sahip ve koruyucu güç olan
Türklerin yenilgisiyle bütün Müslümanların esir edilmesi ve
devletlerinden beri edilmesinin karakterlere de yansıdığını
belirterek, “Bu yansıma ki bugünkü vahşi ve organize olmayan
Müslüman tanımını doğurdu. Bu tarihsel bir öneri; mutlaka sosyal ve
psikolojik bir tanımlama da yapılabilir, bunu da o alanın uzmanları
yapsın. Özelde Türk dünyasının içinde bulunduğu parçalanmışlık
böyle bir sürecin tarihteki izdüşümüdür” dedi.
Rus imparatorluğu üzerine yaşanılan Stalin döneminin aslında
milletin hafızasını da aldığını belirten Topsakal, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Kuşaklar arası iletişimi sağlayan nesiller yok olmuş
tevarüs sağlanamamıştır. Sonuçta Türkiye dahil bütün Türk
coğrafyasında birbirinden bağımsız ve kodları itibariyle farklı
nesiller türemiştir. İşte bu net olarak görülmesi gereken bir
gerçeklik. Bu gerçekliği tespit eden birçok düşünür var, ayrı ayrı
Türk ülkelerinde veya topluluklarında. Öyleyse farklı yetişen, aynı
eğitim sistemine dahil olmayan, aynı dil ve alfabeyi kullanamayan
bu insanlar, nasıl bir araya gelecekler? Veya gelecekte dünyada
birbirlerine nasıl destek ve katkı verecekler? Şüphesiz bu mesele
geçmişte de ele alındı. Gaspıralı İsmail, Yusuf Akçura, Ahmet
Caferoğlu, Zeki Velidi Togan, Ziya Gökalp bunlardan sadece aklıma
gelen ilkler. Ancak bunlardan ikisini düşünceleri ve düşüncelerini
uygulamaya geçirmeleriyle diğerlerinden ayırmak gerekir. Gaspıralı,
Tercüman ile bütün Türk illerine aynı duyguyla şuuru götürdü,
’dilde fikirde işte birlik’ düsturuyla ölümsüzleşti. İkincisi ise
yeni ebediyete uğurladığımız Prof. Dr. Turan Yazgan Hoca ise aldığı
bu idealle Türk dünyasında uyguladığı dil, din ve tarihi şuuru
eğitim modeliyle yüzyılımızın fikir ve aksiyon adamı olma
bahtiyarlığına erişti. Aslında kaybolan şuurun özeti de budur dil
ananın öğrettiğidir. Din genelin kabulüdür. Tarih de milletin
hafızasıdır.”
"İHTİYACI OLAN TÜRK TOPLULUKLARINA YARDIM DOĞAL VE MAKBUL
OLANDIR"
Yeni dünyanın, yeni sistemler ve blokların denendiği ve hızla yer
değiştirmelerin yaşandığı bir zamanı yaşadığını anlatan Topsakal,
sözlerini şöyle tamamladı: “İnsan hakları, demokrasi, bireysel hak
ve özgürlükler önemli stratejik kaynaklar ve kullanım alanları,
teknoloji, kabulü kolaylaştıran psikolojik durumlar hepsi bu
konumda şüphesiz etkili olacaktır. Ancak en önemli etki bölgede
kurulan derin ve ayrılmaz akrabalıklar olacaktır. Türkiye de bu
bağlardan uzak kalamayacaktır tıpkı Rusya’dan kalamadığı gibi bu
güçlü ilişkiler, siyasetten bağımsız insanların bireysel
ilişkileriyle devam edip gidecektir ve hele günümüzde hızlanan
evliliklerle yeni nesillere yol açacaktır. Özetin özeti tarihsel
hafızayla geleceğin uyumlu olarak birlikte çalışacağı mutlu
beyinler için orijinal bir programa ihtiyaç var; bu uyumlu ve ortak
programa sadece Türkiye’de değil bütün akraba nesillerin de
ihtiyacı var. Herkesin aynı kaynaktan beslenebilmesi için ortak bir
alfabeye, geçmişi anlayabilecek ortak bir edebi dile ihtiyacı var.
Kimsenin ortak bir devlete ihtiyacı yok, kimsenin birbirine abilik
yapmasına da ihtiyaç yok. Ancak, gücü olanın olmayana yardım etmesi
de belki en doğal ve makbul olandır.”
(İHA)