Türklere Müslümanlığı Kürtler öğretti
Abone ol60 küsur halifenin yarıdan fazlası kürttü
Ahmet Tan’la konuşmamız ona gelen telefonlarla kesiliyor. Kah
Türkçe konuşuyor kah Kürtçe. Arapça ve İngilizce de biliyor Tan.
“Kürtçeyi geç öğrendim, 30 yaşından sonra, hanım öğretti” diyor
gülerek. Nüfustan coğrafyaya, folklordan müziğe, Kürtlerle ilgili
her konuda kısa ve öz bilgiler veren, Ortadoğu’nun bu dertli
halkının tarihini Müslümanlığı seçmelerinden öncesinden başlayıp
bugüne kadar anlatan ve adını 40 bin cana ve –bunun yanında nedir
ama- en az 400 milyar dolara mal olan bir meseleden, Kürt
sorunundan alan kitabını 1982 yılında, bir Ramazan günü, ünlü
Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde işkence ile öldürülen babası Bedii
Tan’a adamış.
Sizce Kürt sorunu PKK mi yarattı?
Birçoklarına
göre Türkiye’de her şey güllük gülistanlık gidiyordu, PKK diye bir
örgüt çıktı, Kürt sorununu çıkardı. Bu tamamıyla yanlış, PKK Kürt
sorununun sebebi değil sonucudur, bu sorun çözülmediği için PKK
çıkmıştır.
-Osmanlı döneminde Kürtlerle devletin ilişkisi Cumhuriyet
döneminden farklı. Bunu anlatır mısınız?
Osmanlı devletiyle Kürtlerin ilişkisi bir kavga ilişkisi değil.
Osmanlılar bütün Rumeli’yle savaştılar. Bu halkların Hıristiyan
olanları yenildi, bir kısmı Müslüman oldu, hepsi Osmanlı egemenliği
altına girdi. Yani savaştılar ve Müslümanlığı Türklerden
öğrendiler. Kürtler tam tersi. Türklere Müslümanlığı Kürtler, Kürt
alimleri öğretti. Hala da Nakşibendi şeyhlerinin, Kadiri
şeyhlerinin büyük bir ekseriyeti Kürttür. Bütün bir Nakşibendiliği
Anadolu coğrafyasına halifeleri vasıtasıyla getiren Mevlana Halidi
Şehruziri Süleymaniyeli bir Kürttür.
Kürtlerle Osmanlı savaşmamıştır.
60 küsur halifesinin yarıdan fazlası Kürttür. Kürtler Türklerin
İslamlaşmasında büyük bir rol oynamışlardır. İkincisi, Kürtlerle
Osmanlı savaşmamıştır. 25 tane Kürt beyi Yavuz Sultan Selim’le
Amasya’da, 1515’te özerklik anlaşması yapmıştır, ondan öncesinde
1514’te Çaldıran Savaşı’nda onu desteklemişlerdir. Bu fermanların
hepsini bastım. Kürtler Osmanlı ile bir özerklik, o günkü tabiriyle
bir muhtariyet anlaşması imzalamışlardır. İç işlerinde bağımsız,
dış işlerinde Osmanlı’ya bağımlı. Gönüllü bir birliktelik.
-Dünyanın en büyük zulümlerinden birine uğramış olan
Yahudiler dünyanın en zalim devletlerinden birini kurdu. Çok zulüm
görmüş bir başka halk olan Kürtler için böyle bir risk var
mı?
İnsanın dünyasında böyle sıkıntılar var. Şöyle bir örnek vereyim.
12 Eylül’de korkunç işkenceleri gören PKK’lilerin bir kısmı
Bekeaa’ya gittiler. Oraya gidenlerin yazıp çizdiklerinden okuyoruz,
örgüt içinde arkadaşlarına aynı şeyleri uygulamışlar. Bu insan
psikolojisinde var. Toplumsal uygulamalarda da böyle. Hitler’in
uygulamalarından kaçan Yahudilerin çocukları bugün neler
yapıyorlar. Kürtlerin bunu yapmamalarını temenni ederim. Bunun
önlemi nasihattir, yazıdır o toplumun içinden çıkan vicdan sahibi
aydınların bir sigorta görevi yapmalarıdır.
Ortadoğu’da herkesin kaderi ortak
-Sizin çözüm öneriniz nedir?
Ortadoğu’da bütün dinlerin, mezheplerin ve kavimlerin kendi
inançlarından, dinlerinden, dillerinden vazgeçmeden var
olabilecekleri bir birlikte yaşama projesi. Hıristiyanlar da,
Yahudiler de var bunun içinde, hiçbir şeye inanmayanlar da var.
Bunun da anahtarı Türkiye’dir, Türkiye demokratikleşirse bunun
gerçekleşmesi altı ayı bulmaz. Bu kadar da iddialı konuşuyorum.
Zaten ilk Körfez Savaşı’nda Mahir Kaynak’ın bir açıklaması vardır;
‘Bu operasyonun kod adı Irak’tır ama esas adı Türkiye’dir.’
Bütün bu olup bitenler Türkiye’nin etrafında oluyor. Türkiye
ayağa kalkarsa, tam demokratik bir hukuk devleti haline gelirse,
ciddi bir adil ekonomik dağıtım olursa ve bütün din, mezhep,
etnisiteler kendi varlıklarını ifade edebilirse, Türkiye’nin bu
hali bütün Ortadoğu’yu ekleyecektir. Kılıç kalkan ekibi kurmaya,
fütuhat yapmaya gerek yok. Vizeyi ve gümrüğü kaldırdığınız an bu iş
bitecektir. Bu sınırların fiili olarak ortadan kalkması demektir.
Ortadoğu’daki bütün halkların kaderi ortaktır.
Kürtlerin tarihinden notlar…
"KELLEMİ RÜŞVET VEREYİM"
*Osmanlı tarihini savunanlar iyi bilmeden savunuyorlar. İkincisi
ümmetçilik yerine milliyetçiliği savunuyorlar. Sultan Abdülhamid’i
göklere çıkartıyorlar ama en büyük kavga Said-i Nursi ile
Abdülhamid arasında olmuştur. Bediuzzaman Said-i Nursi 1907’de
İstanbul’a geliyor ve Sultan Abdülhamid’le görüşüyor. Ey Kürt
halkı, diye bir makale yazmış, bu Kürtçe ve Türkçesiyle kitabımda
var. Şöyle diyor; ‘Kürtlerin üç büyük hastalığı var, bir; cahillik,
iki; fakirlik, üç; iç çatışma.
Bunun da üç çaresi var, bir; okumak, iki; çalışmak, üç; el ele vermek.’ Bunun çaresi olarak Kürdistan’ın merkezi konumunda olan Bitlis’te ve iki yanında, Van ve o günkü Diyarbekir’de üniversiteler açmayı öneriyor ve Van Gölü kenarında bir üniversite açmak için Abdülhamid’e başvuruyor. Burada hem fizik, matematik gibi Batılı ilimleri hem de İslami ilimleri öğretmeyi ve üç Şark dilinde eğitim vermeyi savunuyor, ‘Arapça vacip, Türkçe lazım, Kürtçe caizdir’ diyor. Sultan Abdülhamid ise dönemin cahil Kürt şeyhleriyle ilişki içerisinde, mesela Viranşehirli İbrahim Paşa.
Ziya Gökalp’in Şaki İbrahim destanı var onunla ilgili. Cizreli
Miran aşireti reisi Koçer Mustafa, Ağrılı Kör Hüseyin Paşa. Bunlara
Hamidiye alaylarını kurduruyor, gerçek çözüm ve kardeşlik isteyen
Said-i Nursi’ye ise ‘Vazgeç bu işlerden, sana İstanbul’da bir görev
ve bir maaş verelim’ diyor. O da diyor ki, ‘Bana rüşvet mi teklif
ediyorsunuz, ben duydum ki İstanbul’da her şey rüşvet iledir.
Rüşvet vermek üzere canımı getirdim, kellemi getirdim İstanbul’a’
diyor. Ve onu tımarhaneye atıyorlar.
ÖZAL'IN DA HATALARI VAR
*Turgut Özal Kürt meselesini en iyi anlayan siyasidir. Ama onun da
Kürt sorununda büyük yanlışları olmuştur. Bir, köy koruculuk
sistemi onun döneminde icat edilmiştir. İki, Şırnak, Hakkari ve
Mardin bölgesinden 500 bin Kürt Batı’ya göçerse bu mesele
halledilir gibi talihsiz bir beyanı olmuştur. Üç, 12 Eylül’de
Diyarbakır Kolordu Kumandanı olan ve Diyarbakır Cezaevi’ndeki
işkenceden dolayı ölümlerden üst düzeyde sorumlu olan Kemal Yamak’ı
–sonradan orgeneral oldu- cumhurbaşkanlığı genel sekreteri
yapmıştır. Bu da hem Kürtler hem Türkiye’nin demokrasisi açısından
büyük yanlış olmuştur. Buna zorunlu mu kalmıştır o ayrı bir
tartışma konusu. Ama Kemal Yamak o günkü sorumluluklarıyla ilgili
hesap soran olmamıştır.
UZATILAN ELLER HEP KIRILDI
*Celal Talabani ve Mesud Barzani Özal’a geldi, Irak Kürdistan’ını
Türkiye ile birleştirelim dediler. Şahitler Özal’ın bunu istediğini
söylüyor. Türkiye bunu yapmadı, Saddam’a gittiler. Ona dediler ki,
1932’deki, 1958’deki, 1970’de Irak hükümeti ile anlaşmalar yaptık,
bunları yürürlüğe koy, biz Amerika’ya karşı seninle savaşalım.
Yapmadı. Irak, Türkiye İran; yıllarca Kürt yok diyeceksiniz,
uzatılan her eli bırak geri çevirmeyi, kıracaksınız, size gülen
bütün yüzlere tüküreceksiniz, ondan sonra da adam gidip başka bir
işe girecek, yapma diyeceksiniz. (Ayşe Düzkan)