Ülkemiz uzunca bir süredir koronavirüs ile büyük bir mücadelenin
içerisinde. Bu mücadelede bütün kesimler büyük bir özveriyle
çalışıyor.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok sektör salgından
olumsuz etkilendi.
Ancak salgından etkilenen iki alan var ki eğer tedbir alınmazsa
sadece bugünlerimizi değil gelecek yıllarımızı da oldukça olumsuz
etkileyecek.
Sağlık çalışanları, salgının ilk çıkış günlerinden itibaren
canla başla çalışan bir kesim. Gerektiğinde günlerce evlerine
gitmediler, hastanede yattılar, yemeklerini hastanede yediler.
Kesintisiz 24 saat mesai yapan sağlık çalışanları oldu.
Annesinden babasından, eşinden ve çocuğundan ayrı kalan sağlık
emekçileri oldu. Sadece ülkemizde değil bütün dünyada korona ile
insanlık arasında bir kalkan görevi gördüler.
Ancak sonuçta onlar da insan.
Yoruluyorlar, üzülüyorlar, psikolojileri
bozuluyor.
Salgın boyunca vefat eden doktor haberlerini aldık ve çok
üzüldük. Son günlerde ise vefat eden doktor haberlerinin yanına
meslekten istifa eden sağlık çalışanlarını da duymaya başladık ve
bunların sayısı her geçen gün artıyor maalesef.
Eğer sağlık çalışanlarına yönelik iyileştirici tedbirler
alınmazsa bir süre sonra sağlık çalışanı sayısında ciddi sıkıntılar
yaşanabilir.
Bu belki şu anda çok fazla göz önünde tutulmuyor ama ilerleyen
günlerde bunun eksikliğini yaşayacağımız kesin.
Özellikle de dün açıklanmış olan yeni veriler perspektifinde
değerlendirmeye tabi tutulursa durumun vahameti daha iyi
anlaşılacaktır. Pik yaptı haberleri sonrası şehir şehir, bölge
bölge paylaşılan bilgilerin oluşturabileceği tedirginlik sağlık
sektörünün önemini bir kez daha hatırlatmış olmalı.
Devleti yönetenlerin bununla ilgili politika geliştirmeleri
elzem bir durum.
Salgından etkilenen diğer bir sektör ise eğitim.
Öyle görünüyor ki çocuklarımız bir süre daha okula gidemeyecek,
öğretmenleri ile bir araya gelemeyecek.
Her ne kadar uzaktan eğitim adı altında bir şeyler yapılmaya
çalışılsa da bu eğitimin ne kadar verimli olacağı tartışmalı bir
konu.
Evlerde ekran başında yapılan eğitimin sınıf ortamında yapılan
eğitimle bir olmayacağı gayet açık. Bugün bu şekilde
yeterli eğitimi alamayan öğrencilerin ilerleyen yıllarda
gidecekleri üniversitelerde ne kadar verimli olacakları ise bir
muamma.
Burada öğretmenin yükü anne babaların omzuna binmiş gözüküyor
ama bir ebeveyn asla bir öğretmen gibi olamaz.
Her ikisinin yeri de ayrı.
Birbirlerinin yerine ikame edilemezler.
Ayrıca son zamanlarda öğretmenlerin maaşları üzerinden yürütülen
tartışma da çok verimli ve sorunları çözecek nitelikte tartışmalar
değil. Bir an önce bu tartışmalara son verilmeli ve eğitim
kalitesini artırıcı yatırımlara öncelik verilmelidir.
Hem sağlık çalışanlarının hem de eğitim camiasının
sorunları ülkemizin onlarca yılını olumsuz etkileyecek bir seyir
gösteriyor.
Eğer şimdiden önlem alınmazsa ilerleyen yıllarda ciddi
sıkıntılarla yüzleşmek zorunda kalabiliriz.
Başta devleti yönetenler olmak üzere bütün toplumun bu
tehlikenin farkına varması ve bu sorunları çözücü politikalar ve
uygulamalar ile üretmesi gerekiyor.
Her ne kadar gündemimizi ekonomi ve diğer ülkelerle olan
ilişkilerimiz oluşturuyorsa da bu iki alan asla ihmal
edilmemeli.
Evet, bugünlerimizi kurtaralım ama yarınlarımızı da heba
etmeyelim…